Osmanlının çöküş döneminde yaşadıklarına bir göz atınca bugün özellikle AB giriş sürecinde yaşadıklarımızla bir çok paralel yön olduğunu görürsünüz. İşte bu dönemle alakalı ilginizi çekeceğini umduğum birkaç satır:
"Osmanlı Devleti, yeni gelişme ve dinamikleri iyi kavrayamadığı için çağının gerisinde kalmıştır. Böylece batının kapitalist üretim biçimini algılayamayan Osmanlı, hem bu ülkelerin baskılarına ve dayatmalarına muhatap olmuş hem de egemenlik ve tesir alanlarına girmiştir.
Etnik-Dini azınlığa hukuki bir takım ayrıcalıklar ve haklar tanınmış, böylece öncü karakollar oluşturmuştur.
Bu durumun tipik örneği, o dönemin güçlü ülkesi İngiltere'nin baskı ve tesiriyle 1839 Tanzimat Fermanı'nın, ardından Tanzimat'ta verilen sözler tutulmadığı için 1859 Islahat Fermanı'nı kabul ettirmesidir. Gerek Tanzimat gerekse Islahat fermanları çerçevesinde yapılan dayatmalar ile Türkiye'deki etnik-dinî azınlığa hukukî bir takım ayrıcalıklar ve haklar tanınmış, bu haklar Levantenler vasıtasıyla batı kapitalizmi için öncü karakollar oluşturmuş, ülke önceleri bir açık pazar haline getirilmiş ardından da parçalanma süreci hızlandırılmıştır. İş bununla da kalmamış, bu fermanlardaki hükümlere dayanılarak ülkenin iç işlerine karışılmış, adeta ülke dışarıdan onların isteklerine göre yönetilmiştir. Avrupalı devletler, azınlıkların haklarını korumak amacıyla her seferinde Osmanlı Devleti'nin egemenliğini ve karar alma hakkını saygısızca ihlâl etmişlerdir.6
Bütün bu dayatmaların nihaî hedefi Osmanlı'yı iktisâden güçsüz ve zayıf düşürmek, daha fazla sömürmek ve sonunda da parçalamaktı. Sosyal ve siyasî platformda oluşturulan bu değişim sürecinin ekonomik alandaki yansıması ise kuşkusuz 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması olmuştur.
Osmanlı Devleti'nin en kudretli zamanında verilen imtiyâzlar, ilk zamanlarda lütuf mahiyetindeyken, sonraları yabancıların sımsıkı sarıldıkları haklar haline gelmişlerdir. Aynı zamanda kapitülasyonlar, batının, Osmanlı'yı istismar etmek için kullandığı en etkili silahlardan birisi de olmuştur. Avrupa devletleri, benzer politikaları benimseyerek Osmanlı karşısında birleşik bir cephe oluşturmuşlardır. Osmanlı Devleti, ne zaman kapitülasyonları kaldırma teşebbüsünde bulunmuşsa bu cepheyi hep karşısında bulmuş ve sonuç alamamıştır.
25 yıllık hayalim gerçekleşti
1838 yılında İngiliz tüccarlarına Osmanlı ülkesinde ayrıcalık ve imtiyâz tanıyan Balta Limanı Ticaret Anlaşması'nı imzalatmışlardır.
Bu anlaşmayla İngiliz ithal mallarından sadece %3 gümrük alınıyor, ayrıca ithal malların Osmanlı sınırları içinde nakliyesi sırasında hiçbir vergi ödenmeyeceği hükmü getiriliyordu. İngiliz mallarına ve tüccarlarına uygulanan bir dizi kolaylıklar da beraberinde geliyordu. İthal mallarına uygulanan ve yabancılara sağlanan bütün bu kolaylıklar, tek taraflı olup mütekabiliyet esası içinde Osmanlı tüccarlarına ve mallarına tanınmıyordu. Osmanlı tüccarları, hem yerli hem de ithal emtiayı naklederken %12 oranında vergi ödüyorlardı. Böylece ithalatta kapılar ağzına kadar açılmış, her malın ithali serbest hale getirilmiş, ithalat ve gümrük vergilerinin tahsili imkansız hale gelmiş, yabancı sanayi ürünleri karşısında yerli üretim tamamen çökmüştür.
Bu anlaşma imzalandığı zaman İngiltere o denli memnun olmuştur ki, bunun bir nişânesi olarak İstanbul'daki dönemin İngiliz Elçisi Ponsonby, İngiliz Dışişleri Bakanı Palmesteron'a; "Umduğumuz ve hakkımızın üstünde bir netice elde ettik" derken, Palmesteron da; "25 yıllık hayalim gerçekleşti" diyerek mukabelede bulunmuştur. Bu arada bu anlaşmayı padişaha imzalattırabilmek için İngiliz dostu olan Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın gayretlerini de unutmamak gerekir."(Doç. Dr. Ali KAYA).
Ne diyelim arif olan anlar?
"Osmanlı Devleti, yeni gelişme ve dinamikleri iyi kavrayamadığı için çağının gerisinde kalmıştır. Böylece batının kapitalist üretim biçimini algılayamayan Osmanlı, hem bu ülkelerin baskılarına ve dayatmalarına muhatap olmuş hem de egemenlik ve tesir alanlarına girmiştir.
Etnik-Dini azınlığa hukuki bir takım ayrıcalıklar ve haklar tanınmış, böylece öncü karakollar oluşturmuştur.
Bu durumun tipik örneği, o dönemin güçlü ülkesi İngiltere'nin baskı ve tesiriyle 1839 Tanzimat Fermanı'nın, ardından Tanzimat'ta verilen sözler tutulmadığı için 1859 Islahat Fermanı'nı kabul ettirmesidir. Gerek Tanzimat gerekse Islahat fermanları çerçevesinde yapılan dayatmalar ile Türkiye'deki etnik-dinî azınlığa hukukî bir takım ayrıcalıklar ve haklar tanınmış, bu haklar Levantenler vasıtasıyla batı kapitalizmi için öncü karakollar oluşturmuş, ülke önceleri bir açık pazar haline getirilmiş ardından da parçalanma süreci hızlandırılmıştır. İş bununla da kalmamış, bu fermanlardaki hükümlere dayanılarak ülkenin iç işlerine karışılmış, adeta ülke dışarıdan onların isteklerine göre yönetilmiştir. Avrupalı devletler, azınlıkların haklarını korumak amacıyla her seferinde Osmanlı Devleti'nin egemenliğini ve karar alma hakkını saygısızca ihlâl etmişlerdir.6
Bütün bu dayatmaların nihaî hedefi Osmanlı'yı iktisâden güçsüz ve zayıf düşürmek, daha fazla sömürmek ve sonunda da parçalamaktı. Sosyal ve siyasî platformda oluşturulan bu değişim sürecinin ekonomik alandaki yansıması ise kuşkusuz 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması olmuştur.
Osmanlı Devleti'nin en kudretli zamanında verilen imtiyâzlar, ilk zamanlarda lütuf mahiyetindeyken, sonraları yabancıların sımsıkı sarıldıkları haklar haline gelmişlerdir. Aynı zamanda kapitülasyonlar, batının, Osmanlı'yı istismar etmek için kullandığı en etkili silahlardan birisi de olmuştur. Avrupa devletleri, benzer politikaları benimseyerek Osmanlı karşısında birleşik bir cephe oluşturmuşlardır. Osmanlı Devleti, ne zaman kapitülasyonları kaldırma teşebbüsünde bulunmuşsa bu cepheyi hep karşısında bulmuş ve sonuç alamamıştır.
25 yıllık hayalim gerçekleşti
1838 yılında İngiliz tüccarlarına Osmanlı ülkesinde ayrıcalık ve imtiyâz tanıyan Balta Limanı Ticaret Anlaşması'nı imzalatmışlardır.
Bu anlaşmayla İngiliz ithal mallarından sadece %3 gümrük alınıyor, ayrıca ithal malların Osmanlı sınırları içinde nakliyesi sırasında hiçbir vergi ödenmeyeceği hükmü getiriliyordu. İngiliz mallarına ve tüccarlarına uygulanan bir dizi kolaylıklar da beraberinde geliyordu. İthal mallarına uygulanan ve yabancılara sağlanan bütün bu kolaylıklar, tek taraflı olup mütekabiliyet esası içinde Osmanlı tüccarlarına ve mallarına tanınmıyordu. Osmanlı tüccarları, hem yerli hem de ithal emtiayı naklederken %12 oranında vergi ödüyorlardı. Böylece ithalatta kapılar ağzına kadar açılmış, her malın ithali serbest hale getirilmiş, ithalat ve gümrük vergilerinin tahsili imkansız hale gelmiş, yabancı sanayi ürünleri karşısında yerli üretim tamamen çökmüştür.
Bu anlaşma imzalandığı zaman İngiltere o denli memnun olmuştur ki, bunun bir nişânesi olarak İstanbul'daki dönemin İngiliz Elçisi Ponsonby, İngiliz Dışişleri Bakanı Palmesteron'a; "Umduğumuz ve hakkımızın üstünde bir netice elde ettik" derken, Palmesteron da; "25 yıllık hayalim gerçekleşti" diyerek mukabelede bulunmuştur. Bu arada bu anlaşmayı padişaha imzalattırabilmek için İngiliz dostu olan Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın gayretlerini de unutmamak gerekir."(Doç. Dr. Ali KAYA).
Ne diyelim arif olan anlar?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Muradoğlu / diğer yazıları
- Benzer ikizler : İran -Türkiye / 04.04.2021
- Dost düşmanlar : Türkiye - Rusya / 28.03.2021
- İttifaklar üzerine / 21.03.2021
- Türkiye-Amerika savaşı mı? / 13.03.2021
- Merhaba / 07.03.2021
- Bir diyalogcu siteye sorularımız ve cevapları / 15.09.2006
- Atatürk'ten üç hatıra anlayana (!) / 05.09.2006
- Aşağılık kompleksini yenmek lazım / 04.09.2006
- Cadı kazanı / 01.09.2006
- Zafer mi, yenilgi mi? / 24.08.2006
- Dost düşmanlar : Türkiye - Rusya / 28.03.2021
- İttifaklar üzerine / 21.03.2021
- Türkiye-Amerika savaşı mı? / 13.03.2021
- Merhaba / 07.03.2021
- Bir diyalogcu siteye sorularımız ve cevapları / 15.09.2006
- Atatürk'ten üç hatıra anlayana (!) / 05.09.2006
- Aşağılık kompleksini yenmek lazım / 04.09.2006
- Cadı kazanı / 01.09.2006
- Zafer mi, yenilgi mi? / 24.08.2006