GEÇEN hafta pazartesi günkü yazımızda piyasalardaki dalgalanmanın iki değişik senaryoya bağlı olarak gerçekleşmiş olabileceğinden bahsetmiştik. Birinci senaryo, yatırımcıların lüzumsuz bir hezeyana kapılarak piyasaları yok yere gerdiği ve sonunda pişman olup sakinleşeceklerinden bahsediyordu. İkinci senaryo ise amatörlerin bilemeyeceği ama milyar dolarlık yatırımcıların ABD Hazinesi veya başka istihbarat kaynaklarına sorarak öğrenebilecekleri gizli bir ajanda nedeniyle çıkışa devam edecekleri üzerineydi. Pazar akşamı itibarıyla herkes bir numaralı senaryo üzerinde yoğunlaşmış, er yada geç hezeyanın duracağına emin bir şekilde uyudu. Sabah piyasalar açıldığında döviz kaldığı yerden daha da şiddetli tırmanmaya başlayınca psikolojiler bozuldu. O sabah yazımızı okuyan herkes 'galiba ikinci senaryo işlemeye başladı, ya Türkiye'de yada başka bir yerde kötü bir şey olacak' diye bizi aramaya başladı. Biz de 'inşallah Türkiye'de olmaz' diye temenni ettik.İfrat ve tefritAKŞAMA doğru piyasa sakinleşmeye başlayınca hatta salı günü döviz daha da aşağıya seyredince 'korktuğumuz başımıza gelmedi' dedik. Fakat doların 1.315 YTL'den ilk önce 1.525'ye yükselmesi ardından da 1.41'e tekrar geri düşmesi bizi düşündürücü. İfrat ve tefrit en önemli özelliğimiz ama bu kadarına da pes dedik doğrusu. Sanki birileri finans piyasalarından çıkmak için ufak bir deneme yapmıştı. İlk denemeden ziyadesiyle memnun kalındığı da ortada.Sonra bir anda Danıştay'a karşı düzenlenen hain saldırı ortaya çıktı. Biz de içimizden 'eyvah! Demek ki iki numaralı senaryo işlemeye başladı' dedik. Üstelik 'ya Türkiye'de, ya da dünyada bir şeyler olacak' derken, Türkiye'nin başına bir şeyler gelmesi birçok başka senaryoyu da gündeme getiriverdi.Öteden beri iddia ettiğimiz bir olgu var: Türk insanı iyi günleri idare etmesini bilmiyor. AKP Meclis'te Anayasal çoğunluğu bile sağlamışken bugün sıkıntılı bir duruma düştü. Bir başka örnek de hem puan, hem para, hem de tesis zengini Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaybetmesi. Hem AKP, hem de FB'nin 'Herkes bize düşman' edebiyatı da hep iyi günleri doğru yönetemeyenler tarafından üretiliyor. Dünyanın her yerinde kuvvetliyken şakşakçı kolay bulunur. Zayıf düştünüz mü, o şakşakçıları yanınızda göremezsiniz. Bir de menfaatleri gereği yapılan yanlışlıklara seslerini çıkarmayanlar vardır. Sükut ikrardan gelir derseniz, en büyük yanlışı yapmış olursunuz. Çünkü menfaatler mevzu bahis olduğunda dün sesleri çıkmayanlar, bugün en ateşli muhalefet oluverirler. Şaşırmak daha büyük yanlış olur. Son fırsat elden kaçacakPEKİ şimdi ne olacak? Bizce hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Döviz kurları ortalık sakinleşene kadar bir inip bir çıkacak. Bu arada AKP dört bir taraftan erken seçime zorlanacak. AKP eskisinden de daha sert mesajlar vermeye devam ederse iyice marjinalleşecek. Eğer akılcı davranıp geçin bunları geçin diye eski mesajları yerine daha kapsayıcı mesajlar verirse, ortalık bir süre sonra sakinleşecek. Fakat Danıştay saldırısının arkasından bazı bakanların ve AKP'li siyasetçilerin sarf ettikleri sözler, bizleri geri dönülmez noktaya götürüyor. Tam bu noktada Başbakan'ın liderlik etmesi gerekiyor. Bunun yerine her kesime cevap yetiştirilmeye devam edilirse, son fırsat da elden kaçacak. Son fırsat kelimesinin altını çiziyoruz. Sonuç olarak, bugüne kadar iktidar partisinin verdiği tepkiler, sert bir frenle yoldan çıkmamızı önleyecek gibi gözükmüyor. Maalesef bugüne kadar iyi günler idare edilemedi. Kötü günleri idare etmek için de epeyce bilgi ve tecrübe gerekiyor. Eğer AKP kendinden olanlar kadar, becerikli ama hariçte duranların da fikirlerini dinlerse hem ülke kurtulur, hem de iktidar. Aksi taktirde ülkenin kurtulması için iktidarın feda edilmesinin gerekli olduğu fikri yayılmaya başlayacak. Emre Alkin/ Tercüman