Hikâye bu; Kapkaççıbaşı ile Hırsızbaşı, büyük uğraşlar sonucu kaldırılan, kapılan, toplanan malları paylaşırken münakaşaya tutuşurlar!Kapkaççıbaşı; tarihin hiç bir döneminde, hiç bir sultanın, padişahın, devlet başkanının takmadığı 700 bin liralık, her dakika başında; "İsrâfım, isrâf!", her saat başında; "Harâmım, harâm!" diye öten saati ister; Hırsızbaşı; "Memurlara ve ..... peşin.." verilecek bahşişlerin ayakkabı kutularında saklandığı, aslının para sayma makineleri ile sayılıp doldurulduğu kasaları ve kasaların anahtarlarını ister!Kapkaççıbaşı:- Olur mu Kardeşim? Makinelerle sayması bile saatler süren, hayır-hasenât işlerinde kullanılsın diye hayırseverlerin infâk ettiği paraların sarf yetkisini, sana nasıl veririz? Senin elin uzundur! Gözümüzün içine baka baka götürüsün de biz göremeyiz! Diye itiraz eder!Hırsızbaşı:- Yapma be Kardeşim! Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklar'la mücadele etmek için el-ele verip bu yola çıkmadık mı biz? Bu kadar hırsız ve kapkaççı bize boşuna mı biat etti? Sen Sultanların bile takmaya cesaret edemediği bir saati, haraç olarak almış olabilirsin ama takamazsın! Çünkü o saat takanı; bakan da olsa, başbakan da olsa, sultan da olsa ateş olur, yakar! Der ve devam eder:- Bre Adam! Bilmez misin dînimizde isrâf harâmdır! O her dakika ve saatbaşı öten saati, boşuna mı yaptılar zannediyorsun? Bilmez misin ki, Büyüklerin En Büyüğü Hizmet Grubu A.Ş.'nin Kaçak Ceosu; "İcabında on milyon harcayın, bir lira kazanmayın! Günü geldiğinde hâkim satın alın, Savcı satın alın! Devletin kılcal damarlarına sirâyet edinceye kadar sessizce uğraşın! Gerekirse ölüleri mezardan çıkarın, oy kullandırın!" diye öğütlemedi mi bizi ve bize inananları? Şimdi sen; her dakika; "İsrâfım, isrâf!", her saat; "Harâmım, harâm!" diye öten bir saati koluna takarak, başımıza iş mi açacaksın?Kapkaççıbaşı:- Hadi ordan be! Senin Ases'in; "Her şeyi O'nun haberi olacak şekilde hatta O'nun istekleri doğrultusunda yaptık!" diye ötmedi mi? Para sayma makineleri ile sayıp doldurduğumuz ve kilitlediğimiz kasalardaki paralarla kaç tane böyle öten saat, kaç tane havada takla atan uçak, kaç tane Şeyhül İslâm'lara milyarlık araba; sussun diye kaç tane Birinci Ferik'e (günümüz orgenerali) milyarlık zırhlı araba alınır, bahşiş diye verilir bilmiyor muyuz? Ne taktın saatime?Bir o der, bir öbürü ve sohbet münakaşaya, münakaşa kavgaya döner ve tarihin gelmiş-geçmiş en Âdil Kadı'sı önünde mahkemeleşme başlar!Kadı'ya da bir göz atmak lâzım kıssamız tamam olsun diye!Yine hikâye bu ya:Kadı, bir lokantanın önünden geçerken güzel bir koku almış. Vitrinde, tepsi içinde nar gibi kızarmış nefis ördeği görünce girip selam vermiş ve Lokantacı'ya; "Bunu ben alıyorum" demiş. Kadı'ya itiraz mı olur? Lokantacı hemen ördeği paketleyip vermiş.Az sonra ördeğin sahibi gelmiş; "Usta! Bizim ördek hazır mı?" Lokantacı boynunu büküp "Senin ördek uçtu!" deyince; ölmüş ördek uçardı, uçmazdı münakaşası kavgaya dönüşmüüüş!Kavga sırasında Lokantacı, araya giren bir Gayr-ı müslim'in gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış! Aksilik bu ya, bir duvardan atlarken öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürmüş, Kadının Kocası da eline geçirdiği tahra ile Lokantacı'nın peşine...! Can havliyle kaçan Lokantacı'nın çarpıp devirdiği bir Yahudi de öfkeyle peşlerine takılmış? Kovalayn kovalayana! Sonunda zaptiye hepsini yakalayarak Kadı'nın huzûruna çıkarmış.Kadı sırayla sormuş; Ördeğin sahibi; "Bu adam pişirsin diye verdiğim ördeğimi hiç etti! Davacıyım!" demiş.Kadı, Lokantacı' ya sormuş: "Ne oldu bu adamın ördeği?" Lokantacı; "Uçtu!" demiş. Kadı, kara kaplı kitabını açmış: "Ördek hakkında, tayyar yazıyor. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması normaldir ve suç değildir" diyerek Lokantacının beraatine karar vermiş!Gözü çıkan Gayr-ı müslim vatandaşa sormuş? Onun şikâyetine de kara kaplı kitaptan uygun bir madde bulmuş; "Her kim, bir gayr-ı müslimin iki gözünü çıkarırsa, o müslîmin tek gözü çıkarıla."Gayr-ı Müslîm; "Ne olacak şimdi?" diye sorunca Kadı; "Lokantacı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız!" Deyince, Gayr-ı müslîm kalan gözünü kurtarmak için şikâyetten vazgeçmiş... Lokantacı bundan da beraat etmiş!Kadı, çocuğunu kaybeden kadının kocasına da; "Sen şikâyetinde haklısın! Şimdi, karını vereceksin, bu adam düşürdüğü çocuğun yerine yeni bir çocuk koyacak" deyince, çocuk uğruna namusunu kaybedeceğini anlayan adam davadan vazgeçmiş. Lokantacı, bu davadan da kurtarmış!Kadı, Yahudi'ye dönmüş; "Senin derdin ne?" diye sormuş.Yahudi ellerini açmış; "Ne diyeyim Kadı Efendi? Adâletinle bin yaşa!" demiş!Biri bizden biri tarihten iki kıssa! Hissemize bakalım:Dün zâlimlikte işbirliği ederek yarışanlar bugün; Zaman Gazetesi, Samanyolu TV ve Aydın Medya Grubu olarak güya birbirine düşenleri ayırmakla meşgulken; "Bin yüz elli küsûr odalı" Kaç-AK Saray'da mûkim İleri Demokrat Sultan, nar gibi kızarmış ördeği iç ederek hiç etmekle meşgûl!Biz de yutkunarak, öfkeyle homurdanıp ya alkış ya da protestolarla meşgulüz! Vallahi yine cambaza bakıyoruz yine ve yine olan millete ve bize oldu..."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017