Türkiye'nin yüzleşmek zorunda olduğu en temel gerçeklerden biri şudur:
PKK, uzun yıllar boyunca ülkenin dört bir yanında gerçekleştirdiği saldırıları bizzat kendi açıklamalarıyla üstlendi.
Bu saldırılarda:
Bu saldırılar yalnızca güvenlik güçlerine değil; Türkiye'nin toplumsal dokusuna, huzuruna ve ortak geleceğine yöneldi.
TERÖR SALDIRILARI VE "SÜREÇ" TARTIŞMASININ EN KRİTİK NOKTASI
Son yıllarda gerçekleşen çeşitli eylemler de terör örgütü tarafından üstlenildi.
Dikkat çekici olan ise bu saldırıların, örgüt lideri cezaevindeyken gerçekleşmiş olmasıdır.
Örneğin:
"Onca acı ve kayıp neydi o hâlde?"
Terör tehdidi sona ermeden açılan her "muhataplık" tartışması,
toplumsal hafıza ve adalet duygusunda derin bir kırılma yaratma riski taşır.
Ve bu nedenle, sürecin nereye evrileceğini anlamak için yalnızca siyasetin değil, milletin vicdanının ne söylediğine bakmak gerekir.
BU ACILARIN HİÇBİRİ BOŞUNA DEĞİLDİ; AMA SİYASET DERS ÇIKARMAK ZORUNDA
Bir gerçek var:
Türkiye teröre karşı en ağır bedelleri ödedi.
Evet, siyaset çözüm arayabilir.
Evet, devlet yeni yöntemler deneyebilir.
Evet, farklı masalar kurulabilir.
Ama bir şartla:
Bu adımlar, geçmişte ödenen bedellerin anlamını gölgelememeli.
Aksi hâlde toplumda şu duygu kaçınılmaz olur:
"Biz onca acıyı neden yaşadık?"
Bu soru, siyasetin ötesinde bir meseledir; bir millete ait ortak hafızanın çığlığıdır.
KİMLİK PAKETİ Mİ HAZIRLANIYOR? TÜRK+KÜRT+ARAP
Tüm bu tartışmalar sürerken aynı dönemde:
Türkiye, etnik ve kültürel unsurları yeniden harmanlayan bir "kimlik paketine" mi hazırlanıyor?
Bu sorunun yanıtı bugün belirsiz olabilir; ama önümüzdeki dönemde tartışmaların merkezinde olacağı açıktır.
VE BÜTÜN BU GÜRÜLTÜYÜ ÖRTEN BASİT BİR GERÇEK: "MİLLETİN GÜNDEMİ"
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu sözü, tartışmanın neresinde durmamız gerektiğini gösteriyor:
"İlla birini görmek istiyorsanız, Türk milletini görün."
Çünkü bugün:
TARİH SADECE MASAYA OTURANLARI DEĞİL, BEDEL ÖDEYENLERİ DE YAZAR
Bugün atılacak her adım, yarının toplumsal yapısını belirleyecek.
PKK'nın üstlendiği saldırılarda kaybettiğimiz insanlar bu ülkenin ortak hafızasıdır.
Hiçbir çözüm, bu hafızayı yok sayarak inşa edilemez.
Türkiye'nin gerçek gündemi açıktır:
Milletin refahı, güvenliği ve geleceği.
Bugünkü tartışmaların ortasında kaybolmadan asıl soruyu sormak zorundayız:
"Bu adımlar Türkiye'yi güçlendirecek mi, yoksa yeni kırılmalara mı sürükleyecek?"
Bu sorunun cevabı, siyasetin değil; milletin vicdanının ışığında şekillenecektir.
PKK, uzun yıllar boyunca ülkenin dört bir yanında gerçekleştirdiği saldırıları bizzat kendi açıklamalarıyla üstlendi.
Bu saldırılarda:
- askerler,
- polisler,
- öğretmenler,
- sağlık çalışanları,
- siviller ve çocuklar hayatını kaybetti.
Bu saldırılar yalnızca güvenlik güçlerine değil; Türkiye'nin toplumsal dokusuna, huzuruna ve ortak geleceğine yöneldi.
TERÖR SALDIRILARI VE "SÜREÇ" TARTIŞMASININ EN KRİTİK NOKTASI
Son yıllarda gerçekleşen çeşitli eylemler de terör örgütü tarafından üstlenildi.
Dikkat çekici olan ise bu saldırıların, örgüt lideri cezaevindeyken gerçekleşmiş olmasıdır.
Örneğin:
- 23 Ekim 2024 – Ankara / TUSAŞ saldırısı
- 1 Ekim 2023 – Ankara / İçişleri Bakanlığı önünde bombalı saldırı
- 26 Eylül 2022 – Mersin / Mezitli Tece Polisevi saldırısı (sözde askerî kanat tarafından üstlenildi)
- Saldırılar yıllarca sürdü,
- onbinlerce insan yaşamını yitirdi,
- onbinlercesi yaralandı,
- buna rağmen örgütün lideri yeniden "muhatap" olarak gündeme gelebiliyor.
"Onca acı ve kayıp neydi o hâlde?"
Terör tehdidi sona ermeden açılan her "muhataplık" tartışması,
toplumsal hafıza ve adalet duygusunda derin bir kırılma yaratma riski taşır.
Ve bu nedenle, sürecin nereye evrileceğini anlamak için yalnızca siyasetin değil, milletin vicdanının ne söylediğine bakmak gerekir.
BU ACILARIN HİÇBİRİ BOŞUNA DEĞİLDİ; AMA SİYASET DERS ÇIKARMAK ZORUNDA
Bir gerçek var:
Türkiye teröre karşı en ağır bedelleri ödedi.
Evet, siyaset çözüm arayabilir.
Evet, devlet yeni yöntemler deneyebilir.
Evet, farklı masalar kurulabilir.
Ama bir şartla:
Bu adımlar, geçmişte ödenen bedellerin anlamını gölgelememeli.
Aksi hâlde toplumda şu duygu kaçınılmaz olur:
"Biz onca acıyı neden yaşadık?"
Bu soru, siyasetin ötesinde bir meseledir; bir millete ait ortak hafızanın çığlığıdır.
KİMLİK PAKETİ Mİ HAZIRLANIYOR? TÜRK+KÜRT+ARAP
Tüm bu tartışmalar sürerken aynı dönemde:
- Davutoğlu'nun "Türk–Kürt–Arap ittifakı" çağrısı,
- Erdoğan'ın "Araplar bizi sırtımızdan vurmadı, hadi oradan" çıkışı,
- Yeni yurttaşlık tanımları,
- "Demokratik çözüm", "eşit yurttaşlık" söylemleri eş zamanlı olarak gündeme geldi.
Türkiye, etnik ve kültürel unsurları yeniden harmanlayan bir "kimlik paketine" mi hazırlanıyor?
Bu sorunun yanıtı bugün belirsiz olabilir; ama önümüzdeki dönemde tartışmaların merkezinde olacağı açıktır.
VE BÜTÜN BU GÜRÜLTÜYÜ ÖRTEN BASİT BİR GERÇEK: "MİLLETİN GÜNDEMİ"
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu sözü, tartışmanın neresinde durmamız gerektiğini gösteriyor:
"İlla birini görmek istiyorsanız, Türk milletini görün."
Çünkü bugün:
- Emekli geçinemiyor,
- İşsizlik artıyor,
- Fabrikalar kapanıyor,
- Gençler umutsuz,
- Aileler borç içinde,
- Eğitim sistemi çözülüyor.
TARİH SADECE MASAYA OTURANLARI DEĞİL, BEDEL ÖDEYENLERİ DE YAZAR
Bugün atılacak her adım, yarının toplumsal yapısını belirleyecek.
PKK'nın üstlendiği saldırılarda kaybettiğimiz insanlar bu ülkenin ortak hafızasıdır.
Hiçbir çözüm, bu hafızayı yok sayarak inşa edilemez.
Türkiye'nin gerçek gündemi açıktır:
Milletin refahı, güvenliği ve geleceği.
Bugünkü tartışmaların ortasında kaybolmadan asıl soruyu sormak zorundayız:
"Bu adımlar Türkiye'yi güçlendirecek mi, yoksa yeni kırılmalara mı sürükleyecek?"
Bu sorunun cevabı, siyasetin değil; milletin vicdanının ışığında şekillenecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- PKK yıllarca saldırıları üstlendi; peki şimdi ne oluyor? / 25.11.2025
- İmralı tartışmaları ve Bahçeli’nin çıkışı / 23.11.2025
- Obama’dan Mamdani’ye uzanan çizgi / 21.11.2025
- Amasız fakatsız birlik / 20.11.2025
- Küresel sermaye düzeni / 19.11.2025
- Sermayenin yeni haritası / 17.11.2025
- Türkiye siyasetinde yeni dönem / 16.11.2025
- Türkiye tek adam rejiminden, çok adam dönemine mi geçti? / 15.11.2025
- Tuz koktu: Türkiye’de güven krizi derinleşiyor / 12.11.2025
- Yönünü kaybeden siyaset / 11.11.2025
- İmralı tartışmaları ve Bahçeli’nin çıkışı / 23.11.2025
- Obama’dan Mamdani’ye uzanan çizgi / 21.11.2025
- Amasız fakatsız birlik / 20.11.2025
- Küresel sermaye düzeni / 19.11.2025
- Sermayenin yeni haritası / 17.11.2025
- Türkiye siyasetinde yeni dönem / 16.11.2025
- Türkiye tek adam rejiminden, çok adam dönemine mi geçti? / 15.11.2025
- Tuz koktu: Türkiye’de güven krizi derinleşiyor / 12.11.2025
- Yönünü kaybeden siyaset / 11.11.2025




















































































