Gece gündüz hep o ses duyuluyor buralarda... Arabalar daha hızlı giderler, reklamlar daha saldırgan, fuhuş adamakıllı daha yaygın. Elektriğin yapay ışığı da öyle. Dünyanın sonu yaklaşıltığında, bu hep böyle (mi) olacak. Halbuki insanlar gülümsüyorlar daha çok gülümsüyorlar, hatta gitgide daha çok gülümsüyorlar; ama dikkat! Hiçbir zaman birbirine değil, her zaman yalnız kendileri için gülümsüyorlar.
Buralarda sokaklarda tek başına düşünen, tek başına şarkı söyleyen, tek başına yiyen, tek başına kendi kendileriyle konuşan insanların sayısının çoğalması ne ürkütücü değil mi? İnsanlar bir araya geliyor gözükürler okullarında, partilerinde, oyunlarında ama, aslında bir araya gelmiyor, birbirlerinden kaçıyorlar. Birbirlerini kendilerinde görmemek için.
Bir yalnızlık var ki, başka hiç bir şeye benzemiyor, herkesin önünde kalabalıkların içinde. Ömrü boyunca yemeğini tek başına hazırlayan adamın yalnızlığındaki gibi. Buralarda her yerde görülüyor bu; dünyada görülen en üzücü sahne; yoksulluktan daha üzücü; herkesin içinde yalnız başına yemek yiyen tek bir kişi, dilenen bir kişiden şüphesiz daha üzücü. Hiç bir şey yalnızlığı simgeleyen bu misalden daha çok tabii yasalara aykırı gelmez, çünkü vahşi hayvanlar dahi tehlikelere karşı koymak konusunda, yiyeceklerini paylaşmak konusunda veya hayatın zorluklarına karşı, her zaman "sürü" de olsalar dayanışmayla topluluk içinde yaşarlar.
Tek başına yemek yiyen insanlardan oluşmuş toplum ölmüştür...
İnsanlar neden buralarda ölü durumda yaşarlar? Aralarında hiçbir bağ yok. Burada bulunmanın hiçbir insani nedeni yok. Buralarda delileri tımarhaneden salıvermişler; buralarda yaşayanların uyuşturucu kullananlardan, alkoliklerden ya da sefillerden farklı yanı yok. Bütün bir hayatı saran, bir ömrü kuşatan çılgınlıkların, anlık yaşantının bir anlamı yok...
Ne tuhaf ki, içinde her şeyin bol bol bulunduğu bu konforlu sırçalı cam fanusundan dış dünyayı, koptukları gerçek ideal dünyayı az çok görürler ama artık çok geç... Evrenlerinde her şeyi korumak, herşeyi biriktirmek gerekiyor.
Korumak kaygısı içinde bir toplumdur bu toplum. Her şey yapay ışık, her şey yapay yapılıklarla dolu, parlak sahte yapılar, çılgın dikey ve yapay binalar.
Kimse size bakmıyor:
Buralar hem sizi coşturuyor, hem de düş kırıklığına uğratıyor... Dev bir modernite ve modernite sonrası postmodern bir hologram; öğelerinin her biri bütünüyle ilgili tam bilgiyi içeriyor. Gecelerin uzadığı Paris Şanzelizeden, Newyork'ta neon ışıklarla bir gece gündüz aydınlanan bir caddesinden, Kaliforniya Sunset'teki bir kaldırımdan veya Londra Köprüsünden herhangi bir yeri alın, bu küçük parçadan yukarıdakilerin, aşağıdakilerin, sağın ve solun hasılı batı bütününün sahte dünyalarını bulursunuz.
Her şey ışıklı hologram fantasmasına yakın üç boyutlu bir rüya ve bu rüyanın içine girildiğinde her nesneyi, her eşyayı taşıyan ışık demetinin gösterdiği yeni yüzyılın harikalar dünyası... Aman dikkatli olun; çünkü bu ışık demeti birden kesildiğinde, bütün simülasyonu etkiler; dağılır, darmadağın olur.
Rüyanın gerçekliği yok olur, orta yere asıl gerçeğin kabusu çıkar!
Buralarda sokaklarda tek başına düşünen, tek başına şarkı söyleyen, tek başına yiyen, tek başına kendi kendileriyle konuşan insanların sayısının çoğalması ne ürkütücü değil mi? İnsanlar bir araya geliyor gözükürler okullarında, partilerinde, oyunlarında ama, aslında bir araya gelmiyor, birbirlerinden kaçıyorlar. Birbirlerini kendilerinde görmemek için.
Bir yalnızlık var ki, başka hiç bir şeye benzemiyor, herkesin önünde kalabalıkların içinde. Ömrü boyunca yemeğini tek başına hazırlayan adamın yalnızlığındaki gibi. Buralarda her yerde görülüyor bu; dünyada görülen en üzücü sahne; yoksulluktan daha üzücü; herkesin içinde yalnız başına yemek yiyen tek bir kişi, dilenen bir kişiden şüphesiz daha üzücü. Hiç bir şey yalnızlığı simgeleyen bu misalden daha çok tabii yasalara aykırı gelmez, çünkü vahşi hayvanlar dahi tehlikelere karşı koymak konusunda, yiyeceklerini paylaşmak konusunda veya hayatın zorluklarına karşı, her zaman "sürü" de olsalar dayanışmayla topluluk içinde yaşarlar.
Tek başına yemek yiyen insanlardan oluşmuş toplum ölmüştür...
İnsanlar neden buralarda ölü durumda yaşarlar? Aralarında hiçbir bağ yok. Burada bulunmanın hiçbir insani nedeni yok. Buralarda delileri tımarhaneden salıvermişler; buralarda yaşayanların uyuşturucu kullananlardan, alkoliklerden ya da sefillerden farklı yanı yok. Bütün bir hayatı saran, bir ömrü kuşatan çılgınlıkların, anlık yaşantının bir anlamı yok...
Ne tuhaf ki, içinde her şeyin bol bol bulunduğu bu konforlu sırçalı cam fanusundan dış dünyayı, koptukları gerçek ideal dünyayı az çok görürler ama artık çok geç... Evrenlerinde her şeyi korumak, herşeyi biriktirmek gerekiyor.
Korumak kaygısı içinde bir toplumdur bu toplum. Her şey yapay ışık, her şey yapay yapılıklarla dolu, parlak sahte yapılar, çılgın dikey ve yapay binalar.
Kimse size bakmıyor:
Buralar hem sizi coşturuyor, hem de düş kırıklığına uğratıyor... Dev bir modernite ve modernite sonrası postmodern bir hologram; öğelerinin her biri bütünüyle ilgili tam bilgiyi içeriyor. Gecelerin uzadığı Paris Şanzelizeden, Newyork'ta neon ışıklarla bir gece gündüz aydınlanan bir caddesinden, Kaliforniya Sunset'teki bir kaldırımdan veya Londra Köprüsünden herhangi bir yeri alın, bu küçük parçadan yukarıdakilerin, aşağıdakilerin, sağın ve solun hasılı batı bütününün sahte dünyalarını bulursunuz.
Her şey ışıklı hologram fantasmasına yakın üç boyutlu bir rüya ve bu rüyanın içine girildiğinde her nesneyi, her eşyayı taşıyan ışık demetinin gösterdiği yeni yüzyılın harikalar dünyası... Aman dikkatli olun; çünkü bu ışık demeti birden kesildiğinde, bütün simülasyonu etkiler; dağılır, darmadağın olur.
Rüyanın gerçekliği yok olur, orta yere asıl gerçeğin kabusu çıkar!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adnan Ulutaş / diğer yazıları
- Bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? / 23.07.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002