Bir ülkenin var olan potansiyelini kullanabilmesi, güç ve refah seviyesinin yükselişi demektir. Buna kapasite kullanımı denir. Ülkeler, mevcut olan zenginliklerini kullanırken, azami ölçüde en yüksek verimi üreterek kapasite artırımına gittikleri oran da kalkınırlar. Kalkınmışlığın bir diğer ölçüsü de üretilen değerin sürekli artırılması ve adaletli olarak bireylere (halka) dağıtılmasıdır.Kapasite deyince; önce o ülkenin insanları akla gelir. Ülke eğitim politikaları ile bilgi ve beceriyi arttırarak, uzman insanlar yetiştirir. Ama bu yeterli değildir. Bilgili ama yararlanılmayan insan, hem kendisine, hem de devletine yük olmaya başlar. Bilgi atıl kaldığında kar değil zarardır. Bilgili insanlarını iş sahibi yaparak verimli kullanamayan ülkeler, idealsiz, sorunlu, problem üreten insan kalabalıklarından oluşan bir halka sahip olurlar.Kapasite deyince; o ülkenin doğal kaynakları da akla gelir. Yer altı ve yer üstü kaynakları,o ülkenin doğal kapasitesidir. Jeolojik yapının oluşturduğu yer altı kaynakları, yerinde ve isabetli kullanıldığında, ülkeye akıl almaz katma değerler katar ki işte bu, gerçek kapasite kullanımıdır. Buna ilaveten rüzgar, akar sular, göller, kar, çığ ve yağmur, hatta soğuk, sıcak bile zengin potansiyel değerlerdir. Tarım; kapasite kullanımının bilinen ilk ve en önemli sahasıdır. Tarım alanında zengin ülkeler, hangi tuzağa düşerse düşsün, mutlaka ayakta kalmayı başarırlar. Tarım aynı zamanda sanayinin temel girdisi olan ham madde üretiminin de, en büyük kaynağıdır. Toprak; üretkenliği hiç bitmeyen bir ana gibidir. Bu gün teknolojinin ulaştığı noktada, tarım ürünlerinden akla gelebilecek her türlü sanayi ürünü üretilebilir. Hatta her tür akaryakıtın üretilmesi de artık imkan dahilindedir.Kapasite kullanamayan TürkiyeTürkiye potansiyel zenginlik bakımından, dünyanın en önemli ülkelerinin başında gelir. Türkiye bu zengin potansiyelini kullanabilme, yani kapasitesinden yararlanabilme açısından ise, dünya sonuncusudur. Bu gün yer altı, yer üstü, tarım ve insan kapasitesini kullanabilme alanlarında, Türkiye maalesef sınıfta kalmıştır. Kısacası mevcut zenginlikleri dururken, bu kapasiteyi kullanmaktan aciz, idari yapısındaki çarpıklıklara ilaveten, karar merciinde de icra-i devlet eden, zat-ı şahanelerin basiretsiz, beceriksiz, korkak hal ve hareketlerinden dolayıdır ki, topyekün köle olmayı marifet sayan bir hedefe doğru ilerlemekteyiz. Bu yok olmaya doğru koşmak demektir...Hıristiyan batı dünyası ise, kendisinde var olmayan potansiyel zenginlikleri, ürettiği emperyalist politikalar sayesinde başka ülkelerden çalmak, gasp etmek suretiyle, haksız bir kapasite elde etmiştir. Kısacası Hıristiyan batı dünyası, başka milletlerin kapasitesini kullanarak devasa bir güce ulaşmıştır. Bu yağma sisteminin ürettiği kapasite ise, dünyaya kan, gözyaşı ve kıtlık getirmiştir. Hıristiyan batı dünyansın gözü o kadar dönmüştür ki, kendi varlığının dışındaki gerçeği tanımamaktadırTürkiye ise kullanabileceği zengin kapasitesini, Hıristiyan batı dünyasına kaptırmıştır. AB. ve IMF politikaları ile Türkiye Cumhuriyeti zenginliklerle dolu kapasitesini, Hıristiyan Batı dünyasına devretmek konusunda, adeta bu kuruluşlara yalvarmaktadır. Avrupa Birliği kapısında prangalara vurulmuş bir millet bırakın mevcut kapasitesini kullanmayı, birliğini bile koruyamaz... AKP'de paranoya halini alan ve kara sevdaya dönüşen, bu AB aşkı böyle devam ederse, korkarım ki çok kısa zaman sonra ortada ne Türkiye kalacaktır, nede Türk milleti!.. Kendi pencerelerinden dünyaya bakan bu kendini çok beğenmiş kibirli güruh, girmek için ülke ve milletini feda etmekten çekinmediği, 0 Avrupa Birliğinin ne olduğunu biliyor mu acaba? O halde biz söyleyelim. Avrupa Birliği nedir?*AB; onikinci yüzyılda temeli atılan Gnostik Hıristiyan bütünlüğüdür. AB Bayrağı, oniki havariyi simgeler.*AB halkının % 21.9'u homoseksüeldir. Eşcinseldir. Cinsi sapıktır.*AB halkının % 45.6'sı ruhsal bozukluktan dolayı tedavi görmektedir.*AB halkının % 61.3'ü boşanan çiftlerden oluşmaktadır. Kısacası aile düzeni ortadan kalkmıştır. Yeniden tesisi de mümkün görülmemektedir.*AB ülkelerinden Hollanda'da, erkek erkekle resmi nikah kıymakta ve karı koca olarak aynı evi paylaşmaktadır. Papazlar bile bu kervana katılmıştır. Karı ve koca Hıristiyan din adamları...r AB ülkelerinden Hollanda'da annesi , kız kardeşi, halası teyzesi ve diğer yakınları ile cinsel münasebetlere girenlerin oranı % 4, İngiltere de ise %'5 tir. (bundan daha büyük ahlaksızlık olabilir mi?..)r AB ülkelerinde kapasite oluşturacak, gerek insan, gerek doğal varlık olarak hiçbir zenginlik yoktur.r AB; M. Thatcher'a göre, modern çağın en büyük aptallığıdır.r AB; eninde, sonunda dağılmaya mahkumdur...Şimdi soruyorum; sn. yöneticilerimize! Sahi bizim bu kokuşmuş, ahlaksızlığın zirve yaptığı, yaşlılar dünyasında ne işimiz olabilir? Üstelik ucu açık, boş bir hayal uğruna bütün bunlara değer mi?..Yoksa bütün bu saydıklarımız sizce artık ahlaksızlık olarak görülmüyor mu?
Mustafa Bekaroğlu / diğer yazıları
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (48) / Yazı dizisi / 07.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006