"Paralel Yapıyı" ağzından düşürmeyen ve fakat "Paralel Yapıyı" deşifre edip hâkim karşısına dikmeyen Erdoğan'a yüklenip duruyoruz. "Sen" diyoruz, "? değil miydin, 'Ne istediler de vermedik' diyen?" Bu ikazı yaptıktan sonra?Profesör Dr. Haydar Baş'ın bu yapı hakkında tam17 yıl önce Erdoğan'ı uyarmış olmasını hatırlatıyor, "Her şeyi biliyordun, bugün yaptığın eski ayıbını örtme çabasından" ve "Ailene, bakanlarına ve şahsına kadar uzanan yolsuzluk iddialarını gündemden düşürme" çırpınışından başka bir şey değil, diyoruz?Tamam da? Prof. Dr. Baş'ı dinlemeyen Erdoğan'a bu kozu bizzat Fethullah Gülen verdi, başkası değil. Devlet içinde devlet olmak istedi, Erdoğan'ın iddiası bu. Erdoğan da bu iddia ile meydanlara çıktı. Kendisini, bakanlarını, ailesini hâkim huzuruna çıkaracak savcıların elinden bir "Gülen çalımı" atarak kurtulup, Seçim sandığın içine giriverdi.Bu, bu gerçeğin bir yüzü?Evet, bizler ve herkes gerçeğin bu yüzünü Erdoğan'a hatırlatıp duruyor, "Her şeyi biliyordun, çamura yatma" demeye getiriyoruz.Bir de gerçeğin öteki yüzü var?O da, cemaatin Erdoğan'ın yaptıklarından ağlıyor olması? Ve cemaatin yirmi küsur yıllık kazanımlarının Erdoğan'ın öfke ateşi ile yakılıp kül edilmesi endişesi taşıyor bulunması?Gerçeğin bu yüzünde de Prof. Dr. Haydar Baş'ın mührü var?Neden derseniz, Erdoğan'ın başına gelenler nasıl ki, Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinlememesinden kaynaklandı ise, Fethullah Gülen ve cemaatin başına gelenler ve gelecek olanlar da Fethullah Gülen'in Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinlememesinden kaynaklanıyor da, ondan deriz?Yine 17 yıl geriye gidelim. Prof. Dr. Haydar Baş, Gülen'in Papa'yı ziyaretinden bir hafta kadar önce ona bir mektup yazıyor. Mektup gayet nazik, gayet kardeşçe, gayet ilmî? Her satırı buram buram iyi niyet, her cümlesi mis gibi Hz. Muhammed (s.a.v.) kokan bu mektupta Prof. Dr. Haydar Baş, Hocanın eğitim faaliyetlerini, dershanelerini okullarını takdir ettiğini söylüyor ve fakat cemaate bağlı gazete ve televizyonlarda Hadis-i şerifleri yok sayan, küçümseyen nevzuhur âlim müsveddelerine tanınan imkânları, kendilerine takdim edilen ödülleri, Hıristiyan ve Musevi din adamları ile verilen iftarlarda Muhammed (s.a.v.)'in yok sayılmasının tehlikelerini, devletimizin bizim devlet, milletimizin bizim milletimiz olduğu bir güzel anlatılıyor ve "diyalog işlerinden uzak durulması" gerektiği âyetler, hadis-i şerifler kaynak gösterilerek bir bir hatırlatıyor. Ve bu mektup, dediğimiz gibi, Fethullah Gülen'in Vatikan'a gidip Papa'yı ziyaret etmesinden tam bir hafta önce kendisine elden teslim ediliyor.Eğer Gülen bu mektubu dikkate alsaydı, dikkate alıp bir hafta sonra Vatikan'a koşup, "Papa cenapları, dinlerarası diyalogun bir parçası olmaya geldim" demeseydi, Müslümanları Papalığı yanlış anlamakla suçlamasaydı; Fethullah Gülen ve cemaatinin ve kurduğu müesseselerin bugün başına gelenlerin hiç biri asla başına gelmeyecekti.Gelin görün ki, Fethullah Gülen Papa'ya koştu, saygılarını sundu. Gülen'in beraberindeki biri de tuttu Papa'nın elini öptü ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın mektubuna cevap bile verilmedi?Sayın Baş'ın mektubu internet ortamında var. Lütfen okuyun, bir Müslüman, bir Mü'min, böyle bir mektuba nasıl cevap vermez, ben şaştım kaldım?Netice şu ki, işin başında Sayın Baş'ı dinlemeyen işin sonunda mutlaka inliyor arkadaş?
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015