Prof. Dr. Baş'ı 15 yıl geriden takip ediyorlar

Avrupa Birliği'nin (AB) dağılacağı, artık daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
Avrupalı liderler üst üste AB'nin daha fazla birlik olarak kalamayacağını değişik platformlarda ifade ediyorlar.
Spiegel'e açıklama yapan İtalya Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini, AB'nin geleceğinin tehlikede olduğunu ve önümüzdeki bir yıl içinde belirleneceğini söyledi.
Göçmen krizinin bu dağılmada etkili olacağını söyleyen Salvini, ülkesinin artık göçmenleri alamayacağını belirterek, "Tek bir kişi bile alamayız. Aksine birkaçını bir yerlere göndermek isterdik" ifadelerini kullandı.
Almanya Başbakan Yardımcısı ve aynı zamanda Başbakan Merkel'in iktidar ortağı olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) de lideri olan Sigmar Gabriel, geçtiğimiz aylarda Der Spiegel dergisine verdiği demeçte, Almanya'nın Euro Bölgesi'nde kemer sıkma politikaları konusundaki ısrarının, Avrupa'yı her zamankinden daha fazla bölünmüş hale getirdiğini ve Avrupa Birliği'nin dağılma ihtimalinin ufukta belirdiğini açıklamıştı.
Gabriel, Fransa ve İtalya gibi ülkelerin mali açıklarını azaltmaya yönelik çabalarının Avrupa'yı siyasi risklerle karşı karşıya bıraktığını belirtmişti.
Gabriel ayrıca, muhafazakarların yatırımdan çok mali disipline önem vermesinin Avrupa ülkelerinde aşırı sağcı liderlerin başa gelmesinde etkili olduğunu açıklarken, artık AB'nin parçalanamaz bir bütün olarak değerlendirilemeyeceğini vurgulamıştı.
2015 Aralık ayında, Çek haber sitesi Novinky'ye konuşan Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Avrupa Birliği'nin yaşadığı zorlukları aşamaması halinde uzun süre hayatta kalamayabileceğini söylemişti.
AB'nin varlığının şu anda tehlikede olduğunu belirten Schulz, "Kuşkusuz durum oldukça endişe verici. Hiç kimse 10 yıl sonra AB'nin şimdiki haliyle var olacağını söyleyemez" demişti ve bazı AB üyelerinin de birliğin zayıflamasını istediğini de belirtmişti.
Yine Aralık 2015'te, İzvestiya gazetesinde 'Büyük Avrupa'nın Zaafı' başlıklı bir makale yayınlayan Rusya Devlet Duması Başkanı Sergey Narışkin, AB'nin üye ülkeler arasında eşit düzeyde ilişki kurulamaması ve göçmen krizi ile terörle mücadelede etkisiz kalınması nedeniyle dağılma riskiyle karşı karşıya olduğunu yazmıştı.
Narışkin, "AB'nin çöküş tehlikesi gerçek. Birliğin on yıl daha bu şekliyle varlığını sürdürebileceğini söylemek zor" ifadelerini kullanmıştı. Narışkin ayrıca, Schengen Anlaşması'nın şartlarının değiştirilmesi, Fransa, Yunanistan, Polonya gibi ülkelerde ulus odaklı partilerin güç kazanması, Danimarka'da yapılan referandumdan AB ile daha fazla bütünleşmeye 'Hayır' sonucunun çıkması ve İngiltere'nin Brexit yani AB'den çıkış seçeneğini devreye koyması gibi durumlara işaret etmişti.
Narışkin şöyle devam etmişti: "Tüm bu eğilimlerin nedeni, AB konseptinin dikişlerinin patlamak üzere olmasıdır. AB konsepti, yeni tehditler karşısında etkisiz kaldığını gösterdi. AB bürokrasisi de göçmen krizi ve artan terör tehdidine göğüs germeyi başaramadı. 'Büyük Avrupa' fikri zayıfladı. Zira üye devletler arasında normal, eşit ve saygılı bir bütünleşme süreci mümkün değil. Sonuç olarak artık AB liderleri, alternatif görüşlere sahip politikacıların nefesini enselerinde hissediyor ve insanların anlayabileceği çok açık gerçekleri dile getirerek AB'nin birliğinin altını kazıyor."
Gördüğünüz gibi liderler, AB'nin geleceğinin olmadığını, hiçbir soruna çare bulamadığını değişik açılardan ele alıyorlar. Ama elbette ki bütün bu gerçekleri bugünlerde dile getiriyorlar. Yani bütün alametler ortaya çıktıktan sonra?
Halbuki asıl lider, bıçak kemiğe dayandıktan sonra olayları fark eden, ifade eden değildir, yıllar öncesinden öngörüp, gerekçeleriyle beraber ortaya koyandır.
Bu noktada yiğidin hakkını yiğde vermek lazım, hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 2000'li yılların başlarında daha Avrupa Euro para birliğine girdiği gün, AB'nin 15 yıl içinde dağılacağını ilan etmişti. Gerekçe olarak da, AB'nin genç nüfusunun bittiğini, yer altı kaynaklarının tükendiğini ve de her şeyden önemlisi Euro ortak para birimine geçerek para basma hakkını kaybettiğini belirtmişti.
Her ne kadar AB'li liderler AB'nin dağılacağıyla ilgili güncel birçok hususu saysalar da bunların da temelinde, başlangıcında Prof. Dr. Baş'ın saydığı gerekçeler vardır.
Bugün AB'li liderler bile "AB dağılacak", "geleceği yok" diye bas bas bağırsalar da işin garip tarafı AB'nin kapısında 50 yıldır bekleyip de zırnık dahi alamayan Türkiye'nin iktidarıyla muhalefetiyle siyasileri hala "rotamız AB" demeye devam ediyorlar.
Dünya 15 yıl sonra olsa da Prof. Dr. Baş'ın dediği noktaya sonunda geldi ama bizimkiler hala gelemedi, gelmemekte de inat ediyorlar. 
Yanlışta bu kadar ısrara da pes doğrusu?