Bir Ramazan sohbeti yapmak geldi içimden...
Sadece Ramazan'da değil vesair zamanda da Babam Rahmetli'nin, eve dolu file ile hep geç vakitlerde geldiğini hatırlıyorum! Eğer filesi doluysa hep Yatsı'dan sonra gelirdi Babam!
Çocukken, sevdiğim meyveleri, ben uyuduktan sonra getirdiği için bazen kızardım Babam'a! Yıllar sonra aklımız kesmeğe başladığında Babam Rahmetli; "Oğlum! Herkeste nefis var! Alabilen var, alamayan var ve görenin göz hakkı var! Ya çok fazla?fazla alıp, gören herkesin göz hakkını vererek nefsini körelteceksin, ya da ?buna gücün yetmiyorsa? komşuların görüp nefsini kabartmayacak şekilde getireceksin çoluk?çocuğunun rızkını!" Diye, bize geç vakitte getirişinin sebebini anlatmıştı!
"Îman ile paranın kimde olduğu bilinmez!" diye de bir darb?ı meselimiz var!
Bu sözler; çarıklı erkân?ı harb'in yani okumuş ve entel geçinen, "... ciltlerle kitap taşıyan eşek" sıfatlıların, cahil saydığı aksakallarımızın, binlerce yıllık millî vicdan ve feraset imbiğinden süzerek çıkardıkları, şaşmaz?doğru ahlâkî öğütlerdir.
"Kendilerine Tevrat öğretilen, sonra da bunu uygulamayanların hali, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan toplumun hali, ne çirkindir! Allah, zalimler güruhunu doğru yola çıkarmaz." (Cuma?5) Âyet?i Celilesi'ndeki "Tevrat" yerine "Kur'ân"ı koyarak okuduğumuzda, günümüzün fotoğrafı değil mi?
Komşu hakkını, göz hakkını gözetmemenin, gösteriş olsun diye olmayanın nefsini kabartma zulmünü işlemenin adı Müslümanlık olabilir mi?
Sadece su ile iftar edip; zeytin?ekmek veya peynir?ekmekle iftar ve sahur eden milyonlarca açlık sınırı altında yaşayan Müslüman komşumuz varken ve yetmez gibi; "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." kesin hükmüne rağmen; sırf gösteriş olsun diye lüks lokantalarda; her biri her gün yüzlece kişiyi doyurabilecek maddi kudretteki zenginlere verilen iftar davetlerinin, Oruç'la alâkası olabilir mi?
Televizyonlardan naklen yayınlatarak birbirinden leziz yemeklerle bir Müslümanın aç komşularından haberi ola ola, gösterişli iftar sofraları kurmasının dîne?diyânete bir katkısı olabilir mi?
Büyüklerimizden öyle gördük; misafirsiz iftar soframız küskün olur!
Misafirsiz iftar sofrasında doyasıya yiyemeyiz! Ya komşularımıza tadımlık ta olsa bir?iki tabak gönderir, ya da yoldan geçen bir tanıdığı soframıza davet ederiz!
Şahsen kimseyi bulamazsam gelinlerimi, çocuklarımı, torunlarımı çağırıyorum!
Sadece televizyonlarda değil sosyal medyada da türlü?türlü yemek fotoğrafları yayınlamak moda oldu nedense! Teknolojinin engellenemez ilerleme hızı ile artık biliyoruz ki dağ köylerimizde bile internet var ve yolsuz?izsiz dağ köylerinde internette oyalanarak sahur bekleyen ve sahurda peynir?ekmekle oruca niyetlenecek sayısız insan varken; türlü çeşitli yemekle donanmış iftar veya sahur sofrası resimlerini yayınlamak ne kadar doğrudur?
Bu konudan düşünen herkesin rahatsız olduğunu, olacağını biliyorum!
O halde oruç tutmak; sadece tıka?basa yeyip bir gün aç durmak mıdır? "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." kesin hükmünü unutup, aç komşusunu hiç düşünmeden tıka?basa yiyerek oruç tutulabilir mi?
Milyon?milyon Türk Lirası ücret alarak güya dînî programlar yapan ilahiyatçılara, kimse söylemiyor diye ben de mi söylemeyeyim? Yüksek sesle; "Yanlış yapıyorsunuz! İslâm sizin anlattığınız değil! İslâm fakirleri zenginlere kin besleten bir ahlâk değil! Aksine İslâm; zenginlerin kıyamet günü her bir kuruşunun hesabını vermekle mükellef olduğu zenginliğinden korkarak, iç zenginliği ile donanmış fakirliğe heveslendirilmesi değil midir?" demeyeyim mi?
Nüfusunun % 98'i Müslüman olan Türkiye'deki din adamları, ûlemâ! Sözüm size! Türkiye'deki münevverler, kanaat önderleri; seslenişim, serzenişim, şikâyetim size!
Siz bunları duymazsanız, söylenen millet adına söyleyen benim gibi Türk bedeninin her uzvu, müslüman rûhunun her zerresi feryâd eden seslere ilgisiz kalırsanız, biz de sizi yok farz ederiz! Yok sayarız!
Yanlış anlaşılmasın! "Allah var ne gam var." tevekkül ve imânımızla çârelerin tükendiği ânda Allah'ın İslâm sancaktarı bu millete, İ'lâ?yı kelimetullah'ı görev edinmiş bu mücâhid millete yeni bir şafak açacağına inancımız tamdır...
Hz.Peygamberimiz (s.a.a.); "Bir toplumda iki zümre sağlamsa o toplum felâha erer, iki zümre bozuksa o toplum iflâh olmaz; bu zümreler âlimler ve âmirlerdir." buyurmuşlar.
Hâdis?i şeriften hareketle seslenişim, serzenişim; ûlemaya, ümerâya, kanaat önderlerine:
Siz, ne ile meşgûlsünüz? Siz susarsanız, olanlara, olaylara bigâne kalırsanız milletin hâli nic'olur? Sizin suskunluğunuz yüzünden olmadık baskılara muhatap olan milletin hesâbını mahşer günü nasıl verirsiniz?
Aç komşusunu unutarak ? yine de Allah kabul etsin? gösterişli iftar sofraları kuran; iftara yakın kucağı dolu?dolu şişinerek evine gelen, herkese ?inşallah? incitmeden, kırıp?dökmeden bir uyarımız olsun istedim. Haddimi ve kastımı aşmamışımdır umarım!
Herkesin tekrar Ramazanı mübârek olsun; taât ve salâtları makbûl ve kabûl olunsun inşallah.
"Rabbim! dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin?" (A'raf?155)
Selâm, sevgi, duâ...
Sadece Ramazan'da değil vesair zamanda da Babam Rahmetli'nin, eve dolu file ile hep geç vakitlerde geldiğini hatırlıyorum! Eğer filesi doluysa hep Yatsı'dan sonra gelirdi Babam!
Çocukken, sevdiğim meyveleri, ben uyuduktan sonra getirdiği için bazen kızardım Babam'a! Yıllar sonra aklımız kesmeğe başladığında Babam Rahmetli; "Oğlum! Herkeste nefis var! Alabilen var, alamayan var ve görenin göz hakkı var! Ya çok fazla?fazla alıp, gören herkesin göz hakkını vererek nefsini körelteceksin, ya da ?buna gücün yetmiyorsa? komşuların görüp nefsini kabartmayacak şekilde getireceksin çoluk?çocuğunun rızkını!" Diye, bize geç vakitte getirişinin sebebini anlatmıştı!
"Îman ile paranın kimde olduğu bilinmez!" diye de bir darb?ı meselimiz var!
Bu sözler; çarıklı erkân?ı harb'in yani okumuş ve entel geçinen, "... ciltlerle kitap taşıyan eşek" sıfatlıların, cahil saydığı aksakallarımızın, binlerce yıllık millî vicdan ve feraset imbiğinden süzerek çıkardıkları, şaşmaz?doğru ahlâkî öğütlerdir.
"Kendilerine Tevrat öğretilen, sonra da bunu uygulamayanların hali, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan toplumun hali, ne çirkindir! Allah, zalimler güruhunu doğru yola çıkarmaz." (Cuma?5) Âyet?i Celilesi'ndeki "Tevrat" yerine "Kur'ân"ı koyarak okuduğumuzda, günümüzün fotoğrafı değil mi?
Komşu hakkını, göz hakkını gözetmemenin, gösteriş olsun diye olmayanın nefsini kabartma zulmünü işlemenin adı Müslümanlık olabilir mi?
Sadece su ile iftar edip; zeytin?ekmek veya peynir?ekmekle iftar ve sahur eden milyonlarca açlık sınırı altında yaşayan Müslüman komşumuz varken ve yetmez gibi; "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." kesin hükmüne rağmen; sırf gösteriş olsun diye lüks lokantalarda; her biri her gün yüzlece kişiyi doyurabilecek maddi kudretteki zenginlere verilen iftar davetlerinin, Oruç'la alâkası olabilir mi?
Televizyonlardan naklen yayınlatarak birbirinden leziz yemeklerle bir Müslümanın aç komşularından haberi ola ola, gösterişli iftar sofraları kurmasının dîne?diyânete bir katkısı olabilir mi?
Büyüklerimizden öyle gördük; misafirsiz iftar soframız küskün olur!
Misafirsiz iftar sofrasında doyasıya yiyemeyiz! Ya komşularımıza tadımlık ta olsa bir?iki tabak gönderir, ya da yoldan geçen bir tanıdığı soframıza davet ederiz!
Şahsen kimseyi bulamazsam gelinlerimi, çocuklarımı, torunlarımı çağırıyorum!
Sadece televizyonlarda değil sosyal medyada da türlü?türlü yemek fotoğrafları yayınlamak moda oldu nedense! Teknolojinin engellenemez ilerleme hızı ile artık biliyoruz ki dağ köylerimizde bile internet var ve yolsuz?izsiz dağ köylerinde internette oyalanarak sahur bekleyen ve sahurda peynir?ekmekle oruca niyetlenecek sayısız insan varken; türlü çeşitli yemekle donanmış iftar veya sahur sofrası resimlerini yayınlamak ne kadar doğrudur?
Bu konudan düşünen herkesin rahatsız olduğunu, olacağını biliyorum!
O halde oruç tutmak; sadece tıka?basa yeyip bir gün aç durmak mıdır? "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." kesin hükmünü unutup, aç komşusunu hiç düşünmeden tıka?basa yiyerek oruç tutulabilir mi?
Milyon?milyon Türk Lirası ücret alarak güya dînî programlar yapan ilahiyatçılara, kimse söylemiyor diye ben de mi söylemeyeyim? Yüksek sesle; "Yanlış yapıyorsunuz! İslâm sizin anlattığınız değil! İslâm fakirleri zenginlere kin besleten bir ahlâk değil! Aksine İslâm; zenginlerin kıyamet günü her bir kuruşunun hesabını vermekle mükellef olduğu zenginliğinden korkarak, iç zenginliği ile donanmış fakirliğe heveslendirilmesi değil midir?" demeyeyim mi?
Nüfusunun % 98'i Müslüman olan Türkiye'deki din adamları, ûlemâ! Sözüm size! Türkiye'deki münevverler, kanaat önderleri; seslenişim, serzenişim, şikâyetim size!
Siz bunları duymazsanız, söylenen millet adına söyleyen benim gibi Türk bedeninin her uzvu, müslüman rûhunun her zerresi feryâd eden seslere ilgisiz kalırsanız, biz de sizi yok farz ederiz! Yok sayarız!
Yanlış anlaşılmasın! "Allah var ne gam var." tevekkül ve imânımızla çârelerin tükendiği ânda Allah'ın İslâm sancaktarı bu millete, İ'lâ?yı kelimetullah'ı görev edinmiş bu mücâhid millete yeni bir şafak açacağına inancımız tamdır...
Hz.Peygamberimiz (s.a.a.); "Bir toplumda iki zümre sağlamsa o toplum felâha erer, iki zümre bozuksa o toplum iflâh olmaz; bu zümreler âlimler ve âmirlerdir." buyurmuşlar.
Hâdis?i şeriften hareketle seslenişim, serzenişim; ûlemaya, ümerâya, kanaat önderlerine:
Siz, ne ile meşgûlsünüz? Siz susarsanız, olanlara, olaylara bigâne kalırsanız milletin hâli nic'olur? Sizin suskunluğunuz yüzünden olmadık baskılara muhatap olan milletin hesâbını mahşer günü nasıl verirsiniz?
Aç komşusunu unutarak ? yine de Allah kabul etsin? gösterişli iftar sofraları kuran; iftara yakın kucağı dolu?dolu şişinerek evine gelen, herkese ?inşallah? incitmeden, kırıp?dökmeden bir uyarımız olsun istedim. Haddimi ve kastımı aşmamışımdır umarım!
Herkesin tekrar Ramazanı mübârek olsun; taât ve salâtları makbûl ve kabûl olunsun inşallah.
"Rabbim! dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin?" (A'raf?155)
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017















































































