AKP'nin AB'ye peşkeş çekmek istediği KKTC'yi Rumların sayesinde son anda kurtardık. Şimdi ise "BOP üssü kurma" niyetiyle ABD'nin ağzı sulanmaya başladı? Görelim Mevla neyler?
Evet, Türkiye ve KKTC'deki AB'cilerin "Kıbrıs'ı peşkeş" hayalleri köşeden döndü.
Rumlar, Kıbrıs'ı AB'nin kursağında bıraktı.
Hasan Pulur'un teşhisiyle, dinsizin hakkından imansız geldi.
KKTC, "şüheda"sına bağışlandı.
Şimdi külahlarımızı tekrar tekrar önümüze koyup, hem "Kıbrıs'ı peşkeş tevessüllü"nü, hem de "AB histerisi"ni gözden geçirme vaktidir.
Rum kesiminin yüzde 76'lık "hayır"ına karşılık, Türkiye ve Kıbrıs'taki tüm AB'cilerin seferberliğiyle ortaya çıkan KKTC'nin yüzde 65'lik "evet"ini nasıl okumamız lazım?
Ankara'dakiler bu tabloyu nasıl okumalı...?
Yine AB histerisiyle mi, yoksa akl-ı selim ile mi?
Bugüne kadar gelişmeleri hep AB histerisiyle değerlendirenler, Rum tarafından gelen "yüzde 76'lık hayır şamarı"nı "diplomatik zafer" olarak görüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, ilk tepkisini böyle veriyor? Yazık.
Pazar günü Meltem TV'deki Koridor programında BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Ne diplomatik zaferi! Türk hükümeti için bu bir hezimettir, hezimet?" dedi. Diplomatik zafer, planlanmış diplomatik ataklar neticesinde beklenen neticeyi almaktır, sen tam tersi neticeyi alacaksın; buna da diplomatik zafer diyeceksin, buna gülerler, şeklinde konuştu. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, Rum'un yüzde 76'lık "hayır"ını iş işten geçmeden öngörmektir diplomatik basiret? diye ekledi.
O halde Kıbrıs'ta gelinen noktayı "akl-ı selim" ile değerlendirmek şart, AB histerisiyle değil.
Tabloyu ukumaya çalışalım.
1- Türk hükümeti başta olmak üzere KKTC'deki AB'ciler, AB hayali uğruna her türlü tavizi verdiler. 103 tane köyü Ruma teslim etmeye razı oldular. Şu kadar Türk'ün tekrar göçmen olasına bile bile evet dediler. KKTC'den Türk askerinin çıkartılmasına razı oldular? Daha ne olacaktı!
Demek ki şu bizim AB'ciler, "ham hayal"leri uğruna her türlü tavizi verirler?
Bu bakımdan Ege meselesi, Ekümenik hayalleri? gibi "bundan sonraki AB oyunları"nda milletimize ve vatanımıza yönelik risk, "çok ama çok yüksek risk" halini almıştır.
2- Her türlü tavize rağmen Rum tarafı, yüzde 76'lık "hayır" oyu ile, ne yaparsanız yapın biz sizinle beraber olmayız, olamayız demişlerdir. Bu sadece Kıbrıs platformunda değil, tüm Avrupa platformunun kanaatidir; hiç kimse ham hayallerle Türk milletine vakit kaybettirmesin.
Düşünün; Mayıs'tan sonra Türkiye'nin AB'sel hayali ve istikbali, işte bu "Rumlara bağlı" hale gelecek. İstikbalimiz, "Rumların iki dudağı arasında" olacak. Acaba bizi AB'ye kabul edecekler mi diye, artık bu Rumlar'ın gözünün içine bakacağız? Şu aklını başına devşirmeyen "AB'ci kot kafa"ya bakın Allah aşkına.
İşin Avrupa yakasının da Rumlardan farklı olmadığı nihayet ortaya çıktı hamd olsun?.
Bugüne kadar "Türkiye'ye hayır" diyen Avrupa'nın Hristiyan demokratlarını ikna etmeye çalışıyorduk. Şimdi bunlara Sosyal demeoktratlar da eklendi.
Haftasonu Brüksel'e giden CHP kurmayları şunu nihayet gördüler; Avrupa'nın Sosyal demokratları da "Türkiye'nin üyeliğine hayır" diyorlar, onlar da eski "yarım ağız evet"lerinden çark ettiler. "Türkiye'yi bu haliyle AB'ye kabul edemeyiz" demeye başladılar; "Türkiye'ye üyelik yerine 'özel bir statü' ayarlayalım" diyorlar. Anlayacağınız Avrupa, Türkiye'ye karşı aynen Rumlarda olduğu gibi "tek yürek-tek bilek hayır" cephesi oldu.
Ankara bunu görmüyor. Görmezlikten geliyor. Aklını başına devşirmişe, Kıbrıs'tan ders almışa benzemiyor.
Ankara'dakilerin "ne yapacağımızı bilemiyoruz" deme bahaneleri yok.
Çünkü bugüne kadarki "teşhis ve tespitlerinde hep haklı çıkan" BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, "bundan sonra nelerin yapılması gerektiği"ni, sağır sultanın bile duyacağı biçimde anlattı, en kıt zekalıların dahi kavrayabileceği kıvamda aktardı.
Gerisi Ankara'ya kalmış.
Evet, Türkiye ve KKTC'deki AB'cilerin "Kıbrıs'ı peşkeş" hayalleri köşeden döndü.
Rumlar, Kıbrıs'ı AB'nin kursağında bıraktı.
Hasan Pulur'un teşhisiyle, dinsizin hakkından imansız geldi.
KKTC, "şüheda"sına bağışlandı.
Şimdi külahlarımızı tekrar tekrar önümüze koyup, hem "Kıbrıs'ı peşkeş tevessüllü"nü, hem de "AB histerisi"ni gözden geçirme vaktidir.
Rum kesiminin yüzde 76'lık "hayır"ına karşılık, Türkiye ve Kıbrıs'taki tüm AB'cilerin seferberliğiyle ortaya çıkan KKTC'nin yüzde 65'lik "evet"ini nasıl okumamız lazım?
Ankara'dakiler bu tabloyu nasıl okumalı...?
Yine AB histerisiyle mi, yoksa akl-ı selim ile mi?
Bugüne kadar gelişmeleri hep AB histerisiyle değerlendirenler, Rum tarafından gelen "yüzde 76'lık hayır şamarı"nı "diplomatik zafer" olarak görüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, ilk tepkisini böyle veriyor? Yazık.
Pazar günü Meltem TV'deki Koridor programında BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Ne diplomatik zaferi! Türk hükümeti için bu bir hezimettir, hezimet?" dedi. Diplomatik zafer, planlanmış diplomatik ataklar neticesinde beklenen neticeyi almaktır, sen tam tersi neticeyi alacaksın; buna da diplomatik zafer diyeceksin, buna gülerler, şeklinde konuştu. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, Rum'un yüzde 76'lık "hayır"ını iş işten geçmeden öngörmektir diplomatik basiret? diye ekledi.
O halde Kıbrıs'ta gelinen noktayı "akl-ı selim" ile değerlendirmek şart, AB histerisiyle değil.
Tabloyu ukumaya çalışalım.
1- Türk hükümeti başta olmak üzere KKTC'deki AB'ciler, AB hayali uğruna her türlü tavizi verdiler. 103 tane köyü Ruma teslim etmeye razı oldular. Şu kadar Türk'ün tekrar göçmen olasına bile bile evet dediler. KKTC'den Türk askerinin çıkartılmasına razı oldular? Daha ne olacaktı!
Demek ki şu bizim AB'ciler, "ham hayal"leri uğruna her türlü tavizi verirler?
Bu bakımdan Ege meselesi, Ekümenik hayalleri? gibi "bundan sonraki AB oyunları"nda milletimize ve vatanımıza yönelik risk, "çok ama çok yüksek risk" halini almıştır.
2- Her türlü tavize rağmen Rum tarafı, yüzde 76'lık "hayır" oyu ile, ne yaparsanız yapın biz sizinle beraber olmayız, olamayız demişlerdir. Bu sadece Kıbrıs platformunda değil, tüm Avrupa platformunun kanaatidir; hiç kimse ham hayallerle Türk milletine vakit kaybettirmesin.
Düşünün; Mayıs'tan sonra Türkiye'nin AB'sel hayali ve istikbali, işte bu "Rumlara bağlı" hale gelecek. İstikbalimiz, "Rumların iki dudağı arasında" olacak. Acaba bizi AB'ye kabul edecekler mi diye, artık bu Rumlar'ın gözünün içine bakacağız? Şu aklını başına devşirmeyen "AB'ci kot kafa"ya bakın Allah aşkına.
İşin Avrupa yakasının da Rumlardan farklı olmadığı nihayet ortaya çıktı hamd olsun?.
Bugüne kadar "Türkiye'ye hayır" diyen Avrupa'nın Hristiyan demokratlarını ikna etmeye çalışıyorduk. Şimdi bunlara Sosyal demeoktratlar da eklendi.
Haftasonu Brüksel'e giden CHP kurmayları şunu nihayet gördüler; Avrupa'nın Sosyal demokratları da "Türkiye'nin üyeliğine hayır" diyorlar, onlar da eski "yarım ağız evet"lerinden çark ettiler. "Türkiye'yi bu haliyle AB'ye kabul edemeyiz" demeye başladılar; "Türkiye'ye üyelik yerine 'özel bir statü' ayarlayalım" diyorlar. Anlayacağınız Avrupa, Türkiye'ye karşı aynen Rumlarda olduğu gibi "tek yürek-tek bilek hayır" cephesi oldu.
Ankara bunu görmüyor. Görmezlikten geliyor. Aklını başına devşirmişe, Kıbrıs'tan ders almışa benzemiyor.
Ankara'dakilerin "ne yapacağımızı bilemiyoruz" deme bahaneleri yok.
Çünkü bugüne kadarki "teşhis ve tespitlerinde hep haklı çıkan" BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, "bundan sonra nelerin yapılması gerektiği"ni, sağır sultanın bile duyacağı biçimde anlattı, en kıt zekalıların dahi kavrayabileceği kıvamda aktardı.
Gerisi Ankara'ya kalmış.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019