Rengârenk kontrollü normalleşme!

1 Mart itibarıyla yeni kontrollü normalleşme süreci başlamış oldu. Vatana millete hayırlı olsun. Bu süreçte iller risk durumlarına göre 4'e ayrıldılar: Düşük riskli, mavi; orta riskli, sarı; yüksek riskli, turuncu; çok yüksek riskli, kırmızı. Artık rengârenk bir Türkiye haritamız var.

Kırmızı renkli illerde; restoran, lokanta ve kafetarya gibi mekânlar kapalı olacak, Pazar günleri sokağa çıkma yasağı devam edecek.

Turuncu olan illerde; Pazar günleri sokağa çıkma yasağı devam edecek.

Tüm illerde ise akşam 21.00, sabah 05.00 arası sokağa çıkma yasağı sürecek.

Sokağa çıkma saatleri 65 yaş üstü ve 21 yaş altı için orta ve düşük riskli illerde kaldırılırken, yüksek ve çok yüksek riskli yerlerde çıkma süreleri arttırılacak.

Kırmızı iller haricinde diğer renkteki illerde restoran, lokanta ve kafetarya gibi mekânlar açık olacak ama sabah 07.00 akşam 19.00 arası, yüzde 50 kapasite ile. 

Bulmaca gibi. Alınan yeni kontrollü normalleşme kararlarının tüm detaylarına girmeyeceğim, zaten ilk günden bu yana tüm haber bültenlerinde takip etmişsinizdir.

Risk haritasına baktığınızda oldukça ilginç bir tabloyla karşılaşıyorsunuz.

Örneğin, birbirine komşu olan Balıkesir kırmızı, Bursa ise sarı; Tokat kırmızı, Sivas sarı; Kütahya turuncu, Uşak mavi; Adıyaman kırmızı, Şanlıurfa mavi; Osmaniye kırmızı olmasına rağmen etrafındaki illerin tamamı sarı vs.

Kırmızı olan illerde lokantalar kapalı ama mavi ve sarı olan yerlerde açık; bu durum, açık olan yerlere geçişleri hızlandırmayacak mı?

Ya da kırmızı ve turuncu olan illerde Pazar günü kısıtlama var, bunlar, Pazar günlerinde tatil yapabilecekleri, hava alabilecekleri sarı ve mavi illeri seçecek.

Bu endişeden olacak ki, İçişleri Bakanlığı 81 ile genelge gönderdi, "Dinamik Denetim Modeli'ne geçiyoruz" denildi ve 260 bin personelle denetim yapılacağı ilan edildi.

Kısıtlamaların, zirvede olduğu dönemlerde bile delindiği, vatandaşların değişik bahanelerle sokakları, caddeleri doldurduğu dikkate alındığında bu denetimler ne kadar başarılı olacaktır, merak konusu.

Elbette ki geçişler yoğun bir şekilde olacaktır ve bu da vatandaşlarla güvenlik görevlileri arasında, hatta vatandaşlarla vatandaşlar arasında ciddi sorunlara yol açacaktır.

Diğer önemli bir konu ise, herkese sosyal mesafe, hijyen ve temizlik tavsiyesinde bulunan siyasiler, tavsiye ettiklerinin tam aksine birçok ilde "lebaleb" kongreler, hınca hınç cenaze merasimleri düzenlediler. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Güray Kılıç ve İzmir Tabip Odası Üyesi Ergün Demir'in hazırladığı tabloya göre, bu kongre yapılan illerde vaka sayılarında ciddi artışlar yaşandı. 

Kılıç ve Demir'in hazırladığı tabloya göre AKP'nin kongre yaptığı bazı illerdeki 100 bin nüfusa düşen haftalık vaka sayısı artışları şöyle:

Ordu'da 15-21 Şubat tarihleri arasında 228,40 olan haftalık vaka sayısı, 20-26 Şubat tarihleri arasında 301,76'ya;

Giresun'da 15-21 Şubat tarihleri arasında 217,51 olan haftalık vaka sayısı, 20-26 Şubat tarihleri arasında 264,71'e;

 Trabzon'da 15-21 Şubat tarihleri arasında 207,54 olan haftalık vaka sayısı, 20-26 Şubat tarihleri arasında 239, 52'ye;

Rize'de 15-21 Şubat tarihleri arasında 200,08 olan haftalık vaka sayısı, 20-26 Şubat tarihleri arasında 213,10'a yükseldi. 

Şimdi bu ve benzeri illerin tamamı "kırmızı" kategoride.

Buradaki kapalı işletmeler, iktidar partisine ne kadar teşekkür etse azdır!

Altını çizmemiz gereken önemli bir husus, bu renklendirmelerin ceza ve mükafat mantığıyla ele alınmasıdır. Örneğin vakaların düştüğü mavi iller mükâfatlandırılmış, kırmızı iller ise cezalandırılmıştır. 

Burada sorulması gereken soru şu; mavi iller gerçekten mükâfatlandırılmış mıdır, yoksa cezalandırılmış mıdır? "Ne garip bir soru" diyebilirsiniz, izah edelim.

Korona virüsün sıfırlanmadığı mavi illerdeki vatandaşlar, büyük bir ihtimalle normalleşmenin etkisiyle daha rahat davranacak –ilk gün lokantalara yapılan akınlar gibi- ardından bu iller hızla sarı, turuncu ve kırmızıya bürünecektir.

Kırmızılarda da, normalleşme başlasın diye dikkat edilecek, onlar da turuncu ve sarıya dönecektir. Bu normalleşme mantığı devam ettiği müddetçe Türkiye'nin bu rengârenk tablosu devam edecek ama illerin renkleri renkten renge girecektir.

Peki, lokantaları ve kafeleri açılan iller bu normalleşmeden memnun kalacaklar mı?

Dilerseniz bu sorunun cevabını sektör temsilcileri versin. 

Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği Başkanı Kaya Demirer bu konuda şunları söylüyor: "Çorbanın kaynaması iyi ama birçok işletme açamayacak. Kişi başı harcamanın daha yüksek olduğu ve asıl hizmeti akşam veren restoran ve işletmeler yarı kapasite ile çalışacak, normal ciroların en fazla yüzde 25'ine ulaşılabilecek."

Uyguladığımız mevcut kapitalist sistem, gerçek çözüm olan "tam kapanma"yı mümkün kılmadığı için bu tür deneme-yanılma yöntemleriyle yeni normalleşmeler deniyoruz.

Ama şu bir gerçek ki, bu virüs böyle mücadele edilip yok edilebilecek bir virüs değil.

Mevcut durumda bir deliği kapatalım derken, başka bir yerden daha büyük bir delik açılmaktadır. Ekonomik gerekçelerle bir normalleşme süreci başlatılmıştır ama bu ne sağlık sorunlarını ne de ekonomik sorunları çözecektir.

Bu virüsü dünyada yenen tek devlet Çin'dir, o da "tam kapanma" ile bunu başarmıştır. Bunun gücünü de uyguladığı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nden almıştır.

Bu Model içimizden çıktı ve Prof. Dr. Baş bu Modeli öncelikli olarak Türk Milleti için yazdı. Bugüne kadar sırt döndüğümüz için bu Modelden istifade edemedik.

Artık ayıkalım, Milli Ekonomi Modeli'ni, bu işi bilen Lider ve kadroyla hayata geçirelim, şu virüs belasından bir an önce kurtulalım, yol açtığı yaraları da acilen kapatalım.