Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) nisan ayı resmi işsizlik verilerini açıkladı.
Hatırlarsanız, daha önce TÜİK'in enflasyon açıklamasında 'resmi' ve 'hissedilen' ifadelerini duymuştuk. Hissedilen enflasyon resmi enflasyonun 2 katı kadardı.
Benzer bir durumu işsizlik verilerinde de görüyoruz. TÜİK'e göre nisan ayında resmi işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 8,5 oldu. Resmi işsiz sayısı da 18 bin kişi azalarak 3 milyon 42 bin kişi oldu.
Malum, işsizlik rakamlarında 'hissedilen' işsizliğe 'atıl işgücü' deniliyor. Aynı zamanda buna 'geniş tanımlı işsizlik' de deniyor. TÜİK'in verilerine göre, atıl işgücü bir önceki aya göre 3,1 puan artarak yüzde 27,2'ye yükseldi. Bu kapsamdaki işsiz sayısı da 9 milyon 81 bin kişiden, 10 milyon 712 bin kişiye yükseldi. Bu, geniş tanımlı işsizlikte son 35 ayın zirvesi oluyor. Pandemi döneminin olumsuz şartları hariç tutulduğunda ise, geniş tanımlı işsizlikte bir rekor kırılmış durumda.
Dikkat ederseniz resmi işsiz sayısı 18 bin kişi azalıyor, geniş tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 630 bin kişi artıyor. Her zaman ifade ediyoruz, bir kez daha altını çizelim, gerçek işsizlik atıl işgücü halısının altına süpürülüyor!
Hükümet, 1 yıldır görevde olan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ekonomi politikalarının çok işe yaradığını söyleyip duruyor. İşin garip tarafı Meclis içerisindeki muhalefet de Şimşek'in icraatlarına alkış tutuyor.
Meclis içinde iktidarıyla muhalefetiyle tüm partilerin buluştukları temel nokta, bugün Mehmet Şimşek'in uyguladığı neoliberal kapitalist ekonomi politikaları.
Ama yukarıdaki örnekte de gördüğümüz gibi, bu politikaların gerçek işsiz vatandaşlarımıza herhangi bir faydasının olmadığı açıkça görülüyor.
Hükümetin en iddialı olduğu konulardan birisi de 'uygulanan bu politikalar cari açığı kapatacak' iddiası. Peki, öyle oluyor mu?
Merkez Bankası, nisan ayı cari işlemler verilerini paylaştı. Buna göre, nisanda cari açık 5 milyar 285 milyon dolar olarak gerçekleşti. Geçen yıl nisan ayında cari açığımız 5.4 milyar dolar idi. 1 yıldır uygulanan neoliberal politikalara rağmen cari açık hemen hemen aynı düzeyde seyrediyor.
Cari açığın en temel nedeni şüphesiz dış ticaret açığı. Nisan 2024'te dış ticaret açığı 7 milyar 649 milyon dolar oldu. Ekonomi şöyle iyi, böyle iyi deniyor ama gördüğünüz gibi MB'nin bizzat açıkladığı dış ticaret açığı ve cari açık böyle.
Doğru, dışarıdan bir para girişi var ama sormak lazım, gerçek işsizliği azaltmayan, dış ticaret açığını ve cari açığı kapatmayan vatandaşların vergi yükünü azaltmayan, gelirini artırmayan bu para girişinin kime ne faydası var?
MB'nin verilerine göre, nisanda portföy yatırımları 2 milyar 23 milyon ABD doları tutarında net giriş kaydetti. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 360 milyon ABD doları net alış ve devlet iç borçlanma senetleri piyasasında 1 milyar 387 milyon ABD doları net alış yaptığı görüldü.
Yani dışarıdan gelen para, üretim amaçlı, yatırım amaçlı gelmiyor, devletin kasasından, vatandaşın cebinden daha fazlasını götürmek için geliyor.
Bakın, nisan ayında sanayi üretiminde ciddi azalma var. TÜİK'e göre sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 0,7 azalırken aylık bazda yüzde 4,9 azaldı.
Bu politikalar vatandaşın cebinden daha fazlasını götürecek dedik, dikkat ederseniz Şimşek döneminde vergilere zam üstüne zam gelmeye başladı. Hatta yeni vergiler de konuşuluyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise karbon ayak izi vergisi.
Bakan Şimşek, 5 gün önce İstanbul Ekonomi Zirvesi'nin kapanış konuşmasında; kuraklık riskinin arttığını, sorunun çözümü noktasında karbon salınımı ayak izinin vergilendirilmesi gerektiğini açıkladı.
Karbon ayak izi vergisi, çevre tahribatına neden olan karbondioksit salınımının azaltılması amacıyla ve kullanılan fosil yakıtın (kömür, petrol, doğalgaz gibi) türüne ve miktarına göre alınan dolaylı bir vergi olarak tanımlanıyor.
Vergilendirme, ürünün karbon ayak izi ile orantılı olarak belirlenecek. Karbon ayak izi; bir kişi, bir kuruluş, bir ürün veya bir etkinlik tarafından doğrudan veya dolaylı olarak atmosfere salınan sera gazı miktarını ölçen ve değerlendiren bir kavram.
Sosyal medyada "nefes vergisi" olarak da ifade ediliyor. Hani nefes alıp verirken, oksijen alıp karbondioksit veriyoruz ya, işte ona binaen.
Hava kirliliğinin ve sera gazı salınımının azaltılması için elbette ki bir şeyler yapılması gerekiyor ama bunlar devletler düzeyinde yapılması gereken şeyler.
Eğer hükümet, devlet eliyle yapması gerekeni, vergi yoluyla yapmaya çalıştığını iddia ederse, bizde deriz ki, siyasilerimiz hava kirliliğini bile fırsata çevirme çabasında. Bir de dolaylı vergi deniliyor, yani yaptığımız harcamalardan, ödediğimiz faturalardan tahsil edilecek; vergiyi tabana yayma saçmalığından hareketle yine fakirin rızkından kesilecek.
Daha sayamadığımız birçok yanlış icraat var ve maalesef alkış tutuluyor.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) parti programında olan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'ni görmezden geldikçe, gerçek çözüme sırt döndükçe bakalım daha başımıza neler gelecek?
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024
- Barış süreci dediler yine kavga getirdiler / 06.11.2024
- ‘Alırken kepçeyle verirken kaşıkla’ / 05.11.2024
- Allah, Türk milletine bağımsızlığı Atatürk’le nasip etti / 02.11.2024
- ‘Emperyal güçler Kıbrıs'ı istiyor’ / 01.11.2024
- BTP’den örnek Cumhuriyet kutlaması / 30.10.2024
- Bağımsızlık yürüyüşü Cumhuriyetle taçlandı / 29.10.2024
- Türk milleti gerçek Atatürk’ü O’ndan öğrendi / 26.10.2024
- İmtiyaz bölünmeyi getirir, terörü bitirmez / 25.10.2024