Her gecenin bir sabahı var elbette ve şafak yakın! Çünkü karanlığın zifîrisindeyiz!Kişide şuûraltı teslîmiyeti olunca, güya direniyorken teslîm olur ve kendisine inanan kitleyi de öyle teslîm eder ki anlayıncaya kadar, olan olur!Dardadır, zordadır, cezaevindedir diye aleyhinde bir şey yazmadım, vicdânım izin vermezdi! Ama lehinde de yazmadım çünkü lehinde yazmayı hiç hak etmedi!Beni bunları söylemeğe tahrik eden birinden, bir gazeteci-yazardan bahsedeceğim! Adını vermeyeceğim ki -zaten şu anda sıkıntıda- bir de bilmeyenler gözünde de rencîde olmasın!Hani şu, sonradan "Ergenekon"laştırılan "Ümraniye Bombaları Davaları" başlamadan, Sivil Darbe'nin ilk dalgası'nda gözaltına alınıp adliye koridorunda kahve içirilerek, basının gözü önünde dört gün tutulup salıverilenler vardı hani! Serbest bırakıldıktan sonra, acayip korku propagandası yapan bir cesûr(!) gazeteci vardı ya, ondan bahsediyorum! Çünkü aynı "cesur gazeteci"nin; "İzmirli ancak zeybek oynarken diz çöker!" diye bir cümlesi varmış ve bilmeden bu yanlış cümleyi, maalesef sloganlaştıranlar varmış! İşte şuûraltı teslîmiyeti böyle bir şey! Hem kendileri teslîm olduklarının farkında olmazlar, hem de sözleriyle toplulukları teslîme yönlendirirler! Ya da bu "dolma kalemler"in işi; sağ gösterip sol, sol gösterip sağ vurarak milletin aklını nakavt ettirmek...Kardeşim! Efe, asla diz çökmemiştir ve çökmez! Diz çöktürür! Hasım bellediğine baş eğdirinceye, diz çöktürünceye kadar da efelenir! Kartalca havalanır ve kartalın avına daldığı gibi diz vurur ve her diz vuruşunda yeri sarsarken de, hasmının ödünü patlatır!Şuûraltı teslimiyetçileri; diz vurmakla diz çökmek arasındaki farkın bile farkında olamayan kimlik erozyonuna uğrayanlardır! Korkağın kostaklanması da ancak bu kadar olur işte! Efenin zeybek oynarken diz vurduğunu, ölse bile diz çökmeyeceğini anlatmak da bize düşer!Ma'lûmdur ki ben; Ümraniye Bombaları ve diğer senaryolardan tutuklanan, ceza alan NATO Generalleri hakkında da lehte veya aleyhte bir şey yazmadım! Onların da aleyhlerinde yazmama da vicdânım izin vermedi, lehlerinde yazmam için de bir sebep yoktu!Üstün Hizmet Madalya rekortmeni, Kahraman Mustafa Levent Göktaş ve emsâlleri, onlardan alt rütbeli gerçekten kahraman millet evlâtları olmasaydı, NATO Generallerini hedef alan senaryolarla ilgilenmezdim bile!Neden mi? NATO Generalleri, sözüm ona kurmay idiler! Nasıl kurmaylarsa, defalarca uyarılmış olmalarına rağmen perşembenin gelişini, çarşambadan bilemeyecek kadar gâfillerdi! Eğer gâfil değillerse, dalâlet içindelerdi! Dolayısıyla mazeretleri yok ve şu anda muhatap oldukları uygulamalar, az bile!Hakları olduğu halde, makam ve rütbeleri sayesinde, zorları kolaylaştırma imkânları varken hukuku çalıştırmadılar! Hak ve hukuku gözetmediler veya hukuku yok saydılar! Tanklarla, toplarla, tehdîtlerle hatta galîz hakâretlerle Haçlı NATO'dan aldıkları gayr-ı millî buyrukları uyguladılar! Böylece Atatürk'e sâdık ve laik kaldılar güya!Şimdilerde BOP Eş Başkanı ve şürekasının yaptığı diktatörce demokratlıkları; o gün onlar, Atatürkçü-Kemalistler olarak yapıyorlardı! Günlük popüler gazeteler icad ediyor, günlük popüler "dolma kalemler" dolduruyorlardı! Sırça saray görünümlü orduevlerinde, yeryüzü cenneti tatil kamplarında, milletten kopuk, millete kibirle yukardan bakan; kendilerinden başka bütün kurum ve makamları, hatta TBMM'ni yok sayarak ukalalaşıyorlardı!Günümüzden geriye, dört Genelkurmay Başkanı'na yazdığım açık mektuplarım, arşivlerde ve kendimde mevcût!Hemen hepsine; "Siz sınırlarımızı ve size yasalarla teslîm edilmiş emânetleri koruyun! Bu uğurda gerekirse can verin! Ölürseniz şehîdimiz, kalırsanız gâzilerimiz olun! Siyâseti bize, millete bırakın! Biz deneme-yanılma metoduyla doğruyu buluncaya kadar uğraşalım! Size ne siyâsetten?" deyip Bütün Zamanların Başkumandanı Muhteşem Türk Atatürk'ün, Ordu'nun siyâset dışı kalması yolundaki vasiyetini de ısrarla hatırlatmıştım! Ama maalesef makam ve rütbelerinden aldıkları güçle bizi yok saymış, bizimle görüşmeye tenezzül etmemişlerdi!Emekli olduktan sonra vatan kurtarmaya soyunup, beni de birlikte harekete davet edenlere de ben tenezzül etmemiştim! Bu tavrımı da yazarak kamuoyu ile paylaşmıştım!Çünkü biliyordum ve biliyorum ki; her sevginin bir bedeli vardır! Vatan-millet sevgisinin tek bedelinin can olduğunu da biliyorum! Biz sivil vatanseverler, Türk milliyetçileri, bu uğurda can verirken; onlar tarafından ömürler, ikbâller, istikbâller katledilirken, itiraz etmemiştik! Şikâyetlenmemiştik! Bütün yaptıkları zulümlere rağmen Devlet'e küsmemiştik!Vatan bütünlüğü ve Devletin-milletin ilelebet yaşaması için; milletin teşkilatlı hali Devlet tarafından ölüp-öldürmek için yetiştirilmiş kişilerin de; can vermekten, sıkıntı çekmekten, yaralanmaktan, esir düşmekten şikâyet etmemeleri gerekmez mi?Biz Türk Milliyetçileri ve vatanseverler olarak Muhteşem Türk Atatürk'e sadâkatimizden dolayı, NATO Generalleri tarafından akıl almaz hakâret ve zulümlere muhatap olmamıza rağmen, onların şahsında devlete asla kin tutmadık!Şimdi onların; yıllarca hakir gördükleri, incittikleri millet ve benim tarafımdan, BOP Sivil Darbecisi AKP ile başbaşa bırakılmalarına, kızma-küsme hakları olabilir mi? Ki AKP'liler ve onlardan öncekiler; onlara göre, sivillerdi, zavallılardı, âcizlerdi, onlar istemezse muhtar bile olamazlardı! Kendileri ise anlı-şanlı kurmaylardı! Güreş bilmeden, sokak kavgacılarıyla ringe boks yapmaya çıktılar! Yapmayın dedik! Yanlış yapıyorsunuz dedik! Ama özel kuryelerle bizi tehdit ederek susturmayı denerlerken, çeneden yumruk yediler! Ben de, milletle birlikte sonucu belirlemek için ona kadar saymakla meşgûlüm vesselâm!.."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN"Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017