Sağanak halde vergi yağacak!

Bütçe açığı had safhaya çıkınca, bütçe yama tutmayınca, doğal olarak kalan tek gelir kalemi olan vergilere yükleniliyor.

Malum, bütçe Eylül ayında 17,7 milyar TL gibi bir açık vermiş ve Ocak-Eylül dönemini kapsayan ilk 9 ayın bütçe açığı rekor bir düzeye çıkarak 85,8 milyar TL olmuştu. 

Geçen yılın ilk 9 ayında bütçe açığı 56,7 milyar TL idi; tam 29,1 milyar TL'lik büyük bir artış yaşandı.

Üstelik bu bütçe açığı daha fazla gözükmesin diye bu yıl ilk defa Merkez Bankası'nın "İhtiyaç Akçesi" yani "devletin kefen parası" bütçeye aktarıldı; 40 milyar TL…

Bu dâhil edilmese, ilk 9 ayın açığı 125,8 milyar TL olacaktı. Yani geçen yıla göre yüzde 100'den fazla bir bütçe açığı sözkonusu…

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal, 17 Ekim'de yaptığı açıklamada, 2020 yılının bütçe açığı hedefinin 138,9 milyar TL olduğunu belirtmişti. 

2019 yılının bütçe açığı hedefinin 80,6 milyar TL olduğunu ve ilk 6 ayda bu hedefi geçtiğimizi dikkate aldığımızda, önümüzdeki yılın gerçekleşecek olan gerçek bütçe açığını tahayyül edemiyorum.

Türkiye olarak senyoraj gelirimizi kullanmıyoruz, maden ruhsatlarını küresel yabancı şirketlere verdik, karlı kamu kuruluşlarımızı da 3-4 yıllık kârına haraç mezat yabancılara devrettik. 

Geriye ne kaldı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, "vergiler, cezalar ve zamlar…"

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, 25 Şubat 2016 tarihinde bir programda yaptığı konuşmada şunları söylüyor:

"Milletimiz huzur ve refah yerine zam, vergi ve cezayı tercih etti. Haydar Hoca'ya da sırtını döndü. Dönersen dön! Döndün de bana mı ettin? Kendine ettin. Dedim bakın bunları seçtiniz bundan sonra zamlar yağmur gibi yağacak. Neden? Çünkü bunların kaynağı yok. O zaman ne yapacak? Zam üstüne zam, vergi üstüne vergi, ceza üstüne ceza…" 

İşte bugün yaşadığımız tablo aynen böyle… 

Öncelikle şu gerçeği bilmemiz lazım; bir devlet ekonomiyi sadece vergi gelirleriyle döndüremez. 

Özellikle de kapitalist anlayışı ısrarla uygulayan ülkemizde toplanan bütün vergilerin, 1 trilyon doları aşkın toplam borcumuzun faizini bile karşılayamayacak düzeyde olduğunu dikkate alırsak…

Siyasilerimiz umutsuzca bütçe açığını kapatabilmek için, hem mevcut vergilere enflasyonun çok üstünde zamlar yapıyorlar, hem de "deli dumrul vergileri" tarzında yeni vergiler ihdas ediyorlar.

TÜİK'in Eylül ayında açıkladığı yıllık enflasyon oranı yüzde 9,26 olmasına, hatta YEP'e göre yılsonuna kadar daha da düşeceği ifade edilmesine rağmen, vergilerdeki artışı ifade eden "yeniden değerleme" oranı 2020 yılı için yüzde 22,5 olarak ilan edildi.

Enflasyon yüzde 9,26, vergi zamları ise yüzde 22,5; arada ciddi bir uçurum var.

Hatta yetkililer, baz etkisiyle birlikte bazı vergi kalemlerinde yüzde 35'leri bulan zamların da yaşanacağını ifade ettiler. 

Yeni vergiler de ihdas ediliyor dedik; önceki gün bu konuda AKP Grup Başkan vekili Mehmet Muş açıklama yaptı. Muş, yeni vergileri içeren 45 maddelik kanun teklifini paylaştı.

Buna göre, dijital hizmet vergisi, konaklama vergisi, değerli konut vergisi gibi yeni vergiler geliyor. 

Bu yeni vergilerden özelikle de "konaklama vergisi" oldukça ilginç…

Konaklama vergisi, otel, tatil köyü, pansiyon, kamping gibi tesislerdeki hizmetlerden alınacak. Konaklama vergisinin oranı "hâsılat üzerinden" yüzde 2 olacak.

Dikkatinizi çekerim, kâr üzerinden değil, hâsılat üzerinden…

Mükellef, hizmeti veren olacak, vergi ise konaklayandan alınacak. Yani ÖTV, KDV gibi tüketimden alınan yeni bir adaletsiz vergi gelmiş oluyor.

Yapılan açıklamada, paketin amacının çok kazanandan vergi oranına göre daha çok vergi, az kazanandan daha az vergi olduğu ifade edildi.

En azından konaklama vergisinin böyle bir özelliği yok; kazanandan değil, zengin, fakir ayrımı yapılmadan müşteri olan herkesten alınacak.

Yeni gelir kaynakları üretilmeden, sadece vergiler, cezalar ve zamlara dayalı bir bütçe anlayışı, bütçe açığının daha da katlanarak artmasına neden olacaktır. Kesinlikle ifade etmeliyiz ki, bu cadde çıkmaz sokak…

Bu kısırdöngüyü ortadan kaldıracak tek çözüm var, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, onu da sizler görmezden geliyorsunuz.

Prof. Dr. Baş'ın bugün Çin ve Rusya gibi ülkeler tarafından uygulanan Milli Ekonomi Modeli'nin sadece Milli Para formülü, bizleri bu girdaptan hemen çıkartabilecek kesin bir çözümdür.

Bu çözümle buluşmadığımız her geçen gün, emin olun ki, millet olarak "vurun abalıya" misali sırtımıza yeni yeni vergi yüklerinin ve zamların yükleneceği gün olacaktır.

Çünkü mevcut siyasilerin, iktidarıyla muhalefetiyle başka hiçbir çözümleri yok.