Sanayi Devrimi, dünya tarihinde büyük bir değişim ve dönüşüme neden olmuştur. Bu devrimden önce, yoksulluk bir medeniyet sorunu olarak görülüyordu. Dolayısıyla yoksulları, yoksulluktan kurtarmak için, onları medenileştirmenin gerekliliği savunuluyordu. Sanayi Devrimi, bu düşünceyi kökünden yıktı. Ekonomik kalkınma için sanayileşmenin şart olduğu görüşü yaygınlık kazandı. O nedenle birçok ülke, plânlar, programlar düzenledi, kendi çapında milli bir sanayi kurmak için gayret sarf etti. Ne var ki, Türkiye gibi ülkelerin sanayileşmemesi için, sanayileşmiş ülkeler bin bir türlü engeller çıkardılar, entrikalar çevirdiler. Öyle ki, işbirlikçiler ve ajanlar bularak sanayileşmemizi önlediler. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu çeşit şer faaliyetlerin hiçbiri geçerli olmadı. O zamanki idarecilerimiz, tüm engelleri aşarak sanayileşmemizin temellerini 1930-1938 yılları arasında attılar. Ekonomi tarihimiz incelendiğinde görülür ki, en doğru ve en milli ekonomi politikaları o yıllarda uygulanmıştır. Sanayileşmiş ülkeler baktılar ki, sanayileşen ülkelerin sayısı artarsa, pazarları daralacak, ürün satamayacaklar. Bu sefer yeni bir ekonomi modeli ortaya attılar. O da sanayileşmeden kalkınma modeli idi. Gerçekte böyle bir kalkınma olmazdı, ama birçok ülkenin idarecilerini buna inandırdılar ve politikalarını değiştirdiler.Bu politikalar sonucu, sanayileşmiş ülkelerin mallarına gümrük kapıları açıldı. Sanayileşmiş ülkeler, ürünlerini ucuza satarak, milli sanayileri çökerttiler. Böylece yeni bir sömürü dönemi başlamış oldu.AKP hükümetleri de söz konusu ekonomi politikalarını tavizsiz uygulamış ve ülkemizi ithalat cennetine döndürmüştür. Son seçimlerde ekonomik vaatlere öncelik ve ağırlık veren AKP, tekrar iktidarı kazandı. AKP'li ekonomi kurmayları, yeni hükümet döneminde ekonomi politikalarını değiştirecekleri yönünde mesajlar veriyorlar. Evet, ekonomi politikaları mutlaka değişmeli, ama nasıl değişmeli? Mesajlardan anlaşılan o ki, AKP'liler, temel bir değişiklik düşünülmemektedirler. "İyi de temel değişiklik nasıl olmalı?" diye sorulursa, deriz ki, temel değişiklik, Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi sanayileşerek kalkınma modeline dönmektir. Bunun dışındaki değişimlerin hepsi, aynı sonucu doğurur. Türkiye, sanayileşerek kalkınma modelini, günümüze kadar sürdürebilseydi, çok farklı bir konumda olurdu. Bir başka deyişle, Türkiye, bugün sanayileşmiş ülkelerle başa baş rekabet edebilirdi. Şimdi, zararın neresinden dönülürse kârdır anlayışıyla hareket etmek zorundayız.AKP'li ekonomi kurmayları, ekonomide bir durgunluk dönemi yaşandığını itiraf ediyorlar. Ancak çözüm olarak önerdikleri politikalar, durgunluğu giderecek politikalar değildir. Bilindiği üzere üretim olmadan, ne durgunluk, haliyle ne de işsizlik önlenebilir, üretimin anası da sanayi üretimidir.AKP'li ekonomi kurmaylarının, uyguladıkları ekonomi politikalarının sürdürülmezliğini anlamaları, olumlu bir gelişme olarak kabul edilebilir, eğer doğruya yönelirlerse? Yanlıştan, bir başka yanlışa dönerlerse, yine yıllarımız, kaynaklarımız, enerjimiz heba edilir ve yine çok yazık olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018