Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı

Terörsüz Türkiye adında İmralı ile yürütülen süreçte partiler tarafından hazırlanan raporlar TBMM'ye teslim edilirken, İmralı'nın talepleri çerçevesinde yasal düzenlemelerin yapılacağı ikinci aşamaya geçilmek üzere.

MHP, DEM Parti ve CHP raporlarını sundu, AKP'nin raporu bekleniyor.

Hükümet başından beri, İmralı'nın PKK'ya yaptığı silah bırakma ve fesih çağrısının Suriye'de PKK'nın uzantısı olan SDG'yi de bağladığını ifade ediyordu.

Sonra bu söylem, "SDG'nin Şara yönetimine entegrasyonu" olarak değiştirildi.

Diğer bir ifadeyle, PKK'lı teröristlerin Şara'nın ordusunda olmasına rıza gösterildi. Halbuki terörist, SDG içinde olsa da terörist, Şara'nın ordusunda olsa da terörist. Terörist, üstündeki üniforma ve elindeki bayrak değiştiğinde değişmiş olmuyor. 

Suriye'de gelen son haberler, hükümetin razı olduğu bu entegrasyonun bile olmayacağını gösteriyor.

Suriye'de Şam hükümeti ile terör örgütü SDG arasında 10 Mart'ta varılan mutabakatın uygulanması için belirlenen son tarih olan 31 Aralık yaklaşırken kritik bir gelişme yaşandı.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, Ahmed Şara'nın kasım ayındaki ABD ziyaretinden önce onayladığı, terör örgütü SDG'nin Şam hükümetine entegrasyonuna ilişkin yol haritasını içeren 13 maddelik planı SDG'ye resmen bildirdi.

Bu maddeler Suriye basınında da yayımlandı.

Şara yönetimi tarafından "resmen" onaylanan bu maddelerde bakın neler var:

* SDG üç ayrı tümen halinde yapılandırılmış birleşik bir güç olarak faaliyet göstermeye devam edecek.

* Birinci tümen, Suriye'nin kuzeydoğu sınırlarını güvence altına almakla görevli Sınır Koruma Tümeni olacak.

* İkinci tümen, SDG'nin mevcut kadın birimlerini koruyacak Kadın Tümeni olacak.

* Üçüncü tümen ise, aşırılıkçı gruplara karşı operasyonlarda doğrudan Suriye hükümeti ile koordinasyon sağlayacak Terörle Mücadele Tümeni olacak.

* Şam hükümetinin ordu veya güvenlik birimlerinden hiçbir birimi, SDG'nin kontrolü altındaki kuzeydoğu bölgesine girmesine izin verilmeyecek. (Özerkliğin tescili)

* Şam, SDG'ye devletin askeri ve güvenlik kurumlarında önemli temsil hakkı verecek.

* Savunma bakan yardımcısı, içişleri bakan yardımcısı ve genelkurmay başkan yardımcısı olmak üzere üç bakan yardımcılığı görevi SDG adaylarına tahsis edilecek. (SDG, Suriye'ye entegre olmuyor, Suriye SDG'ye entegre oluyor.)

* SDG'nin üst düzey 70 askeri ismi, yeni Suriye ordusuna entegrasyonu ve yeniden yapılandırılmış Suriye ordusunun liderlik pozisyonları için listelendi.

Anlaşmada geçen bu maddelere baktığınızda siz SDG'nin bir entegrasyonundan bahsedebilir misiniz? SDG, kontrol ettiği bölgede özerk varlığını resmen tescil ettirirken, Suriye'nin yönetiminde de etkin bir hale geliyor.

AKP hükümetinin SDG'nin entegrasyonu bu şekilde yerine gelmiş oluyor mu? Çünkü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan SDG konusunda çok net bir duruş ortaya koymuştu. Hakan Fidan,  TRT World'de yayınlanan "One on One" programında, Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin zaman kazanmaya çalıştığına işaret ederek, şunları kaydetmişti:

"Tekrar askeri yollara başvurmak zorunda kalmak istemiyoruz ancak 'SDG', ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır. 10 Mart Anlaşması'na bağlılıklarını yerine getirmeleri gereken bir noktaya gelmeliler. Herkes, bu anlaşmayı gecikmeden ve çarpıtmadan yerine getirmelerini bekliyor çünkü bu anlaşmadan sapma görmek istemiyoruz. 

Günün sonunda, biliyorsunuz, Şam'daki Suriyeli ortaklarımız da bunun ulusal birlikleri için çok önemli bir adım olduğunu görüyorlar. Bir anlamda iyimserim. Umarım doğru taktik, teknik ve işbirliği biçimlerini kullanırsak, hedefe ulaşacağımızı düşünüyorum. "

10 Mart mutabakatındaki 8 maddeyle, Şara yönetiminin onayladığı 13 maddeye baktığımızda arada büyük bir uçurum olduğu görülüyor. 10 Mart mutabakatında muğlak bırakılan bazı konular, bu yeni anlaşmada negatif anlamda tamamen netleşmiş durumda. Ne AKP hükümetinin, SDG'nin entegrasyonu beklentisi gerçekleşti, ne de Kandil'deki terör unsurları silah bıraktı.

O halde soru şu: Bahçeli'nin ifadesiyle bir kuş iki kanadıyla uçar, terör örgütü ve uzantıları yapmaları gerekeni yapmamışken, yani kuşun bir kanadı açılmamışken, biz neden diğer kanadı devreye koymak için gayret sarf ediyoruz?

İşin aslına gelecek olursak, terörsüz Türkiye adıyla İmralı'yla yürütülen süreç, Türkiye'nin üniter yapısını ve Türk milletinin millet bütünlüğünü tehdit etmektedir.

Teröristbaşı Öcalan'ın talepleri de bu tehlikeyi doğrulamaktadır.

Bu süreç daha tehlikeli sonuçlar doğurmadan derhal sonlandırılmalıdır, Eğer bir sorun varsa bu topyekun milletimizin yaşadığı başta ekonomi olmak üzere sorunların çözümü noktasında olmalıdır. Ülkeyi yönetenler birilerinin dayattığı gereksiz bir gündemle meşgul olacaklarına, milletimizin gerçek sorunlarına odaklanmalıdır.