Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi

ABD'nin desteğiyle ve koordinasyonuyla Suriye yönetimini ele geçiren Ahmed Şara, Avrupa'daki ilk resmi ziyaretini Fransa'ya yaptı.

Paris'te gerçekleşen Macron-Şara görüşmesinden sonra düzenlenen ortak basın toplantısında dikkat çekici açıklamalar yapıldı.

Yalnız ilginçtir, bu ortak basın toplantısında Şara ve Macron'un söyledikleri bazı sözlere bizim meşhur ajansların servis ettikleri haberlerde göremiyorsunuz.

Mecburen yabancı kaynaklara da bakarak o gizlenen, servis edilmeyen konuşmaları da bulmaya çalışıyorsunuz.

Türkiye'de hükümet hala Şara yönetimini korumanın, ona toz kondurmamanın derdinde. Nasıl bir menfaatleri varsa? Halbuki Şara yönetimi iş başına geldiğinden bu yana Türkiye ve Türk milleti lehine hiçbir adım atmadı.

Şara-Macron görüşmesinin detaylarına girmeden önce, zaman zaman ifade ediyoruz ama tekrar hatırlatalım:

Suriye'ye eskiden vizesiz girebiliyorduk, şimdi vizeyle girebiliyoruz, eskiden gümrük vergisi yoktu, şimdi oldukça yüksek bir gümrük vergisi uygulanıyor.

Esad yönetimi, Fırat'ın doğusundaki yapılanmaya aynen Türkiye gibi "terörist", "bölücü" diyordu, şimdi Şara yönetimi o terör unsurlarıyla resmi anlaşmalar yapıyor.

Ayrıca Şara, Kıbrıs Rum kesiminin bayrağı önünde, Rum liderle pozlar verdi, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları için mesajını böylece vermiş oldu.

Suriye'de Arapların, Kürtlerin hatta bir avuç Dürzi'nin hakları konuşulurken, nüfus olarak Araplardan sonra en fazla nüfusa sahip Türkmenlerin esamesi okunmuyor ve daha niceleri…

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu sosyal medya paylaşımları esasen durumu özetliyor:

"Halep'i fethettiler ama Suriye limanları Fransa'ya verildi ve Şara Fransa'ya gidiyor. Bir iş yapsınlar da o iş emperyalizmin işine gelmesin üç gün oruç tutacağım."

"İstanbul'u fethettik, 500 yıldır kutluyoruz ama sözde Halep'i fethettik 5 gün kutlayamadık, hatta konusu açılmaz oldu. Bir işi gerçekten becerseler de görsek."

"Trump, Cumhurbaşkanı ile Suriye ve Gazze konusunda verimli bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi. Gazze'yi tatil köyü yapmayı planlayan Trump ile nasıl verimli bir görüşme gerçekleşmiş olabilir?"

"Trump'ın Suriye planı ne? Suriye'nin parçalara ayrılması ve orada YPG üzerinden terör devletinin kurulması."

ABD'si, İsrail'i, Fransa'sı, hatta Kıbrıs Rum kesimi, terör örgütü YPG ve Dürziler yeni Suriye yönetiminden istediklerini alabiliyor ama Sayın Baş'ın vurguladığı gibi Halep'i fetheden bizler avucumuzu yalıyoruz!

Macron-Şara ortak basın toplantısındaki açıklamalarında birçok hususu dile getirdi ama biz dikkat çekici olanların altını çizelim.

Macron, Suriye'de barış ve istikrarın tüm toplum kesimlerinin korunmasıyla sağlanabileceğini vurgulayarak, "Hiçbir ayrım gözetmeksizin, kökeni, dini, mezhebi ya da siyasi görüşü ne olursa olsun tüm Suriyelilerin korunması için her şey yapılmalı" dedi. Tabi, bu cümleler kulağa hoş geliyor. Ama burada neyi kastediyor?

Fransız lideri bu kapsamda, Fırat'ın doğusundaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye ordusu arasında varılan mutabakatın korunmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Macron ayrıca, Paris'in, Şam yönetimi ile Rojava Özerk Yönetimi arasında varılacak her türlü anlaşmayı da desteklediğini vurguladı.

Yani Macron'un "tüm Suriyelilerin korunması"ndan maksadı SDG'nin, diğer ifadeyle PYD/YPG'nin yani Suriye'nin PKK'sının korunması… Kime karşı? Elbette ki Türkiye'ye karşı… Üstelik Fransa Cumhurbaşkanı'na göre Fırat'ın doğusu çoktan "özerk bölge" olmuş da bizim haberimiz yok!

Macron, sadece SDG'yi de kastetmiyor. Son dönemde Dürzîlere karşı işlenen mezhep temelli şiddet olayları ve Mart ayında Alevilere yönelik "katliamların" faillerinin yargılanması gerektiğini belirtti. Peki ya Türkmenler? Onlar yok hükmünde! AKP hükümetinin gündeminde değil ki, Fransa'nın, ABD'nin gündeminde olsun.

Macron, Hizbullah'a karşı da ortak mücadele edilmesinin gerekli olduğunu belirterek, "İşbirliğimizin önemli bir kısmı da Hizbullah'a karşı mücadeleyi artırmak, yoğunlaştırmak ve sistemleştirmek, İran'ın ve bölgedeki vekillerinin etkisine karşı mücadele etmek, Suriye'nin ve Lübnan'ın istikrarına yardımcı olmaktır" dedi.

Malum, bu talep aynı zamanda İsrail'in ve ABD'nin talebi. Lübnan'ı ve bölge ülkelerini bugüne kadar İsrail ve ABD işgaline karşı koruyan Lübnan Hizbullah'ına karşı hepsi ağız birliği yapmış durumdalar. Dikkat ederseniz, Şara yönetimi geldiğinden bu yana Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanıyor, İsrail'in yapacağını Şara yönetimi yapıyor.

Bu arada Sayın Baş'ın hatırlattığı gibi, Şara yönetimi, Suriye'nin ilk uluslararası ihalesini Fransızlara verdi. Suriye'nin en büyük uluslararası limanı Lazkiye'nin işletmesi 30 yıllığına olan Fransa merkezli lojistik grubu CMA CMG'ye gitti.

Bütün bu gerçekler dikkate alındığında, Türkiye'nin Suriye politikası, AKP hükümetinin dış politikadaki başarısızlıklarının güncel bir örneği olarak tarihe geçti.

Bundan sonra kaybedeceğimiz daha ne var diyebilirsiniz, merak etmeyin, siyasilerimiz her gün yeni bir icraatla hepimizi şaşırtmaya devam ediyor.