Savaşa doğru
Hasan b. Ali’nin yaptığı ilk iş, ordudaki mücahitlerin maaşlarını yüz yüz artırmak oldu. Daha önce de Hz. Ali, Cemel Savaşı’nda böyle yapmıştı. O da hilafetinin başında bu yönteme başvurmuş ve ondan sonra da diğer halifeler ona uymuşlardı
15.07.2023 08:11:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ebu'l Ferec el- İsfehanî ise şunları kaydediyor: "Hasan b. Ali'nin yaptığı ilk iş, ordudaki mücahitlerin maaşlarını yüz yüz artırmak oldu."
Daha önce de Hz. Ali, Cemel Savaşı'nda böyle yapmıştı. O da hilafetinin başında bu yönteme başvurmuş ve ondan sonra da diğer halifeler ona uymuşlardı.
el-İsfehanî ardından şunları yazıyor:
"İmam Hasan, Harb. b. Abdullah el-Ezdî aracılığıyla Muaviye'ye şöyle bir mektup gönderdi:
"Emirü'l-Mü'minin Ali oğlu Hasan'dan Ebu Süfyan oğlu Muaviye'ye! Selam olsun sana. Kendisinden başka ilah olamayan Allah'a hamd olsun...
İmdi... Allah diri olanları Allah'ın azabından kokutması ve kafirlere hücceti tamamlaması için Muhammed'i âlemlere rahmet, mü'minlere minnet ve bütün insanlara bir elçi olarak seçti.
O da Allah'ın elçiliğini hakkıyla yerine getirdi. O'nun emrine uygun davrandı. Sonra kusur ve gevşeklik yapmadığı, O'nun vasıtasıyla hakkı ortaya çıkarıp şirki yerle bir ettiği halde Allah onu katına aldı.
Ve Kureyş'i O'na has kılarak, "bu Kur'an seni ve kavmini hatırlatır" buyurdu. Bu dünyadan göçünce de O'ndan sonra kimin iktidara geleceği hususunda Araplar arasında ihtilaf çıktı.
Kureyş dedi ki, "Biz O'nun akrabaları, yakınları ve soyunun koruyucularıyız. Dolayısıyla O'ndan sonra hükümete gelmek ve hilafeti ele almak konusunda bizimle tartışmanız doğru değil."
Araplar, Kureyş'in bu delilini kabul edip onların isteklerini kabul ettiler, onları ağırlayarak, hükümet makamını onlara teslim ettiler.
Sonra biz de Kureyş'e onların Araplara söylediklerini söyledik fakat onlar bize karşı Araplar gibi insaflı davranmadılar. Kureyşliler istidlal güçleri ve düşman çetelerinden birinin davranması sonucu hükümeti elde ettiler.
Fakat sıra bizim istidlalimiz ve onların insafına gelince, bizden uzak durdular ve bize karşı zulüm, düşmanlık ve haksızlıkta el birlik olup bize sulta kurdular. Ve yönetimi ele geçirdiler. Evet, biz onlarla Allah'ın huzurunda görüşeceğiz, bizim sahibimiz ve yardımcımız O'dur.
Biz o gün birilerinin bizim hakkımızı gasp etmesine ve bizim ailemize ait olan hükümete el uzatmasına çok şaşırmıştık.
Fakat onlar faziletli ve İslam dininde saygın mazileri olan kimseler oldukları için münafıklar ve din düşmanlarının bu vesileyle dine bir zarar vermelerine veya onda bir fesat çıkarmak için bir yol bulmalarına engel olmak gayesiyle onlarla kavga etmekten sakındık.
Fakat bugün insanlar, senin bu makama el uzatmana şaşırıyorsa yeridir, çünkü senin ne İslamî bir faziletin var, ne iyi ve güzel bir eser bırakmışsın, dolayısıyla hiçbir açıdan bu makama layık değilsin.
Dahası, sen düşman çetelerinden birinin çocuğu, Kureyş içinde Resulüllah'a ve Kur'an'a karşı savaşan en büyük düşmanlardan birinin oğlusun...
Allah senin şerrinden ümmeti koruyacak ve yakında O'nun huzuruna çıkarak kimin akıbetinin hayır üzere olduğunu göreceksin, vallahi yakın bir zamanda Rabbinle buluşacaksın! Ve O senin yaptıklarının cezasını verecektir. Bil ki Allah kullarına zulmetmez.
Babam Ali vefat edince, -Allah'ın rahmeti öldüğü gün, İslam'la kendisini şereflendirdiği gün ve tekrar dirilerek mezardan çıkacağı gün onun üzerine olsun- Müslümanlar yönetimi bana tevdi etler.
Allah'tan, bu geçici dünyada, ahiret yurdunda O'nun bize yönelik kerem ve ikramlarının eksilmesine neden olacak bir şeyi vermemesini niyaz ediyorum.
Beni sana mektup yazmaya zorlayan şey, Allah'ın huzurunda senin hakkında mazur olmak istememdir. Eğer sen de benim söylediklerine uyacak olursan, büyük bir yarar elde edeceksin ve Müslümanlar ıslah olacak ve büyük menfaatlere kavuşacaklardır.
O halde, bâtıla uymaktan vazgeç ve diğer insanlar gibi bana biat et... Çünkü sen de biliyorsun ki ben hilafete senden daha layığım. Allah'tan kork azgınlığı bırak ve Müslümanların kanını dökme!
Vallahi bundan fazla zulmederek insanların kanını kendinle birlikte Allah'ın huzuruna götürmek senin yararına değil, itaat ve uzlaşma yolunu tut, hilafet konusunda hilafete ehil ve ona senden daha layık olanla savaşma. Böyle davranacak olursan Allah fitneyi yatıştırır, Müslümanların birliğini korur ve onların arasını ıslah eder.
Eğer sapıklığını sürdürür ve savaştan başka bir şeye yanaşmazsan aramızda Allah'ın hükmetmesi için Müslümanları senin üzerine göndererek seni ilahi muhakemeye çekeceğim. Allah en iyi hükmedendir."
Muaviye bu mektuba şu cevabı verdi:
"… Biliyorsun ki ben senden daha uzun süre yöneticilikle meşgulüm. Bu ümmet için tecrübe bakımından senden daha kıdemliyim.
Yaşça da senden daha büyüğüm. Benden istediğin makam için bana olumlu cevap vermeye sen daha uygunsun. O halde benim itaat kapsamıma gir. Benden sonra görev senindir. Irak Beytü'l- Mal'indeki para miktarı neye varırsa varsın senindir. Onu istediğin yere götürürsün. Irak'ta istediğin bir bölgenin haracı senindir.
Bu senin geçim masrafların için harcayacağın bir gelirdir. Her yıl onu güvendiğin bir adamın tahsil edip sana getirsin.
Kötü muameleye uğramayacağını garanti ediyorum. Sana danışmadan devlet işlerinde uygulama yapılmayacak. Allah'a ibadet maksadıyla yaptığın herhangi bir işe engel olunmayacaktır..." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hasan eserinden)
Daha önce de Hz. Ali, Cemel Savaşı'nda böyle yapmıştı. O da hilafetinin başında bu yönteme başvurmuş ve ondan sonra da diğer halifeler ona uymuşlardı.
el-İsfehanî ardından şunları yazıyor:
"İmam Hasan, Harb. b. Abdullah el-Ezdî aracılığıyla Muaviye'ye şöyle bir mektup gönderdi:
"Emirü'l-Mü'minin Ali oğlu Hasan'dan Ebu Süfyan oğlu Muaviye'ye! Selam olsun sana. Kendisinden başka ilah olamayan Allah'a hamd olsun...
İmdi... Allah diri olanları Allah'ın azabından kokutması ve kafirlere hücceti tamamlaması için Muhammed'i âlemlere rahmet, mü'minlere minnet ve bütün insanlara bir elçi olarak seçti.
O da Allah'ın elçiliğini hakkıyla yerine getirdi. O'nun emrine uygun davrandı. Sonra kusur ve gevşeklik yapmadığı, O'nun vasıtasıyla hakkı ortaya çıkarıp şirki yerle bir ettiği halde Allah onu katına aldı.
Ve Kureyş'i O'na has kılarak, "bu Kur'an seni ve kavmini hatırlatır" buyurdu. Bu dünyadan göçünce de O'ndan sonra kimin iktidara geleceği hususunda Araplar arasında ihtilaf çıktı.
Kureyş dedi ki, "Biz O'nun akrabaları, yakınları ve soyunun koruyucularıyız. Dolayısıyla O'ndan sonra hükümete gelmek ve hilafeti ele almak konusunda bizimle tartışmanız doğru değil."
Araplar, Kureyş'in bu delilini kabul edip onların isteklerini kabul ettiler, onları ağırlayarak, hükümet makamını onlara teslim ettiler.
Sonra biz de Kureyş'e onların Araplara söylediklerini söyledik fakat onlar bize karşı Araplar gibi insaflı davranmadılar. Kureyşliler istidlal güçleri ve düşman çetelerinden birinin davranması sonucu hükümeti elde ettiler.
Fakat sıra bizim istidlalimiz ve onların insafına gelince, bizden uzak durdular ve bize karşı zulüm, düşmanlık ve haksızlıkta el birlik olup bize sulta kurdular. Ve yönetimi ele geçirdiler. Evet, biz onlarla Allah'ın huzurunda görüşeceğiz, bizim sahibimiz ve yardımcımız O'dur.
Biz o gün birilerinin bizim hakkımızı gasp etmesine ve bizim ailemize ait olan hükümete el uzatmasına çok şaşırmıştık.
Fakat onlar faziletli ve İslam dininde saygın mazileri olan kimseler oldukları için münafıklar ve din düşmanlarının bu vesileyle dine bir zarar vermelerine veya onda bir fesat çıkarmak için bir yol bulmalarına engel olmak gayesiyle onlarla kavga etmekten sakındık.
Fakat bugün insanlar, senin bu makama el uzatmana şaşırıyorsa yeridir, çünkü senin ne İslamî bir faziletin var, ne iyi ve güzel bir eser bırakmışsın, dolayısıyla hiçbir açıdan bu makama layık değilsin.
Dahası, sen düşman çetelerinden birinin çocuğu, Kureyş içinde Resulüllah'a ve Kur'an'a karşı savaşan en büyük düşmanlardan birinin oğlusun...
Allah senin şerrinden ümmeti koruyacak ve yakında O'nun huzuruna çıkarak kimin akıbetinin hayır üzere olduğunu göreceksin, vallahi yakın bir zamanda Rabbinle buluşacaksın! Ve O senin yaptıklarının cezasını verecektir. Bil ki Allah kullarına zulmetmez.
Babam Ali vefat edince, -Allah'ın rahmeti öldüğü gün, İslam'la kendisini şereflendirdiği gün ve tekrar dirilerek mezardan çıkacağı gün onun üzerine olsun- Müslümanlar yönetimi bana tevdi etler.
Allah'tan, bu geçici dünyada, ahiret yurdunda O'nun bize yönelik kerem ve ikramlarının eksilmesine neden olacak bir şeyi vermemesini niyaz ediyorum.
Beni sana mektup yazmaya zorlayan şey, Allah'ın huzurunda senin hakkında mazur olmak istememdir. Eğer sen de benim söylediklerine uyacak olursan, büyük bir yarar elde edeceksin ve Müslümanlar ıslah olacak ve büyük menfaatlere kavuşacaklardır.
O halde, bâtıla uymaktan vazgeç ve diğer insanlar gibi bana biat et... Çünkü sen de biliyorsun ki ben hilafete senden daha layığım. Allah'tan kork azgınlığı bırak ve Müslümanların kanını dökme!
Vallahi bundan fazla zulmederek insanların kanını kendinle birlikte Allah'ın huzuruna götürmek senin yararına değil, itaat ve uzlaşma yolunu tut, hilafet konusunda hilafete ehil ve ona senden daha layık olanla savaşma. Böyle davranacak olursan Allah fitneyi yatıştırır, Müslümanların birliğini korur ve onların arasını ıslah eder.
Eğer sapıklığını sürdürür ve savaştan başka bir şeye yanaşmazsan aramızda Allah'ın hükmetmesi için Müslümanları senin üzerine göndererek seni ilahi muhakemeye çekeceğim. Allah en iyi hükmedendir."
Muaviye bu mektuba şu cevabı verdi:
"… Biliyorsun ki ben senden daha uzun süre yöneticilikle meşgulüm. Bu ümmet için tecrübe bakımından senden daha kıdemliyim.
Yaşça da senden daha büyüğüm. Benden istediğin makam için bana olumlu cevap vermeye sen daha uygunsun. O halde benim itaat kapsamıma gir. Benden sonra görev senindir. Irak Beytü'l- Mal'indeki para miktarı neye varırsa varsın senindir. Onu istediğin yere götürürsün. Irak'ta istediğin bir bölgenin haracı senindir.
Bu senin geçim masrafların için harcayacağın bir gelirdir. Her yıl onu güvendiğin bir adamın tahsil edip sana getirsin.
Kötü muameleye uğramayacağını garanti ediyorum. Sana danışmadan devlet işlerinde uygulama yapılmayacak. Allah'a ibadet maksadıyla yaptığın herhangi bir işe engel olunmayacaktır..." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hasan eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.