Seçim süreci ne kadar demokratik?

14 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine sayılı günler kaldı. Ve biliyoruz ki sayılı günler çabuk geçer.

Ülkeyi yönetecek olan siyasileri seçimle belirlemek demokrasinin gereğidir ama elbette ki demokrasi sadece sandığa oy atmak değildir.

Gerçek demokrasi, Anayasal bir hak olan "seçme ve seçilme hakkı"nın önündeki bütün engeller kaldırıldığı zaman hayata geçirilebilir.

Esasen seçim barajının olduğu, Hazine'den bazı partilere seçim yardımları yapılırken, bazılarına bir kuruş dahi verilmemesi, eşit propaganda imkanı sunulmaması gibi durumlar, ülkemizdeki seçimlerin demokratik olmadığını net bir şekilde göstermektedir. 

Partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile de demokrasiden daha fazla uzaklaşılmıştır. Yüzde 50+1 kıstasıyla demokrasinin işleyişi biraz daha zorlaştırılmıştır.

Bu genel değerlendirmeden sonra, mevcut seçim yarışı nasıl gidiyor, demokratik bir seçim süreci yaşanıyor mu örneklerle anlatalım.

Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı ve milletvekili adayları Cumhurbaşkanı olarak, bakanlar olarak, hatta yanlarına valileri, kaymakamları da alarak seçim çalışmasını yürütürken, Millet İttifakı ve diğer ittifakların adayları normal bir aday olarak seçmenin karşısına çıkmaktadır. 

Cumhur İttifakı, hükümet olarak devletin adına yaptığı işleri de bu seçim döneminde bir seçim propagandası olarak kullanmaktadır. Örneğin, Teknofest, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali'nin açılışı, Sivas yüksek hızlı tren açılışı, Başakşehir metro açılışı vs. vs. Örnekleri çoğaltabiliriz.

Bu manada Mersin Akkuyu'yu örnek verecek olursak, Rusya Devlet Başkanı Putin bile bu seçim sürecine dahil edilmektedir.

Cumhur İttifakı cenahında durum buyken, muhalefet adayları kendilerini ifade edebilmek için büyük mücadeleler yapmak zorundadır.

Örneğin, Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 3 Mayıs'ta Erzurum İstasyon Meydanı'nda yapacağı mitinge önce izin verildi, sonra iptal edildi. CHP Erzurum İl Başkanı Suat Dülger, "Bu kararı şiddetle kınıyorum. Partizanca olan bu karar devlet ciddiyeti ile örtüşmemektedir. Konu ile ilgili yasal hakkımızı kullanacağız" açıklamasına bulundu.

Örneğin, Giresun'da dün 13.30'da yapılan miting öncesi Kılıçdaroğlu'nun afişleri üst geçitlere asıldı. AKP'liler itiraz edince afişler kaldırıldı. Gerekçe olarak, "Üst geçitlerin vatandaşlar tarafından ortak kullanılan kamuya ait açık alan olduğu" gösterildi. İl Seçim Kurulu'nun Millet İttifakı üyeleri üst geçitlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın da afişleri olduğunu belirterek karara itiraz etti. Karardan sonra CHP afişleri kaldırılırken AKP'ye ait afişlerin üst geçitlerde durduğu ortaya çıktı.

Örneğin, Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesine bağlı Yeşilhisar Köyü camisinin hoparlöründen Cumhur İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan'ın mitingine katılım çağrısı yapıldı. Bir vatandaş tarafından kaydedilen görüntülerde, caminin hopörlerinden "Saat 3'te Sayın Cumhurbaşkanımız Yozgat'a hızlı tren açılışına ve mitinge gelecektir. Bu nedenle bütün halkımız davetlidir. Boğazlıyan'dan Cumhuriyet Meydanı'ndan saat 12'de araçlar hareket edecektir. Bütün komşulara ilanen duyurulur. Ayrıca kendi özel aracıyla gitmek isteyen komşular var ise bunlara da yardımcı oluruz" anonsu yapıldı. Yozgat'ta yapılması planlanan ancak daha sonra Erdoğan'ın rahatsızlığı nedeniyle katılamadığı mitinge Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay katılmıştı.

Bu arada, Cumhur İttifakı'nın adayları, din üzerinden siyaset yapmaya, "darbe" söylemleriyle seçmeni korkutmaya devam etmektedir.

Şanlıurfa'dan AKP milletvekili adayı olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Şanlıurfa'da katıldığı bir etkinlikte şunları söyledi: "14 Mayıs akşamı Türkiye'de iki fotoğraftan biriyle karşılaşılır. Ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb'ine hamdedenler olacak. Bu ikisinden birini oluşturmak bizim, aziz milletimizin elindedir."

Dinin bu şekilde siyaset malzemesi yapılması, laikliğe aykırıdır. Atatürk, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi, laiklik ilkesini birileri kafasına göre din uydurmasın, birileri dini, siyasi çıkarı için kullanmasın diye getirmiştir. Birilerinin yıllardır "dinsiz" iftirasıyla suçladığı Atatürk'ün hem dindar, hem hafız hem de Ehl-i Beyt soyundan geldiğini Prof. Dr. Haydar Baş belgeleriyle Hoş Geldin Atatürk eserinde ortaya koymadı mı?

Bu kadar delilden sonra artık Türkiye'de "Ben dindarım, sen dinsizsin" yalanına asla inanılmaması gerektiği net ve açıktır. Cumhurbaşkanı, bakanlar ve milletvekillerinin görevleri Anayasal olarak bellidir, ne camiye imam seçiyoruz, ne de cami yönetimi seçiyoruz. Milletimiz dini istismar edenlere artık pirim vermemelidir.

Üstelik zinayı serbest bırakan yasayı, domuz etini kasaplık et haline dönüştüren yönetmeliği çıkartan, besmeleyle kiliseler açan da muhalefet partileri değil, AKP hükümetidir.

Cumhur İttifakı İstanbul milletvekili adayı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 14 Mayıs seçimleri söyledikleri de dikkat çekicidir: "15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı'nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye'yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların 14 Mayıs'ta her birini bir araya getirerek oluşturulabilecek darbe girişimidir."

Kendilerinin cumhurbaşkanı ve bakan olarak yarıştıkları, rakiplerinin ise aday statüsünde mücadele verdikleri bir süreçle gittikleri seçime "darbe girişimi" demek de gerçekten trajik komik bir söylem…

Bugüne kadar hep mağduriyetlerden beslenen AKP hükümetinin, her türlü güçle ve yetkiyle gittikleri, rakiplerine nefes hakkı vermedikleri bir seçim sürecinde iktidar nasıl bir mağduriyet üretecek merak konusu…

Acaba bu sefer mağduriyet senaryosu değil de, mağdur etme senaryosu mu isteniyor! Çok yakında göreceğiz.