Meltem TV ana haber bülteninde Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar’ın dediklerini dinlerken kulaklarıma inanamadım.
Afşin-Elbistan Linyitleri (AEL) İşletme Müdürlüğü ile A ve B Termik Santrallerinin özelleştirilmesinin büyük bir hata olacağından bahsederek “Bugün itibariyle İngiltere, Hollanda, Almanya gibi Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğu, daha önce özelleştirmiş oldukları yeraltı kaynakları ve enerji sektörüyle ilgili özelleşen kurumları yüzde 70 oranında yeniden kamulaştırdılar” dedi.
Ve ekledi: “Bir ülkenin bağımsız olabilmesinin ön şartları vardır. Nedir bu ön şartlar? Birincisi ekonomik bağımsızlık, ikincisi ve en önemlisi ise yeraltı kaynaklarının ve enerji sektörünün dış güçlere bağımlı olmamasıdır. ... Her konuda ‘Avrupa Avrupa’ deyip duruyoruz.”
Bu milliyetçi söylemler ile özelleştirmeye karşı duran Sayın Başkan doğru söylüyor.
Ancak Genel Başkan, mevcut hükümetin özelleştirmeler ile yanlış yaptığını yeni mi anladı acaba?
Kendinden bugün dinlediğimiz çıkışı BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar baş bey, on yıllar evvelinden beri dile getiriyor.
Günümüz kapitalist sisteminde özelleştirmeler emeği ve üretimi dışarıya aktaran hukuki bir köprü gibidir. Yine, yüksek maliyetler ile dışarıdan getirilen teknik ve personelle gerçekleştirilen alt yapı çalışmaları borç alınarak hayata geçirilebildiği için, bir ülkeyi para ile esir etmenin yöntemidir.
John Perkins’in “Bir ekonomik tetikçinin itirafları” isimli kitabı özelleştirmeler, otoyollar ve barajlar gibi yüksek maliyeli projeler ile borçlandırılan ve karşılığında siyasi tavizler veya toprak alınan bir sistemi ifşa ediyor.
Bu kitabın bir özeti Sayın Baş’ın, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinde yer almakta. Milli bir devlet olmanın formülü ve sosyal devlet anlayışı da…
Kısaca bugün sendika başkanı gibi, peşinde binlerce kişiyi ve hatta aileleri ile on binleri taşıyan kişilerin görmeye başladığı, söylemeye cesaret edebildiği gerçekleri Sayın Baş, eserlerinde, makalelerinde yıllardır ikaz ediyor.
On yıldır siyasi çalışmalar ile de halkımızı adeta kuşatılmış Türkiye’ye karşı ayık olmaya davet eden Sayın Baş, anlaşılmıyor, halkımız tarafından desteklenmiyor.
Şu anda Prof. Dr. Haydar Baş’ın, özelleştirmeye karşı tam bağımsızlık üzerine kurulu ve bunun ispatı her şeyi ile milli olan projelerini, ülkenin gidişatı karşısında olması gereken gibi ifade edenler, geçirdiğimiz her seçim döneminde O’nu yalnız bırakmıştır.
Seçim meydanlarında dinleyerek “doğru söylüyor” diyenlere, oyunuzu verecek misiniz? Destekleyecek misiniz?” diye sorulduğunda, benim bağlı olduğum bir parti var, onu destekleyeceğim, demediniz mi?
Her konuda ‘Avrupa Avrupa’ deyip duruyoruz diye sitemde bulunan Sayın Karapınar acaba hangi partiye oy verdiler?
Bugün Bağımsız Türkiye Partisi dışındaki diğer partilerin tamamı AB’cidir, ABD’cidir. Ya direkt okyanus ötesinden icazetlidir ya da yeşil ışık yansa ilk uçakla görüşmeye gidecektir.
Kapitalist sistemin liberal anlayışından farksız bir ekonomiyi bilmezler, kapitalizmin halkı ezen tüm kurallarını uygulamak zorundadırlar.
Siz hangisini eleştirdiniz Sayın Karapınar?
Özelleştirmeye karşı duruş, kendi kaynaklarını devreye sokarak, milletinin emeğinin ve üretiminin ülke içinde kalmasını sağlayacak milli bir ekonomi demektir.
Bu milli ekonomi de dışarıdan borç alma yoktur. Faiz sistemin dışındadır.
Öyleyse, mevcut siyasilerin hiç birisi bunları yapamayacağına göre sizin seslenişiniz bir mana ifade etmemektedir.
Sayın Baş on yıldır, özelleştirmeler ile en çok kâr getiren kurumlar elden çıkarılacak, milletin yeraltı kaynakları yabancılara peşkeş çekilecek dediğinde kulak ardı edenler, gelinen noktada feryat etmeye başladılar.
Bugün kamu kurumlarının en kârlı olanları kâğıt parasına elden çıkarıldı. Otoyollar bile özelleştirilecek. Bunların çoğunu yabancıların işleteceği düşünüldüğünde, emeğin ve üretimin yurt dışına çıkarılması bir yana, meşru yolla ülkemize sahip olanlar işgal sürecini hızlandırmaktadır.
Bu noktaya, bugün eleştirenlerin, hayat pahalılığından şikâyet edenlerin oyları ile gelindi.
Projeleri, Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet-Milli Devlet tezi ve hatta milli bir fındık politikası dahi hazırlayarak vatandaşının karşısına çıkan, koltuğa değil, hizmete gelecek olan Sayın Baş, inanıyoruz ki vazifesini yapmıştır.
Bu manada bugün açlık, işsizlik ve sefalet içinde yaşayan vatandaşlarımızın ve onların önündeki sivil toplum örgütlerinin ses çıkarmaya da hakları yoktur.
Bölünmeden, yabancıya satılan, devredilen arazilerden, maden ruhsatlarından arta kalan kısım için belki son bir şans önümüzdeki seçim dönemidir.
Ey vatandaş! Bu treni de kaçırırsan sen her şeyi hak etmişsindir!
Afşin-Elbistan Linyitleri (AEL) İşletme Müdürlüğü ile A ve B Termik Santrallerinin özelleştirilmesinin büyük bir hata olacağından bahsederek “Bugün itibariyle İngiltere, Hollanda, Almanya gibi Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğu, daha önce özelleştirmiş oldukları yeraltı kaynakları ve enerji sektörüyle ilgili özelleşen kurumları yüzde 70 oranında yeniden kamulaştırdılar” dedi.
Ve ekledi: “Bir ülkenin bağımsız olabilmesinin ön şartları vardır. Nedir bu ön şartlar? Birincisi ekonomik bağımsızlık, ikincisi ve en önemlisi ise yeraltı kaynaklarının ve enerji sektörünün dış güçlere bağımlı olmamasıdır. ... Her konuda ‘Avrupa Avrupa’ deyip duruyoruz.”
Bu milliyetçi söylemler ile özelleştirmeye karşı duran Sayın Başkan doğru söylüyor.
Ancak Genel Başkan, mevcut hükümetin özelleştirmeler ile yanlış yaptığını yeni mi anladı acaba?
Kendinden bugün dinlediğimiz çıkışı BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar baş bey, on yıllar evvelinden beri dile getiriyor.
Günümüz kapitalist sisteminde özelleştirmeler emeği ve üretimi dışarıya aktaran hukuki bir köprü gibidir. Yine, yüksek maliyetler ile dışarıdan getirilen teknik ve personelle gerçekleştirilen alt yapı çalışmaları borç alınarak hayata geçirilebildiği için, bir ülkeyi para ile esir etmenin yöntemidir.
John Perkins’in “Bir ekonomik tetikçinin itirafları” isimli kitabı özelleştirmeler, otoyollar ve barajlar gibi yüksek maliyeli projeler ile borçlandırılan ve karşılığında siyasi tavizler veya toprak alınan bir sistemi ifşa ediyor.
Bu kitabın bir özeti Sayın Baş’ın, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinde yer almakta. Milli bir devlet olmanın formülü ve sosyal devlet anlayışı da…
Kısaca bugün sendika başkanı gibi, peşinde binlerce kişiyi ve hatta aileleri ile on binleri taşıyan kişilerin görmeye başladığı, söylemeye cesaret edebildiği gerçekleri Sayın Baş, eserlerinde, makalelerinde yıllardır ikaz ediyor.
On yıldır siyasi çalışmalar ile de halkımızı adeta kuşatılmış Türkiye’ye karşı ayık olmaya davet eden Sayın Baş, anlaşılmıyor, halkımız tarafından desteklenmiyor.
Şu anda Prof. Dr. Haydar Baş’ın, özelleştirmeye karşı tam bağımsızlık üzerine kurulu ve bunun ispatı her şeyi ile milli olan projelerini, ülkenin gidişatı karşısında olması gereken gibi ifade edenler, geçirdiğimiz her seçim döneminde O’nu yalnız bırakmıştır.
Seçim meydanlarında dinleyerek “doğru söylüyor” diyenlere, oyunuzu verecek misiniz? Destekleyecek misiniz?” diye sorulduğunda, benim bağlı olduğum bir parti var, onu destekleyeceğim, demediniz mi?
Her konuda ‘Avrupa Avrupa’ deyip duruyoruz diye sitemde bulunan Sayın Karapınar acaba hangi partiye oy verdiler?
Bugün Bağımsız Türkiye Partisi dışındaki diğer partilerin tamamı AB’cidir, ABD’cidir. Ya direkt okyanus ötesinden icazetlidir ya da yeşil ışık yansa ilk uçakla görüşmeye gidecektir.
Kapitalist sistemin liberal anlayışından farksız bir ekonomiyi bilmezler, kapitalizmin halkı ezen tüm kurallarını uygulamak zorundadırlar.
Siz hangisini eleştirdiniz Sayın Karapınar?
Özelleştirmeye karşı duruş, kendi kaynaklarını devreye sokarak, milletinin emeğinin ve üretiminin ülke içinde kalmasını sağlayacak milli bir ekonomi demektir.
Bu milli ekonomi de dışarıdan borç alma yoktur. Faiz sistemin dışındadır.
Öyleyse, mevcut siyasilerin hiç birisi bunları yapamayacağına göre sizin seslenişiniz bir mana ifade etmemektedir.
Sayın Baş on yıldır, özelleştirmeler ile en çok kâr getiren kurumlar elden çıkarılacak, milletin yeraltı kaynakları yabancılara peşkeş çekilecek dediğinde kulak ardı edenler, gelinen noktada feryat etmeye başladılar.
Bugün kamu kurumlarının en kârlı olanları kâğıt parasına elden çıkarıldı. Otoyollar bile özelleştirilecek. Bunların çoğunu yabancıların işleteceği düşünüldüğünde, emeğin ve üretimin yurt dışına çıkarılması bir yana, meşru yolla ülkemize sahip olanlar işgal sürecini hızlandırmaktadır.
Bu noktaya, bugün eleştirenlerin, hayat pahalılığından şikâyet edenlerin oyları ile gelindi.
Projeleri, Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet-Milli Devlet tezi ve hatta milli bir fındık politikası dahi hazırlayarak vatandaşının karşısına çıkan, koltuğa değil, hizmete gelecek olan Sayın Baş, inanıyoruz ki vazifesini yapmıştır.
Bu manada bugün açlık, işsizlik ve sefalet içinde yaşayan vatandaşlarımızın ve onların önündeki sivil toplum örgütlerinin ses çıkarmaya da hakları yoktur.
Bölünmeden, yabancıya satılan, devredilen arazilerden, maden ruhsatlarından arta kalan kısım için belki son bir şans önümüzdeki seçim dönemidir.
Ey vatandaş! Bu treni de kaçırırsan sen her şeyi hak etmişsindir!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018