Prof. Dr. Hızır Önsoy, bölgede yaz mevsiminin önceki yıllara oranla kurak geçmesi nedeniyle Eylül, Ekim ve Kasım aylarında yağabilecek şiddetli yağışların sel ve heyelan riskini artıracağını söyledi
Önsoy, Doğu Karadeniz'de Mayıs-Haziran ve Ekim-Kasım ayları olmak üzere 2 periyotta sel baskınları görüldüğünü anımsatarak, "Tabii bu periyotlarda 'Yüzde yüz taşkın olacak ya da olmayacak' diyemeyiz" dedi.Doğu Karadeniz'in yağış periyoduna bakıldığında en fazla taşkınların bu dönemlerde olduğunun görüldüğünü ifade eden Önsoy, "Bu yıl Mayıs-Haziran aylarında bu taşkınları yaşadık. Can ve mal kayıpları oldu. Hemen hemen her yıl bu iki periyotta bu olayları yaşıyoruz" diye konuştu.Yaz mevsiminde özellikle ağustos ayında çok az yağış olmasının, sonbaharda taşkın riskini daha da artırabileceğine dikkati çeken Önsoy, şunları söyledi:"Yaz mevsimi özellikle de Ağustos ayı yağışsız geçti. Dolayısıyla, toprak iyice sertleşti. Bütün arazi hemen hemen kuru kaldı. Yani toprak, suyu yüzeysel akışa geçirmeye hazır gibi. Önümüzdeki periyotta yağışlar daha uzun süreye yayılır ve yağış miktarı az olursa bir tehlike olmaz. Çünkü yavaş yağışın büyük bir kısmı sızmaya geçer ve yüzeysel akış az olur. Ama bölgemizde her zaman böyle olmuyor. Şiddetli ve kısa süreli yağışlar olunca yağışın büyük bir kısmı akışa geçiyor. Yani yağmur suyu, toprağa sızmaya fırsat bulamadan akışa geçiyor ve sel meydana getiriyor."Önsoy, bu sonbaharda böyle bir riskin geçmişe oranla daha fazla olabileceği kanaatinde olduğunu kaydederek, "Çünkü bölgede yaz mevsiminin geçtiğimiz yıllara oranla daha kurak geçmesi nedeniyle Eylül, Ekim ve Kasım aylarında yağabilecek şiddetli yağışlar sel ve heyelan riskini artıracaktır" dedi.Bölgenin risk haritası çıkarılmalıProf. Dr. Hızır Önsoy, Doğu Karadeniz'deki sel ve heyelanların nedeninin dere yataklarındaki yanlış ve plansız yapılaşma olduğuna işaret ederek, önlem alınmadığı takdirde can ve mal kayıpları verileceğini söyledi.Doğu Karadeniz'in sel ve heyelan risk haritasının çıkarılması için çalışma yapılması gerektiğini ifade eden Önsoy, şunları kaydetti: "Karadeniz Bölgesi'ndeki akarsu havzalarının durumu nedir bilmiyoruz? Havza analizi yapılmamış, envanter çalışması yapılmamış, taşkın koruma sistemleri hangi havzada hangi tip olacak bunlar ortaya konmamış. Yani taşkın geleceği zaman nerelerde tehlike olabilir, hangi binalar, hangi yerleşim yerleri tehlikeye girebilir, bunların bir çalışmasının yapılması lazım. Bölgenin risk haritası çıkarılmalı. Bundan sonra yapılaşmaya müsaade verilirken vatandaşa (Evini burada değil biraz yukarıda yapman lazım) diyebilmeliyiz. Bunu gösteren bir proje, planlama yok. Bu çalışma planının bütün Doğu Karadeniz'de yapılması lazım." İyi iş yapan kurumlar olmasına rağmen üniversiteler ile uygulamacı kurumlar arasında istenilen seviyede iş birliği yapılamadığını savunan Önsoy, "Bütün amacımız can kaybını sıfıra indirmek. Can kaybı parayla ölçülmez. Belki maddi zararları sıfıra indiremeyebiliriz. Ama can kaybını sıfıra indirme zorunluluğu vardır. Problemi görüyoruz ama oraya bir türlü ulaşamıyoruz. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor, yoksa bu mesele çözülemeyecek kadar büyük bir sorun değil" diye konuştu.
Önsoy, Doğu Karadeniz'de Mayıs-Haziran ve Ekim-Kasım ayları olmak üzere 2 periyotta sel baskınları görüldüğünü anımsatarak, "Tabii bu periyotlarda 'Yüzde yüz taşkın olacak ya da olmayacak' diyemeyiz" dedi.Doğu Karadeniz'in yağış periyoduna bakıldığında en fazla taşkınların bu dönemlerde olduğunun görüldüğünü ifade eden Önsoy, "Bu yıl Mayıs-Haziran aylarında bu taşkınları yaşadık. Can ve mal kayıpları oldu. Hemen hemen her yıl bu iki periyotta bu olayları yaşıyoruz" diye konuştu.Yaz mevsiminde özellikle ağustos ayında çok az yağış olmasının, sonbaharda taşkın riskini daha da artırabileceğine dikkati çeken Önsoy, şunları söyledi:"Yaz mevsimi özellikle de Ağustos ayı yağışsız geçti. Dolayısıyla, toprak iyice sertleşti. Bütün arazi hemen hemen kuru kaldı. Yani toprak, suyu yüzeysel akışa geçirmeye hazır gibi. Önümüzdeki periyotta yağışlar daha uzun süreye yayılır ve yağış miktarı az olursa bir tehlike olmaz. Çünkü yavaş yağışın büyük bir kısmı sızmaya geçer ve yüzeysel akış az olur. Ama bölgemizde her zaman böyle olmuyor. Şiddetli ve kısa süreli yağışlar olunca yağışın büyük bir kısmı akışa geçiyor. Yani yağmur suyu, toprağa sızmaya fırsat bulamadan akışa geçiyor ve sel meydana getiriyor."Önsoy, bu sonbaharda böyle bir riskin geçmişe oranla daha fazla olabileceği kanaatinde olduğunu kaydederek, "Çünkü bölgede yaz mevsiminin geçtiğimiz yıllara oranla daha kurak geçmesi nedeniyle Eylül, Ekim ve Kasım aylarında yağabilecek şiddetli yağışlar sel ve heyelan riskini artıracaktır" dedi.Bölgenin risk haritası çıkarılmalıProf. Dr. Hızır Önsoy, Doğu Karadeniz'deki sel ve heyelanların nedeninin dere yataklarındaki yanlış ve plansız yapılaşma olduğuna işaret ederek, önlem alınmadığı takdirde can ve mal kayıpları verileceğini söyledi.Doğu Karadeniz'in sel ve heyelan risk haritasının çıkarılması için çalışma yapılması gerektiğini ifade eden Önsoy, şunları kaydetti: "Karadeniz Bölgesi'ndeki akarsu havzalarının durumu nedir bilmiyoruz? Havza analizi yapılmamış, envanter çalışması yapılmamış, taşkın koruma sistemleri hangi havzada hangi tip olacak bunlar ortaya konmamış. Yani taşkın geleceği zaman nerelerde tehlike olabilir, hangi binalar, hangi yerleşim yerleri tehlikeye girebilir, bunların bir çalışmasının yapılması lazım. Bölgenin risk haritası çıkarılmalı. Bundan sonra yapılaşmaya müsaade verilirken vatandaşa (Evini burada değil biraz yukarıda yapman lazım) diyebilmeliyiz. Bunu gösteren bir proje, planlama yok. Bu çalışma planının bütün Doğu Karadeniz'de yapılması lazım." İyi iş yapan kurumlar olmasına rağmen üniversiteler ile uygulamacı kurumlar arasında istenilen seviyede iş birliği yapılamadığını savunan Önsoy, "Bütün amacımız can kaybını sıfıra indirmek. Can kaybı parayla ölçülmez. Belki maddi zararları sıfıra indiremeyebiliriz. Ama can kaybını sıfıra indirme zorunluluğu vardır. Problemi görüyoruz ama oraya bir türlü ulaşamıyoruz. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor, yoksa bu mesele çözülemeyecek kadar büyük bir sorun değil" diye konuştu.