Kovid olanların çoğunda ilk şikayet yemeklerden tat almamaktı. Nezle, grip gibi hastalıklarda bile ağız tadımız bozulur ve yediğimiz içtiğimizden lezzet alamayız. Çünkü hastalık dilimizin tat alan bölgelerini bozar ve lezzetli bir şey yesek de tadını alamayız. Burada problem, yediğimizde değil bizdedir. İyileştiğimizi de ağız tadımızın yerine gelmesinden anlarız.
Müslümanlar olarak çoğumuzun ortak bir sorunu var! "İbadetlerden zevk alamamak." Kıldığımız namazdan, çektiğimiz tespihten, tuttuğumuz oruçtan, okuduğumuz Kur'an'dan vs. istediğimiz manada zevk alamıyor, çoğunu zoraki yapıyoruz! Mecbur olmasak ya da cehennem korkusu olmasa nerdeyse terk edecek durumdayız.
Hâlbuki Hz. Ali, namazda kendinden geçer, okun acısını bile hissetmezdi. "Allah" derken Müslümanın kalbi titrer, diyor yüce Rabbimiz Kur'an'da. Mevlana, "Allah'ı anarken aldığımız zevki padişahlar bilseler, her şeylerini terk edip yanımıza gelirlerdi" diyor. Âşıkların eğlencesi tevhittir, zikirdir diyor Yunus Emre'miz.
Hakk'a âşık olanlar hasretle, özlemle geceyi bekler, en büyük zevki, eğlenceleri teheccüd namazına kalkıp Rabbiyle baş başa kalmaktır, çünkü onun zevki hiçbir şey de yoktur.
Peki, biz niye böyle olduk, ibadetlerimizden neden zevk alamıyoruz?
Bizi yaratan, bizi kuşatan, bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah'ı unuttuk. Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizi ve Ehl-i Beyt'ini unuttuk. Hayrı, hasenatı, güler yüzlü, alçak gönüllü olmayı unuttuk. Yardım severliği, mütevazı olmayı, empatiyi, iyiliği, güzelliği unuttuk.
Hal böyleyken nasıl Kovidli olan insan lezzetli yemeklerin tadını alamıyorsa, kalbimiz, gönlümüz kirlendiği, hastalandığı için de biz, ibadetlerimizden zevk alamıyoruz.
Bakara suresinde "Sabır ve namazla Allah'tan yardım dileyin, şüphesiz ki namaz ve sabırla yardım dilemek huşu ehli dışındakilere ağır gelen bir yüktür" buyurularak işin püf noktası belirtilmiş. Yani huşu ehli olma meselesi…
Biz dünyayı cebimize değil de kalbimize koymuşuz galiba!
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya ile bütünleşmişiz, biz kendimizi bilemez, tanıyamaz olmuşuz. Psikolojik olarak huzurlu ve rahat olmadığımız içindir ki, ibadetlerimizden zevk ve tat alamaz olduk. O halde bahsedilen huşûyu yakalamak olmalı bütün hedefimiz.
Hz. Hüseyin efendimiz, "Bazıları cennet beklentisi ile Allah'a ibadet ederler, bu tüccarların ibadetidir. Bazıları cehennem korkusu ile Allah'a ibadet ederler, bu kölelerin ibadetidir. Bazı kimseler de nimete şükretmek maksadı ile ibadet ederler, bu da özgür insanların ibadetidir" buyurmaktadır.
İlk iş, ibadete bakış açımızı değiştirmek olmalı. Sonra da kirlenen kalbimizi hastalanan gönlümüzü tedavi etmenin yolarını aramak ve bulmakta yatıyor sorumuzun cevabı.
Yüce Allah hepimize özgür insanların ibadetini, ibadetlerde huşûyu ve lezzeti yaşamayı nasip etsin.
- FATIMA MELEK ÖZYER: Haydar Baş: Bir davanın adı / 15.04.2025
- ÇİĞDEM PALA: Açık mektup / 14.04.2025
- SEÇİL DAMLA KAYAALP - Öğrenme / 08.03.2025
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025
- AYŞE ZIVALI: Hoca Atatürk / 08.02.2025
- OZANCAN DERNEK /Efendi kim, köle kim? / 17.01.2025