Rusları dize getirmenin ancak düzenli bir orduyla mümkün olacağını, teşkilatlanılırsa çar ordularıyla baş edebilecek durumda olduklarını, dışardan hiçbir yardımın gelmeyeceğini, bu sebeple iş başa düştüğünü her gittiği yerde izah ediyordu. Tesirli hitabetiyle halkı cezbediyor, müslüman olarak yaşamak aşkıyla yanan bu insanların kalblerine birer kıvılcım salıyordu. Bu uğurda şehid olmanın mükafatının Cennet olduğunu bildiryor, dinin emirlerine uymanın, yasaklarından kaçınmanın ancak hürriyet ile mümkün olabileceğini herkesin kalbine nakşediyordu. Şamil Efendi, kısa zamanda kısmen de olsa nizamlı bir ordu ve mülki teşkilatı kurmaya muvaffak oldu. Tecrübeli ve değerli yardımcıları, vekilleri, ordunun ve mülki idarenin başına getirdi. Bu naiblerin en meşhurları şunlardı: Şuayb Molla, Taşof Hacı, Duba, Hacı Sadu, Ahverdili Muhammed, Kabet Muhammed, Hitinav Musa, Nur Muhhammed, Muhammed Emin, Hacı Murad. Yararlılık gösterenlere altın ve gümüşten yapılmış nişanlar veriyor ve bu nişanlara; "Sonunu düşünen hiçbir zaman cesur olamaz". "Kuvvet ve yardım ancak Allah-u Teâlâ'dandır". "Cesur ve yüksek ruhlu olana..." şeklinde cümleler yazdırıyordu. Şamil Efendi'nin seçtiği bu naibler, memleketin olduğu kadar, askeri birliklerin de sevk ve idaresinde üstad idiler.