Kıymetli okurlarım! Gönüldaşlarım!Aklım kesti keseli fiilen ve otuz yıldır da kalemimle milletimin-devletimin derdine ortak olmak gayretiyle yaşarım.Özellikle Ordumuz ve güvenlik güçlerimiz; kanları-canları pahasına, devletin bekâsı-milletin ve vatanın bölünmez bütünlüğü için mücâdele verirken ben de, millet olarak onlara lojistik desteğe hazır olduğumuzu hissettirmek, onların yaşadıklarını bildiğimizi belirtmek, onlara moral vermek amacıyla duyduklarımı, hissettiklerimi yazmaya çalıştım! Çoğu uzaktan kumandalı olan Yaygın Basın'dansa tamamen millî Yerel Basın'ı, daha çok seviyorum! Çünkü yerel basında, yöreye-bölgeye-vatana-millete ihânet edilmesine yöre sâkinleri asla izin vermezler! Yerel basında sessiz sedâsız, yaptırımı güçlü bir otokontrol vardır! Yerel basında ahlâk vardır, töre vardır! Sıcak hemşerilik, komşuluk ilişkileri vardır. Yerel basında utanmak söz konusudur! Yerel basında ayıp en büyük yaptırımdır! Yalan söylemek, iftirâ etmek nerdeyse imkânsızdır! Çünkü "Yedi kardeşiz, yedimiz de birbirimizi biliriz" sözü yerel basında geçerlidir! Yerel Basından Yaygın Basın'a -güya- terfi ettiğimde sevinmiştim!Oysa, yerel yazdığım yıllarda ve yörelerde; dostum da belliydi, hasmım da! Yaygın Basın'a geçtiğim günden beri ne hasmım belli, ne de dostum! Aldığımız ailevî terbiyemizle ağabey-kardeş ilişkilerimiz de yaşımızla akrân! Ağabey ve dostlarımızla 45 yıllık ilişkilerimiz, hamd'olsun hâlâ dipdiri! Özel ve fikrî hayatımda, "ağabeylik" müessesesi, çok geçerli ve canlıdır! Sohpet ve yazılarımızda; saygı-sevgi müessesesine sadâkatimiz, ailevî edebimizdendir! Hâlâ utanır yüzümüzün olmasındandır! Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırını bilmemizdendir! Ayrıca benim gibi savaşçı-titiz-tavizsiz; kırk yaşında evlatları, 17 yaşında torunları olan, altmış yaşı devirmiş birine ağabeylik de öyle her babayiğidin harcı değildir! Ölenlere Allah'tan rahmet dilerken, hayattaki büyüklerimin varlıklarıyla müftehîr ve onlardan aldığım destekle de cesûrum! Hayatım boyunca hiçbir ülküdaşımı, dostumu, gönüldaşımı, yoldaşımı terk etmedim. Hâlâ hemen her gün Ağabeylerim, yoldaşlarım ve dostlarımla selamlaşır, hal-hatır ederiz. Ki benim Ağabeylerim, Yoldaşlarım geçtikleri yere fikrî iz bırakabilen kişilerdir. Bildiğiniz gibi Gazetemiz haricinde sosyal medya vasıtasıyla da bazı gruplarla buluşmaktayım. Günümüze ve halimize şükürler olsun...Hayatım boyunca, fikrî kimliğimi hiç saklamadım, zaten istesem de saklayamazdım!Hayatım boyunca; ne mezhep, ne tarikat, ne Atatürk, ne Türkeş, ne parti veya teşkilat, ne de hiç bir beşerin arkasına saklanıp gölgesine sığınmadım! Hayatım boyunca; dünyalarını değişmiş Önden Gidenler'i, hiç şahit tutmadım! Hayatım boyunca; rahmetli olmuş, kamu gönlünde yer edinmişleri savunmak gibi de bir iş edindim kendime! Meselâ ne Muhteşem Türk dediğim Atatürk'ün, ne de yakın dostlarım olan hiç bir popüler şahsın arkasına saklanmadım! Ne Atatürkçülük, ne de şuculuk, buculuk gibi zayıf bir sıfata hiç tenezzül etmedim ama Atatürk'le ve millet sevdalısı herkesle ülküdaşlığın onur ve gururunu, kibirlenmeden yaşadım, yaşıyorum, yaşayacağım! Bir millet ferdi olarak, devletin aslî unsuru bir Türk olarak, Osman Bölükbaşı'nın; "Îmânım padişah ben de O'nun vezîri oldum!" tarzını, yine Rahmetli Bölükbaşı'nın; "Hayatım boyunca hep gönlümün türküsünü söyledim" tavrını taklîd ettim! İnandığım doğruları; her ortamda söyledim! Adına ilm-i siyaset denilen; "Her doğru her ortamda söylenmez!" şeklindeki beni iknâ edemeyen tavra, asla tenezzül ve tevessül etmedim!Bugün bir ilk yapacağım! Ülkücülük veya Devrimcilik arkasına saklanarak veya dîni maske edinerek, demokratik ve diplomatik renksiz üslûpla gerçek vatanperver ve milliyetperver II. Kuvay-ı Milliyeciler'e saldıran sarhoşları, size şikayet edeceğim!Hayatımda hiç şikâyetçi olmadım! Allah'ım ve tanıyanlar şahittir! Demek ki her şeyin, bir ilki varmış!...Ülkücülük, Devrimcilik diye taraftarlık; din diye mezhepçilik; mezhep diye tarîkat veya cemaatçilik yapan; ümmetçilik ve takvâ arkasına saklanarak Milliyetçiliğe saldıran gayr-ı millîleri demokratlık adına savunanları, size şikâyet edeceğim!? "Türkiye toprakları, NATO'nun da topraklarıdır" diyebilen bir BOP Eş Başkanı'na, Meclis'te 367 sayısal çoğunluğu sağlamasında destek veren, demokrat milliyetçi(!)yi ve ona itiraz etmeyen milliyetçi(!) vekilleri, size şikâyet edeceğim! Türk Milliyetçiliğinin görsel ve yazılı medyada savunuculuğunu üstlenmiş, sayılı kişilerin suskunluklarını size şikâyet edeceğim.Yaptırımınızın ne olduğunu veya olmadığını çok iyi bilerek size şikayetleniyorum! Beni, siz de duymayabilirsiniz! Duymazdan gelebilirsiniz!Bu şikâyetimi, BOP Eş Başkanı'nı Köşk'e çıkaran AKP'lilerin duyacaklarını kesinlikle biliyorum! Aslında beklentim de bu zâten! Kuduz PKK'lılardan dolayı Kürt Dostlarımıza sevgimizde, Kürt komşularımıza saygımızda bir eksilme olmayacağı gibi; Ülkücülükten, Devrimcilikten geçinenler yüzünden de, milliyetçiliğimiz ve Vatan sevdâmızdan bir şey eksilmez!Ama bu zihniyet özürlüleri, bu fikir kabızlarını size şikayetten başka yolum da yok!?Tarihin her döneminde destanlar yazan, mütefekkir yetiştiren, dünyanın her yerine medenîyet damgaları vuran Türk Milleti'nin Milliyetperverlik ve Vatanperverlik havuzlarında gizlice yetişen kaçkın kurbağaları, size şikayetten başka çarem yok! Ayakları çıkar çıkmaz havuzdan zıplayıp kaçan bu kurbağa larvalarını takdir edenleri de size şikâyet edeceğim! Ma'lûm balık larvası ile kurbağa larvası, ilk günlerde birbirinden nerdeyse ayırt edilemezler. Büyüdükçe kurbağalaşan larvalar doğup geliştikleri sudan, ayakları çıkar çıkmaz zıplayarak kaçarlar!Geliştiği suyu ve havuzu inkâr ederek kaçan bu kurbağaların hakkından da o yörenin haşarı çocukları gelirler! Yakaladıkları kurbağaları; kıçlarına buğday sapı takarak şişirir, patlatırlar! Bu havuz kaçkını kurbağaların; leyleklere, kargalara, yılanlara yem olacaklarını bilmeme ve bunları ciddiye almamama rağmen bunlardan rahatsızım! Size şikayetimi yapacağım; siz, duyduğunuzu belli edeceksiniz ve sağırlar-körler de bizi duyup, görmeğe mecbûr kalacaklar! Başka yolumuz da yok! TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017