Son bir haftamıza laiklik ve MGK damgasını vurdu.
23 Nisan resepsiyonundaki "türban" tartışması ile başlayan gündem "MGK'nın "laiklik" vurgusu ile şimdilik noktalanmışa benziyor.
7.5 saat süren MGK zirvesinin sonuçlarını çoğu gazetenin, manşetlere eskisi gibi "maç havanda" sunmaktan kaçınarak "dümeni iktidara doğru" kırması MGK zirvezsinden çok "dikkat çekici" oldu.
Bunda AKP iktidarının yavaş yavaş "gücünü hissettirmesinin" etkisi kadar ABD'nin Irak'ı işgal sürecinde "askeri kanadın" kırmızı çizgilerinin "delik deşik olmasının" etkisi de yadsınamaz.
Dışardaki "kırmızı çizgileri" delik deşik edilen ve buna sessiz kalan devletin "içerideki kırmızı çizgilere" olağanüstü vurgu yapması "beklenemezdi".
Cumhurbaşkanı Sezer'in "gayretkarlığı ve "askeri kanadın" Sezer'i takviyesi karşısında Başbakan Erdoğan'ın hazırlıklı olması ve kendi kanununu gücünü kullanmaya konsantre olmasının "bu yumuşak geçişteki" rolü inkar edilemez.
Bir de toplantı öncesi Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekteri Tuncer Kılınç paşanın tartışma yaratan sözleri de AKP'nin ekmeğine yağ sürdü denebilir.
Bunca toz dumandan geriye kalan Cumhurbaşkanı Sezer ve "askeri kesimin" birinci önceliğinin dış politik sorunlardan, ekonomik ve sosyal çöküntüden çok "laiklik" olduğu... Ama bu ilke uğruna "anayasal sınıların" başörtüsü yasağı hariç "zorlanmayacağı".
Bu durum şöyle bir çarpık sonucu da doğuruyor.
Devlet Milli Görüş ve Fethullah Gülen camiasını iktidarın bastırması sonucu "tehlike görmekten" fiilen vazgeçerken milletimizin büyük çoğunluğunun "inançları gereği kanun kurumlarında başını örtmesini tehlike saymaya devam etmesi ısrarı devlet millet barışını zedeliyor.
MGK toplantısı ve sonrasının iktidar fotoğrafı ise şöyle: AKP kendi kadrolaşma ve icraatlarını müdafaa etme noktasında "iyi bir performans" gösterirken milletin hak ve hukukuna sahip çıkamadığıdır.
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'in "başörtüsü sorununa kısa sürede çözüm bulmak zor" açıklaması bunun itirafıdır.
İktidar Milli Görüş ve Fethullah Gülen kararnamelerinde geri adım atmazken, kadrolaşma konusunda dosyalı savunma yaparken "hukuki hiç bir dayanağı olmayan "başörtüsü" konusunda niçin bir irade ortaya koyamıyor.
Bunu sadece karşı tarafın hassasiyeti ile izah etmek zor. Çünkü aynı hassasiyet bahsettiğinin kişi ve konular için de geçerli sonuç: Başbakan kendi konumunu müdafaa etti sıra milletin hukukunu müdafaa etmede.
23 Nisan resepsiyonundaki "türban" tartışması ile başlayan gündem "MGK'nın "laiklik" vurgusu ile şimdilik noktalanmışa benziyor.
7.5 saat süren MGK zirvesinin sonuçlarını çoğu gazetenin, manşetlere eskisi gibi "maç havanda" sunmaktan kaçınarak "dümeni iktidara doğru" kırması MGK zirvezsinden çok "dikkat çekici" oldu.
Bunda AKP iktidarının yavaş yavaş "gücünü hissettirmesinin" etkisi kadar ABD'nin Irak'ı işgal sürecinde "askeri kanadın" kırmızı çizgilerinin "delik deşik olmasının" etkisi de yadsınamaz.
Dışardaki "kırmızı çizgileri" delik deşik edilen ve buna sessiz kalan devletin "içerideki kırmızı çizgilere" olağanüstü vurgu yapması "beklenemezdi".
Cumhurbaşkanı Sezer'in "gayretkarlığı ve "askeri kanadın" Sezer'i takviyesi karşısında Başbakan Erdoğan'ın hazırlıklı olması ve kendi kanununu gücünü kullanmaya konsantre olmasının "bu yumuşak geçişteki" rolü inkar edilemez.
Bir de toplantı öncesi Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekteri Tuncer Kılınç paşanın tartışma yaratan sözleri de AKP'nin ekmeğine yağ sürdü denebilir.
Bunca toz dumandan geriye kalan Cumhurbaşkanı Sezer ve "askeri kesimin" birinci önceliğinin dış politik sorunlardan, ekonomik ve sosyal çöküntüden çok "laiklik" olduğu... Ama bu ilke uğruna "anayasal sınıların" başörtüsü yasağı hariç "zorlanmayacağı".
Bu durum şöyle bir çarpık sonucu da doğuruyor.
Devlet Milli Görüş ve Fethullah Gülen camiasını iktidarın bastırması sonucu "tehlike görmekten" fiilen vazgeçerken milletimizin büyük çoğunluğunun "inançları gereği kanun kurumlarında başını örtmesini tehlike saymaya devam etmesi ısrarı devlet millet barışını zedeliyor.
MGK toplantısı ve sonrasının iktidar fotoğrafı ise şöyle: AKP kendi kadrolaşma ve icraatlarını müdafaa etme noktasında "iyi bir performans" gösterirken milletin hak ve hukukuna sahip çıkamadığıdır.
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'in "başörtüsü sorununa kısa sürede çözüm bulmak zor" açıklaması bunun itirafıdır.
İktidar Milli Görüş ve Fethullah Gülen kararnamelerinde geri adım atmazken, kadrolaşma konusunda dosyalı savunma yaparken "hukuki hiç bir dayanağı olmayan "başörtüsü" konusunda niçin bir irade ortaya koyamıyor.
Bunu sadece karşı tarafın hassasiyeti ile izah etmek zor. Çünkü aynı hassasiyet bahsettiğinin kişi ve konular için de geçerli sonuç: Başbakan kendi konumunu müdafaa etti sıra milletin hukukunu müdafaa etmede.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014