Yüreğimize kor düştü yine... Amasra'da maden ocağındaki patlamada 41 can yitip giderken beklenen "fıtrat" açıklaması geldi.
Bu açıklamaya âşinayız, 13 Mayıs 2014'te Soma'da gerçekleşen 301 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın nedeni de "işin fıtratı" ile açıklanmıştı.
Ülkemizde bu tür olaylarda iktidar tarafından, kamu kurum temsilcilerinden, devletin neredeyse tüm organlarınca yetkililer tarafından özellikle kaza, facia, elim olay ve benzer türden tanımlamaların kullanılması objektif bir tanım kaygısından ziyade çekilmek istenen politik zemini ve devletin aldığı/alacağı tutumu net olarak ortaya koyan beyanlardır.
Kaza, doğal afet... Neden kaçınılmaz olarak gösterilmek istenir? Bu durum hukuk sisteminin ve yargılama pratiğinin geride kalanlara, mağdurlara acılarını dindirmek adına, sorumluları tespit etmek ve sorumluları cezalandırmak adına ne vaad ettiğini de net olarak ortaya koyan göstergelerdendir.
Yapılan yargılamada devletin vaadi, en genel anlamda; "gerçek suçluların hak ettiği cezaları almasını sağlayarak olayın sorumlularını cezalandırması ve bu şekliyle adalet dağıtmış olmasıdır" denilmektedir.
Oysa vaadler bu şekilde olsa da gerçekler bizi çok farklı sorulara ve durumlara götürmektedir.
Burjuvazinin vaad ettiği, "iyi işleyen" bir kapitalist sistem içinde hukuk devletine ilişkin hak ve özgürlük vaadleri, hukukun üstünlüğüne ilişkin vaadler, işçi sınıfının, yoksulların sorunlarını çözebilmesi mümkün değildir.
Tam aksine hukuk/yargı bu sistem içerisinde sermayeyi korumayı merkezine alan, yaşanılan sorunlar karşısında sermayenin en az zararla atlatılmasını hedefine alan bir pozisyondadır her zaman.
Çalışma ilişkilerindeki ilk kanunlaşma hareketi olarak tanımlanan Dilaver Paşa Nizamnamesi'nden halen yürürlükte olan iş sağlığı güvenliği yasasına kadar işçiyi korumakla ilgili olduğu iddia edilen tüm yasal düzenlemelerin tamamı merkezine işçiyi değil işi almıştır. Emeği korumak değil, kontrol altına almaktır temel hedefi, siyasal iktidar eliyle sermayenin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
İşyerlerinde yaşanan ölümler kaza olarak nitelendirilip, çoğunlukla en fazla taksirle adam öldürmekten ceza yargılaması sürmüştür. Bu yargılamalarda da sanık olarak sadece işveren vekilleri ya da ara kademe yöneticiler yer almıştır.
Ölümlü iş kazalarının taksirle adam öldürme kapsamında değerlendirilmesinin nedeni bizce, halen işverenin işçilere istihdam sağlayan bir velinimet olarak görülüp, yüceltilmesindeki ısrardır.
Çalışma ilişkilerinde her dönemde temel hedef aynı kararlılıkla sürdürülmektedir; işçiyi daha fazla çalıştırmak, her durumda işvereni korumak.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023