Prof. Dr. Ali Murat Daryal
Toplumlar tarihî devirlerden bu yana hep birbirleriyle harbedegelmişlerdir. Bilindiği gibi bu harbler ilk zamanlarda harb aletleriyle ve daha sonraki zaman içinde ateşli silahlarla yapılmıştır.
Ancak insanlar bugün olduğu gibi o günlerde de yine gerçek niyetlerini gizliyorlar ve putları için harb ettiklerini söylüyorlar veya daha başka bahaneler buluyorlardı. Fakat mesele böyle değildi. Zira insanlar putları için harb ettiklerini söylerlerken veya daha başka sebepler gösterirlerken, aslında onlar galib gelmek suretiyle kendilerini karşısındakilere üstün kılmak, bunu onlara kabul ettirmek, bu toplumları mağlub ederek onları köleleştirmek yurtlarını istila etmek toprak-altı, toprak-üstü zenginliklerini sömürmek ve böylece kendilerini daha güçlendirmek ve geleceklerini teminat altına almak istedikleri için harb ediyorlardı.
DE?İŞMEZ GERÇEK
Gayet açıktır ki, insanlar o gün için kurup uyguladıkları bu mekanizmayı daha sonra terk edecek değildiler. Nitekim öyle yaptılar ve bu mekanizmayı birikimleriyle daha geliştirerek ve asrın icablarına göre daha uygun bir hale getirerek, kendi menfaatlerine göre yine kullandılar. Her ne kadar artık putları yok idiyse de, yine de bu yokluktan bir şey değişmeyecekti. Zira onlar şekilleri aynı olmayan, fakat muhtevaları aynı kalan ve eskilerinden hiç de daha az ehemmiyetli olmayan "rejim" gibi, "ideoloji" gibi yeni putlar var ettiler. Yine, eskiden olduğu gibi bunların arkasına sığınarak menfaatlerini yürüttüler.
İDEOLOJİLERİN YERİNE KAVRAMLAR
Nihayet geçirilen bunca tecrübeden ve bilhassa Birinci ve İkinci Dünya Harblerinden sonra, bu çeşit putlar artık yavaş yavaş cazibelerini kayıp eder oldular. Bu durumda artık, menfaatlerini korumak ve sürdürmek için putlar icad etmekte dedelerinden daha az mahir olmayan sömürgeci batı insanı "rejimler" ve "ideolojiler" yerine, put olarak bu sefer "kavramlar"ı var etti.
Ancak mesele yine de bu noktada kalmadı. Nitekim onlar mevzu bahis menfaatlerini daha sağlam bir zemine çekebilmek ve geleceklerini daha fazla teminat altına alabilmek için oluşturdukları putlar hiyearşisinde, bu kavramlardan bilhassa iktisadî manada "liberalizm"i, siyasî ve kültürel manada "küreselleşme"yi, hukukî ve sosyal manada "İnsan Hakları" gibi üç kavramı, birbirlerini koruyup desteklemeleri ve diğer kavramları da izah edebilmeleri bakımından üç ayaklı bir sacayağı gibi temele aldılar ve diğer kavramları bu üç unsur üzerine inşa ettiler.
BATININ KÜRESELLEŞME KOZU
Tahmin edileceği gibi bunların en önemlisi ve tabii dolayısıyla onların en büyük kozu "küreselleşme" idi. Nitekim bu en büyük put, bir yandan "liberalizm" ve "İnsan Hakları" gibi (sanki dünyayı kana bulayan ve insanlara diğer haklar şurda kalsın, yaşama hakkı bile tanımayan kendileri değilmiş gibi) bu iki putu himayesine alıp korurken, bir yandan da diğer putların kabul görmeleri için önlerini açıyordu.
Bundan sonra artık ateşli silahlara ihtiyaç olmayacaktır. Zira teslimiyet kabul red tepki ilk defa beyinde oluştuğu için, bu kavramlar yalan yanlış propagandalarla aldatıcı beyan ve tertiblerle ilk eylem mahalli olan beyinlere zerk edilecek ve insanlar ilk önce beyinlerinde ve düşüncelerinde yılgınlığa ve çaresizliğe itilecek ve karşı çıkılması mümkün olmayan bir teslimiyet içine çekileceklerdir.
Böylece artık insanlar ve tabii milletler en iyi bir köle olmak ve en sınırsız bir şekilde sömürülmek için, sömürgecilerin kapıları önünde gönüllü olarak sıra bekleyeceklerdir.
Velhasıl, sömürgeci batının elinde bu küreselleşme kavramı son derece geniş kapsamlı, çok yönlü ve dehşet verici bir hal almıştır. Bu itibarla bu konuyu büyük bir zaman ve emek harcayarak derin bir vukuf ve titizlikle inceleyip "Sömürgeci Avrupa Topluluğu ile Küreselleşme Hikayesi" adıyla kaleme alan Sabri Akdeniz Bey Hocamızın, bu son derece önemli kitabından nakiller yapılması önce kitabın ciddiyetine layık bir şekilde okunmasına ve daha sonra konu üzerinde ehemmiyetle durulup düşünülmesine hizmet etmesi bakımından önemli olacaktır: "Küreselleşme olayını anlayabilmemiz için ilk önce bu olayı tasarlayan, uygulamaya koyan Avrupa Topluluğu konusunda bilgilenmemiz, sağlıklı düşünmemiz ve doğru, gerçekçi yorum yapabilmemiz gerekir. Bu da topluluğu oluşturan milletlerin, dünden bugüne geliş çizgisi üstünde, hangi doğrultuda yürüyüp geliştiğini, yani, daha açık bir deyişle, sömürgecilik tarihini, ayrıca bin yılı aşkın bir süredir biz Türklerle ilişkilerinin niteliğini, amaçlarını dikkatle izleyerek çok iyi tanımamıza, titizce eleştirip değerlendirmemize bağlıdır"(sy. 6).
KavramlarIn oluşumu
Yıllarca önce anlatmağa çalışmıştım: Kavramlların doğuşu, büyüyerek gelişmesi, açık anlam kazanması bir bebeğin döllenmesine, ana rahminde gelişerek doğumunun ardından adının konmasına benzer.
Bir er bir hatunun rahminde yumurtayı nasıl döller, böylece bir bebeği yaşama başlatır, doğuma hazırlarsa; ilk önce toplumun üst yönetici ve aydın takımından bir er, bir hatun çıkar ve toplumun rahminde, ortamına kavramı döller. Yeterince aydınlanarak günü geldiğinde kavramın adı konur, liberalizm, küreselleşme, kapitalizm, sosyalizm vb. gibi. Doğan çocuk nasıll ana-babanın genlerini taşırsa kavram da içinde doğduğu toplumun üst yönetici aydınının, dolayısıyla toplumunun, etkileşim ortamının çizgilerini, özelliklerini; onların ülkü ve çıkarlarının damgasını; kısacası, ayak bastığı yeri sömürgeleştiren; evlerine hizmetçiler taşıyan; hiç bir başka milleti kendine eşit tanımayan; özüne verdiği değeri başka hiç bir millete vermeyen sömürgeci Avrupa toplumları ile onların uzantısı, Kuzey Orta ve Güney Amerikalı sömürgecilerin genleri ile toplumlarının izlerini taşır" Sabri Akdeniz.
Toplumlar tarihî devirlerden bu yana hep birbirleriyle harbedegelmişlerdir. Bilindiği gibi bu harbler ilk zamanlarda harb aletleriyle ve daha sonraki zaman içinde ateşli silahlarla yapılmıştır.
Ancak insanlar bugün olduğu gibi o günlerde de yine gerçek niyetlerini gizliyorlar ve putları için harb ettiklerini söylüyorlar veya daha başka bahaneler buluyorlardı. Fakat mesele böyle değildi. Zira insanlar putları için harb ettiklerini söylerlerken veya daha başka sebepler gösterirlerken, aslında onlar galib gelmek suretiyle kendilerini karşısındakilere üstün kılmak, bunu onlara kabul ettirmek, bu toplumları mağlub ederek onları köleleştirmek yurtlarını istila etmek toprak-altı, toprak-üstü zenginliklerini sömürmek ve böylece kendilerini daha güçlendirmek ve geleceklerini teminat altına almak istedikleri için harb ediyorlardı.
DE?İŞMEZ GERÇEK
Gayet açıktır ki, insanlar o gün için kurup uyguladıkları bu mekanizmayı daha sonra terk edecek değildiler. Nitekim öyle yaptılar ve bu mekanizmayı birikimleriyle daha geliştirerek ve asrın icablarına göre daha uygun bir hale getirerek, kendi menfaatlerine göre yine kullandılar. Her ne kadar artık putları yok idiyse de, yine de bu yokluktan bir şey değişmeyecekti. Zira onlar şekilleri aynı olmayan, fakat muhtevaları aynı kalan ve eskilerinden hiç de daha az ehemmiyetli olmayan "rejim" gibi, "ideoloji" gibi yeni putlar var ettiler. Yine, eskiden olduğu gibi bunların arkasına sığınarak menfaatlerini yürüttüler.
İDEOLOJİLERİN YERİNE KAVRAMLAR
Nihayet geçirilen bunca tecrübeden ve bilhassa Birinci ve İkinci Dünya Harblerinden sonra, bu çeşit putlar artık yavaş yavaş cazibelerini kayıp eder oldular. Bu durumda artık, menfaatlerini korumak ve sürdürmek için putlar icad etmekte dedelerinden daha az mahir olmayan sömürgeci batı insanı "rejimler" ve "ideolojiler" yerine, put olarak bu sefer "kavramlar"ı var etti.
Ancak mesele yine de bu noktada kalmadı. Nitekim onlar mevzu bahis menfaatlerini daha sağlam bir zemine çekebilmek ve geleceklerini daha fazla teminat altına alabilmek için oluşturdukları putlar hiyearşisinde, bu kavramlardan bilhassa iktisadî manada "liberalizm"i, siyasî ve kültürel manada "küreselleşme"yi, hukukî ve sosyal manada "İnsan Hakları" gibi üç kavramı, birbirlerini koruyup desteklemeleri ve diğer kavramları da izah edebilmeleri bakımından üç ayaklı bir sacayağı gibi temele aldılar ve diğer kavramları bu üç unsur üzerine inşa ettiler.
BATININ KÜRESELLEŞME KOZU
Tahmin edileceği gibi bunların en önemlisi ve tabii dolayısıyla onların en büyük kozu "küreselleşme" idi. Nitekim bu en büyük put, bir yandan "liberalizm" ve "İnsan Hakları" gibi (sanki dünyayı kana bulayan ve insanlara diğer haklar şurda kalsın, yaşama hakkı bile tanımayan kendileri değilmiş gibi) bu iki putu himayesine alıp korurken, bir yandan da diğer putların kabul görmeleri için önlerini açıyordu.
Bundan sonra artık ateşli silahlara ihtiyaç olmayacaktır. Zira teslimiyet kabul red tepki ilk defa beyinde oluştuğu için, bu kavramlar yalan yanlış propagandalarla aldatıcı beyan ve tertiblerle ilk eylem mahalli olan beyinlere zerk edilecek ve insanlar ilk önce beyinlerinde ve düşüncelerinde yılgınlığa ve çaresizliğe itilecek ve karşı çıkılması mümkün olmayan bir teslimiyet içine çekileceklerdir.
Böylece artık insanlar ve tabii milletler en iyi bir köle olmak ve en sınırsız bir şekilde sömürülmek için, sömürgecilerin kapıları önünde gönüllü olarak sıra bekleyeceklerdir.
Velhasıl, sömürgeci batının elinde bu küreselleşme kavramı son derece geniş kapsamlı, çok yönlü ve dehşet verici bir hal almıştır. Bu itibarla bu konuyu büyük bir zaman ve emek harcayarak derin bir vukuf ve titizlikle inceleyip "Sömürgeci Avrupa Topluluğu ile Küreselleşme Hikayesi" adıyla kaleme alan Sabri Akdeniz Bey Hocamızın, bu son derece önemli kitabından nakiller yapılması önce kitabın ciddiyetine layık bir şekilde okunmasına ve daha sonra konu üzerinde ehemmiyetle durulup düşünülmesine hizmet etmesi bakımından önemli olacaktır: "Küreselleşme olayını anlayabilmemiz için ilk önce bu olayı tasarlayan, uygulamaya koyan Avrupa Topluluğu konusunda bilgilenmemiz, sağlıklı düşünmemiz ve doğru, gerçekçi yorum yapabilmemiz gerekir. Bu da topluluğu oluşturan milletlerin, dünden bugüne geliş çizgisi üstünde, hangi doğrultuda yürüyüp geliştiğini, yani, daha açık bir deyişle, sömürgecilik tarihini, ayrıca bin yılı aşkın bir süredir biz Türklerle ilişkilerinin niteliğini, amaçlarını dikkatle izleyerek çok iyi tanımamıza, titizce eleştirip değerlendirmemize bağlıdır"(sy. 6).
KavramlarIn oluşumu
Yıllarca önce anlatmağa çalışmıştım: Kavramlların doğuşu, büyüyerek gelişmesi, açık anlam kazanması bir bebeğin döllenmesine, ana rahminde gelişerek doğumunun ardından adının konmasına benzer.
Bir er bir hatunun rahminde yumurtayı nasıl döller, böylece bir bebeği yaşama başlatır, doğuma hazırlarsa; ilk önce toplumun üst yönetici ve aydın takımından bir er, bir hatun çıkar ve toplumun rahminde, ortamına kavramı döller. Yeterince aydınlanarak günü geldiğinde kavramın adı konur, liberalizm, küreselleşme, kapitalizm, sosyalizm vb. gibi. Doğan çocuk nasıll ana-babanın genlerini taşırsa kavram da içinde doğduğu toplumun üst yönetici aydınının, dolayısıyla toplumunun, etkileşim ortamının çizgilerini, özelliklerini; onların ülkü ve çıkarlarının damgasını; kısacası, ayak bastığı yeri sömürgeleştiren; evlerine hizmetçiler taşıyan; hiç bir başka milleti kendine eşit tanımayan; özüne verdiği değeri başka hiç bir millete vermeyen sömürgeci Avrupa toplumları ile onların uzantısı, Kuzey Orta ve Güney Amerikalı sömürgecilerin genleri ile toplumlarının izlerini taşır" Sabri Akdeniz.