Çevre Bakanı Eroğlu'nun "Türkiye'de ihtiyacın 10 katı su var" açıklamasına su uzmanlarından cevap: "Şu anda suya erişiyor olmamız su içinde yüzdüğümüz anlamına gelmez"
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar'da medya mensuplarının sorularını yanıtlarken, Türkiye'de ihtiyacın 10 katı su olduğunu iddia etti. Su uzmanları, akademisyen ve şehir planlamacıları, Eroğlu'nun bu iddiasını değerlendirdi. Uzmanlar kişi başına düşen su miktarının son 5-6 yılda neredeyse yarı yarıya azaldığını belirtiyor. Talihsiz açıklamaProf. Dr. İlhan Avcı (İTÜ İnşaat Fak. Hidrolik Anabilim Dalı): "Türkiye'de ihtiyacın 10 katı kadar su vardır" denilebilir mi? Bugünden mi, gelecekten mi söz ediyoruz? Bunu değerlendirmemiz lazım. Sanayi artıyor, gelişiyor. Suya olan talep artıyor. Nüfusumuz aynı kalsa bile sosyo-ekonomik gelişme nedeniyle bireyin suya olan talebi artıyor doğal olarak. Nüfus arttığı için gıda ihtiyacı artıyor. Gıda ihtiyacını güvenceye almanın tek yolu, kurak alanlarda da sulu tarıma geçmektir. Türkiye'de kullanılan suyun yüzde 65-70'i tarıma gidiyor. DSİ'nin kaynaklarında da gerçekler gün gibi ortada. 1960 yılında nüfusumuz 28 milyon iken Türkiye'deki su kaynaklarını nüfusa böldüğümüz zaman kişi başına yıllık ortalama 4 bin metreküp su düşüyormuş. 2000'li yıllarda nüfus 60 milyon oldu ve bu miktar kişi başına 2700 metreküpe düştü. 2030 yılında öngörülen nüfus 100 milyon. Bu zamana kadar su kaynakları artmayacağına göre, sözkonusu miktar kişi başına 130-1400 metreküplere düşecek. Bunun anlamı şudur: Türkiye'de sürekli olarak artan kronik su sıkıntısı başlamıştır. Sıkıntılı bölgedeyizYrd. Doç. Nilgün Görer (Gazi Üni. Öğretim Üyesi): BM'nin "Dünya Su Stresi" haritası var. Orada sıkıntılı bölgeler içerisindeyiz. Türkiye o haritada önümüzdeki 10-15 yıl içinde sıkıntılı bölge olarak gösteriliyor. Kaynakların hem etkin, verimli kullanılması hem de kirletilmemesi gerekiyor. Evet, Türkiye'de su var ama eşit dağılmıyor. Tarımsal sulama için ciddi önlemlerin alınması da zorunlu. Kentlerde altyapı sisteminde büyük kaçaklar var. Büyük kentlerde su borularındaki kaçaklar yüzde 50'ye varıyor. Sisteme giren suyun yarısı toprağa karışıp kayboluyor. Su içinde yüzmüyoruzDr. Tayfun Çınar (Ankara Üni. Siyasal Bilgiler Fakültesi): Türkiye su zengini ülkeler arasında sayılmıyor, fakirlik sınırına en yakın ülkeler arasında sayılıyor. Suya eriştiğimiz sürece kendimizi suyun içerisinde sanıyoruz. Su bize hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor ama 30-40 yıllık planlamalar yapılmazsa suya sürekli erişim mümkün olmayacak. Türkiye su açısından çok zengin bir ülke olmasa bile sorun, yazları sıcak ve kurak olmasından, belirli mevsimlerde yağmur almasından dolayı ırmakların debisinde farklılık var. Bu nedenle de depolama yapılması gerekiyor. Bunun için de yatırımların planlanması gerekiyor. Ankara ve İstanbul'da yaşanan su sıkıntısı, yatırımların zamanında yapılmamasından kaynaklandı. Su fakiri değil, planlama fakiriyiz. Irmakların özelleştirilmesi su sorununu daha da derinleştirecek. Kaynakların olması sorunu ortadan kaldırmıyor. Önemli olan suyu nasıl kullanacağı. Bakanın sözkonusu açıklamada buna ilişkin bir ipucu göremiyoruz.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar'da medya mensuplarının sorularını yanıtlarken, Türkiye'de ihtiyacın 10 katı su olduğunu iddia etti. Su uzmanları, akademisyen ve şehir planlamacıları, Eroğlu'nun bu iddiasını değerlendirdi. Uzmanlar kişi başına düşen su miktarının son 5-6 yılda neredeyse yarı yarıya azaldığını belirtiyor. Talihsiz açıklamaProf. Dr. İlhan Avcı (İTÜ İnşaat Fak. Hidrolik Anabilim Dalı): "Türkiye'de ihtiyacın 10 katı kadar su vardır" denilebilir mi? Bugünden mi, gelecekten mi söz ediyoruz? Bunu değerlendirmemiz lazım. Sanayi artıyor, gelişiyor. Suya olan talep artıyor. Nüfusumuz aynı kalsa bile sosyo-ekonomik gelişme nedeniyle bireyin suya olan talebi artıyor doğal olarak. Nüfus arttığı için gıda ihtiyacı artıyor. Gıda ihtiyacını güvenceye almanın tek yolu, kurak alanlarda da sulu tarıma geçmektir. Türkiye'de kullanılan suyun yüzde 65-70'i tarıma gidiyor. DSİ'nin kaynaklarında da gerçekler gün gibi ortada. 1960 yılında nüfusumuz 28 milyon iken Türkiye'deki su kaynaklarını nüfusa böldüğümüz zaman kişi başına yıllık ortalama 4 bin metreküp su düşüyormuş. 2000'li yıllarda nüfus 60 milyon oldu ve bu miktar kişi başına 2700 metreküpe düştü. 2030 yılında öngörülen nüfus 100 milyon. Bu zamana kadar su kaynakları artmayacağına göre, sözkonusu miktar kişi başına 130-1400 metreküplere düşecek. Bunun anlamı şudur: Türkiye'de sürekli olarak artan kronik su sıkıntısı başlamıştır. Sıkıntılı bölgedeyizYrd. Doç. Nilgün Görer (Gazi Üni. Öğretim Üyesi): BM'nin "Dünya Su Stresi" haritası var. Orada sıkıntılı bölgeler içerisindeyiz. Türkiye o haritada önümüzdeki 10-15 yıl içinde sıkıntılı bölge olarak gösteriliyor. Kaynakların hem etkin, verimli kullanılması hem de kirletilmemesi gerekiyor. Evet, Türkiye'de su var ama eşit dağılmıyor. Tarımsal sulama için ciddi önlemlerin alınması da zorunlu. Kentlerde altyapı sisteminde büyük kaçaklar var. Büyük kentlerde su borularındaki kaçaklar yüzde 50'ye varıyor. Sisteme giren suyun yarısı toprağa karışıp kayboluyor. Su içinde yüzmüyoruzDr. Tayfun Çınar (Ankara Üni. Siyasal Bilgiler Fakültesi): Türkiye su zengini ülkeler arasında sayılmıyor, fakirlik sınırına en yakın ülkeler arasında sayılıyor. Suya eriştiğimiz sürece kendimizi suyun içerisinde sanıyoruz. Su bize hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor ama 30-40 yıllık planlamalar yapılmazsa suya sürekli erişim mümkün olmayacak. Türkiye su açısından çok zengin bir ülke olmasa bile sorun, yazları sıcak ve kurak olmasından, belirli mevsimlerde yağmur almasından dolayı ırmakların debisinde farklılık var. Bu nedenle de depolama yapılması gerekiyor. Bunun için de yatırımların planlanması gerekiyor. Ankara ve İstanbul'da yaşanan su sıkıntısı, yatırımların zamanında yapılmamasından kaynaklandı. Su fakiri değil, planlama fakiriyiz. Irmakların özelleştirilmesi su sorununu daha da derinleştirecek. Kaynakların olması sorunu ortadan kaldırmıyor. Önemli olan suyu nasıl kullanacağı. Bakanın sözkonusu açıklamada buna ilişkin bir ipucu göremiyoruz.