28-Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında Malezya'da yapılan "Uluslararası Misyoner Dostlar" toplantısı, konuya ilgi duyanların dikkatinden kaçmamıştır.
Bu toplantının en önemli yönlerinden birisi, çocuklar üzerinde yapılacak misyoner faaliyetlerinin üzerinde durulmasıydı.
Çalışmalarında durdurak bilmeyen misyonerler, Türkiye, Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, İsrail, Suriye, Tayland, Afrika ve Endonezya'da turlar düzenleyip, çocukları hedef alan İncil, film, teyp kasetleri ve kitap dağıtımının arttırılmasını karara bağladılar.
Bu toplantıya katılan 300 Hıristiyan lider, Kasım ayında ülkemizde kutsal bir belde olarak gördükleri İzmir'de toplanma kararı da aldılar.
Bilindiği gibi, misyonerler son yıllarda iyiden iyiye arttırdıkları çeşitli yöntemlerle ve güya iyi niyetli yaklaşımlarla insanımızı etki altına almaya çalışıyorlar.
Dünyada olan bitenleri değerlendirebilmek için bilinmesi gereken kavramlardan bir tanesi misyonerliktir. Misyonerlik konusunu enine boyuna ele alan; işin asıl mahiyetini tarihi süreç içerisinde müşahhas örneklerle izah eden tek eser Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendiye ait olan "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" isimli eserdir.
Bu eser okunduğu zaman görülecektir ki, misyonerlikteki asıl maksat dini olmaktan ziyade iktisadi çıkarlar ve hedef ülkeye egemen olmaktır. Ülkemizde yapılmakta olan misyoner çalışmalarıyla, insanlar Hıristiyanlaştırılarak "siz Türk değilsiniz, sizler Rum ve Ermeni'siniz, sizleri Müslüman ederek Türk'leştirdiler" iddiası işlenmektedir. Maalesef bu konuda da epey mesafe katedilmiştir.
Bir tek Alman Devlet Kiliselerinin Türkiye'ye dönük yürüttüğü çalışmalar bile incelendiğinde, hadise bütün çıplaklığı ile anlaşılacaktır. Raporlarında ülkemize her türlü hakareti yapmaktan çekinmeyen Dünya Kilisesi, Alevilerin azınlık statüsüne alınmasını Ermeni soykırımının tanınmasını, Ortodoks patriğine ekümenik sıfatının resmen tanınmasını, Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasını ve daha nice taleplerini dile getirmektedir.
Yurt içinde ise, dinlerarası diyalog ve hoşgörü adı altında hem dinimiz İslam tahrif edilmeye çalışılmakta, hem de misyonerlik çalışmalarına çanak tutulmaktadır.
Ne hikmetse bütün hoşgörü ve diyalogu Müslümanlar haricinde arayanlar, milletimizin ibadetini, gelenek ve adetlerini hiçe sayanlar, dini görüntü altında dine ve dindara en büyük darbeyi vuranlar mutlaka tanınmalı ve gereken tedbirler alınmalıdır.
Karapınar-2001 Ulusal Savunma Sanayii Ürünleri tanıtımında konuşan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök konuşmasında başımıza musallat edilen tehlikelerden Türk Silahlı Kuvvetlerimizin haberdar olduğunu vurgulamıştır. Özkök konuşmasında "Soğuk savaş döneminin ideolojik kutuplaşmaları ile geri plana itilen etnik ve dinsel farklılıkların, tarihsel toprak iddialarıyla birleşerek tekrar ortaya çıktığını" belirterek misyonerlik tehdidine parmak basmıştır.
Temennimiz, siyasilerin hiç olmazsa şimdiden sonra askerimizin hassasiyetiyle toprak bütünlüğümüze yönelik tehditler konusunda ayık ve uyanık olmalarıdır.
Bu toplantının en önemli yönlerinden birisi, çocuklar üzerinde yapılacak misyoner faaliyetlerinin üzerinde durulmasıydı.
Çalışmalarında durdurak bilmeyen misyonerler, Türkiye, Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, İsrail, Suriye, Tayland, Afrika ve Endonezya'da turlar düzenleyip, çocukları hedef alan İncil, film, teyp kasetleri ve kitap dağıtımının arttırılmasını karara bağladılar.
Bu toplantıya katılan 300 Hıristiyan lider, Kasım ayında ülkemizde kutsal bir belde olarak gördükleri İzmir'de toplanma kararı da aldılar.
Bilindiği gibi, misyonerler son yıllarda iyiden iyiye arttırdıkları çeşitli yöntemlerle ve güya iyi niyetli yaklaşımlarla insanımızı etki altına almaya çalışıyorlar.
Dünyada olan bitenleri değerlendirebilmek için bilinmesi gereken kavramlardan bir tanesi misyonerliktir. Misyonerlik konusunu enine boyuna ele alan; işin asıl mahiyetini tarihi süreç içerisinde müşahhas örneklerle izah eden tek eser Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendiye ait olan "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" isimli eserdir.
Bu eser okunduğu zaman görülecektir ki, misyonerlikteki asıl maksat dini olmaktan ziyade iktisadi çıkarlar ve hedef ülkeye egemen olmaktır. Ülkemizde yapılmakta olan misyoner çalışmalarıyla, insanlar Hıristiyanlaştırılarak "siz Türk değilsiniz, sizler Rum ve Ermeni'siniz, sizleri Müslüman ederek Türk'leştirdiler" iddiası işlenmektedir. Maalesef bu konuda da epey mesafe katedilmiştir.
Bir tek Alman Devlet Kiliselerinin Türkiye'ye dönük yürüttüğü çalışmalar bile incelendiğinde, hadise bütün çıplaklığı ile anlaşılacaktır. Raporlarında ülkemize her türlü hakareti yapmaktan çekinmeyen Dünya Kilisesi, Alevilerin azınlık statüsüne alınmasını Ermeni soykırımının tanınmasını, Ortodoks patriğine ekümenik sıfatının resmen tanınmasını, Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasını ve daha nice taleplerini dile getirmektedir.
Yurt içinde ise, dinlerarası diyalog ve hoşgörü adı altında hem dinimiz İslam tahrif edilmeye çalışılmakta, hem de misyonerlik çalışmalarına çanak tutulmaktadır.
Ne hikmetse bütün hoşgörü ve diyalogu Müslümanlar haricinde arayanlar, milletimizin ibadetini, gelenek ve adetlerini hiçe sayanlar, dini görüntü altında dine ve dindara en büyük darbeyi vuranlar mutlaka tanınmalı ve gereken tedbirler alınmalıdır.
Karapınar-2001 Ulusal Savunma Sanayii Ürünleri tanıtımında konuşan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök konuşmasında başımıza musallat edilen tehlikelerden Türk Silahlı Kuvvetlerimizin haberdar olduğunu vurgulamıştır. Özkök konuşmasında "Soğuk savaş döneminin ideolojik kutuplaşmaları ile geri plana itilen etnik ve dinsel farklılıkların, tarihsel toprak iddialarıyla birleşerek tekrar ortaya çıktığını" belirterek misyonerlik tehdidine parmak basmıştır.
Temennimiz, siyasilerin hiç olmazsa şimdiden sonra askerimizin hassasiyetiyle toprak bütünlüğümüze yönelik tehditler konusunda ayık ve uyanık olmalarıdır.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024