Almanlar'ın hışmı ve Balkanlar
Balkan ülkelerinden, Bulgaristan Almanlarla işbirliğine girdi. O zamanlar da Bulgaristan'ın başında Çar Boris vardı. Almanlar Bulgaristan'a mükafat olarak eski Yugoslavya'nın, Selanik'e kadar uzanan Makedonya topraklarının idaresini verdi.
Yunanistan ise Almanlar'a karşı savaşa girdi. Eski krallık Yugoslavya, bir çırpıda darmadağın oldu ve Almanlar piknik yaparcasına eski Yugoslavya topraklarına girdi. Yugoslav kralı Aleksandar Karagörgeviç zaten 1934 yılında Paris'te öldürülmüştü. Yerine oğlu Petar Karagörgeviç'i getirmek istediler, ama henüz reşit biri değildi. Almanlar'ın işgalinde ise, hepsi yurt dışına kaçtılar.
Bulgaristan'ın başındaki Çar Boris'in oğlu Simeon ise o zamanları daha küçük bir çocuktu. (Şu anda o eski çarın oğlu Simeon Bulgaristan'da iktidarda bulunmaktadır. Ve Türkler'in kurduğu Hak ve Özgürlükler Partisi ile koalisyon yapmaktadır.)
Savaşın arkada bıraktıkları
Savaş 4.5 yıl sürdü. Sonunda müttefikler galip gelerek Almanya çöktü. 2. Dünya Savaşı'nın arkasında 60 milyon ölü, onun iki misline varan yaralı ve sakat, yıkılmış koskoca medeniyetlerin kalıntıları, ve insanlığının yüz karası olan felaket izleri kalmıştı. Bu felakete sebep olan iki hasta ruhlu insandı Hitler ve Musolini! Ama şimdi de savaş ve felaket kokuları havada esiyor. Bakalım bu kokular ve icraatlar nereye varacak onu hep beraber göreceğiz!
Dünya liderleri ve süper devletler
Sovyetler'in dağılmasıyla komünizm ihraç eden ülkelerde büyük bir hayal kırıklığı husule geldi. Demek ki kral Marks ve engelsin-Lenin'in, yani "diyalektik metaryalizm"in dedikleri doğru çıkmadı. Kapitalizm, onlar için koloniyalizm - istismarcılık - emparyalizm - gibi kısmi ticari soygunculuğu hatırlatıyordu. Ama şimdi kendi teorileri çökmüştü ve onlarda da kapitalizmin insafına kalmışlardı. Çünkü serbest pazar ekonomisi galip gelmişti. Başlarındaki Sovyetler Birliği, hem de savaşsız bir şekilde patır patır dökülüp çökmüştü. Dünyanın 2. büyük ordusu olan Kızıl Ordu sapasağlamdı. Nükleer enerjisi, atam, hidrojen bombalarıyla, uzay sanayii ve teknolojisiyle dimdik ayakta duruyordu. Ama ona rağmen yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Herşeye rağmen Sovyet Rusya çökmüştü!
Kendilerinin başında bulunan (Mihail Gorbaçov) Komünist Partisi Genel Sekreteri, tehlikeyi önceden sezmişti ve devamlı olarak: "Perestroyka" (Yeniden yapılanma-değişim) diyordu da başka bir şey demiyordu. Ama öyle diye diye de Sovyetler'in çöküşü husule geldi. Sovyetler'in bu çöküşü bana zamanındaki Osmanlı İmparatorluğu'nun son devrelerini hatırlattı. O zamanlarda da İttihat ve Terakki (Jön Türkler) teraneleri ortaya konularak batılılaşma adına her eskiye hayır diyerek, hızlı bir değişime devleti zorlamışlardı.
Zaten Perestroykan'ın manası da değiş-yeniden yapılanmadır! Sonunda kendileri de bu çöküntünün altında kaldılar. Aynı Gorbaçov gibi!
Demek ki değişim için de zaman gerekir. Kadro gerekir. Bilgi gerekir. Sabır gerekir. Bunlar ihmal edilirse, haddinden fazla ve dengesiz idari zorlamalar husule gelirse, mevcut idare zamansız bir şekilde yıkılır.Onu zorlayanlar da, o yıkıntının altında kalıp gömülür!
İşte bu şekilde zamanlaması ve derecesi tam olarak yerine getirilememesi sebebiyle, en büyük güçlerin de nasıl patır-patır dökülebileceklerini de canlı canlı görmüş oluyoruz bu büyük devletlerin çöküşleriyle! Ticari hayatta da bazı büyük şirketler atılan dengesiz yanlış adımlardan sonra çökmektedir. Bu durum tabiatın bir değişmez kuralıdır. (Devam edecek...)
Balkan ülkelerinden, Bulgaristan Almanlarla işbirliğine girdi. O zamanlar da Bulgaristan'ın başında Çar Boris vardı. Almanlar Bulgaristan'a mükafat olarak eski Yugoslavya'nın, Selanik'e kadar uzanan Makedonya topraklarının idaresini verdi.
Yunanistan ise Almanlar'a karşı savaşa girdi. Eski krallık Yugoslavya, bir çırpıda darmadağın oldu ve Almanlar piknik yaparcasına eski Yugoslavya topraklarına girdi. Yugoslav kralı Aleksandar Karagörgeviç zaten 1934 yılında Paris'te öldürülmüştü. Yerine oğlu Petar Karagörgeviç'i getirmek istediler, ama henüz reşit biri değildi. Almanlar'ın işgalinde ise, hepsi yurt dışına kaçtılar.
Bulgaristan'ın başındaki Çar Boris'in oğlu Simeon ise o zamanları daha küçük bir çocuktu. (Şu anda o eski çarın oğlu Simeon Bulgaristan'da iktidarda bulunmaktadır. Ve Türkler'in kurduğu Hak ve Özgürlükler Partisi ile koalisyon yapmaktadır.)
Savaşın arkada bıraktıkları
Savaş 4.5 yıl sürdü. Sonunda müttefikler galip gelerek Almanya çöktü. 2. Dünya Savaşı'nın arkasında 60 milyon ölü, onun iki misline varan yaralı ve sakat, yıkılmış koskoca medeniyetlerin kalıntıları, ve insanlığının yüz karası olan felaket izleri kalmıştı. Bu felakete sebep olan iki hasta ruhlu insandı Hitler ve Musolini! Ama şimdi de savaş ve felaket kokuları havada esiyor. Bakalım bu kokular ve icraatlar nereye varacak onu hep beraber göreceğiz!
Dünya liderleri ve süper devletler
Sovyetler'in dağılmasıyla komünizm ihraç eden ülkelerde büyük bir hayal kırıklığı husule geldi. Demek ki kral Marks ve engelsin-Lenin'in, yani "diyalektik metaryalizm"in dedikleri doğru çıkmadı. Kapitalizm, onlar için koloniyalizm - istismarcılık - emparyalizm - gibi kısmi ticari soygunculuğu hatırlatıyordu. Ama şimdi kendi teorileri çökmüştü ve onlarda da kapitalizmin insafına kalmışlardı. Çünkü serbest pazar ekonomisi galip gelmişti. Başlarındaki Sovyetler Birliği, hem de savaşsız bir şekilde patır patır dökülüp çökmüştü. Dünyanın 2. büyük ordusu olan Kızıl Ordu sapasağlamdı. Nükleer enerjisi, atam, hidrojen bombalarıyla, uzay sanayii ve teknolojisiyle dimdik ayakta duruyordu. Ama ona rağmen yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Herşeye rağmen Sovyet Rusya çökmüştü!
Kendilerinin başında bulunan (Mihail Gorbaçov) Komünist Partisi Genel Sekreteri, tehlikeyi önceden sezmişti ve devamlı olarak: "Perestroyka" (Yeniden yapılanma-değişim) diyordu da başka bir şey demiyordu. Ama öyle diye diye de Sovyetler'in çöküşü husule geldi. Sovyetler'in bu çöküşü bana zamanındaki Osmanlı İmparatorluğu'nun son devrelerini hatırlattı. O zamanlarda da İttihat ve Terakki (Jön Türkler) teraneleri ortaya konularak batılılaşma adına her eskiye hayır diyerek, hızlı bir değişime devleti zorlamışlardı.
Zaten Perestroykan'ın manası da değiş-yeniden yapılanmadır! Sonunda kendileri de bu çöküntünün altında kaldılar. Aynı Gorbaçov gibi!
Demek ki değişim için de zaman gerekir. Kadro gerekir. Bilgi gerekir. Sabır gerekir. Bunlar ihmal edilirse, haddinden fazla ve dengesiz idari zorlamalar husule gelirse, mevcut idare zamansız bir şekilde yıkılır.Onu zorlayanlar da, o yıkıntının altında kalıp gömülür!
İşte bu şekilde zamanlaması ve derecesi tam olarak yerine getirilememesi sebebiyle, en büyük güçlerin de nasıl patır-patır dökülebileceklerini de canlı canlı görmüş oluyoruz bu büyük devletlerin çöküşleriyle! Ticari hayatta da bazı büyük şirketler atılan dengesiz yanlış adımlardan sonra çökmektedir. Bu durum tabiatın bir değişmez kuralıdır. (Devam edecek...)
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006