logo
19 NİSAN 2024

Suriye meselesine Atatürk bakışı

01.07.2012 00:00:00
Bugünlerde Suriye patırtısı gündemi işgal ediyor. Aslında bu mesele, salt Suriye meselesi değildir. Suriye, emperyalist Haçlı-Siyon ittifakının İslam dünyasını işgali genel meselesinin bir parçasıdır. Mesele şudur: Amerika'nın liderliğinde Batı emperyalizmi İslam dünyasının yer altı ve yer üstü zenginliklerini yağmalayıp talan etmek ve bu dünyayı İslamsızlaştırıp Hristiyanlaştırmak için Büyük Orta Doğu adında bir projeyi yürürlüğe koydu. Bu bağlamda İslam dünyasına ait millî devletleri kendi içlerinde etnik köken, mezhep, coğrafî farklılık, hayat tarzı gibi unsurlara dayalı farklılıkları kaşıyarak Müslümanları birbiriyle çatıştırıp bölüp parçalama politikası uyguluyor. Irak, Afganistan, Libya, Mısır, Tunus gibi ülkelerden sonra şimdi de Suriye'ye yönelik bir eylem içinde. Fakat Suriye'yi de, sen Orta Doğu'nun padişahısın filan diye sırt sıvazlayarak işi Türkiye'ye havale etmiş durumda. Hiç masraf etmeden ve kendi askerinin ölümüne sebep vermeden angaryayı Türkiye'ye yüklemek istiyor. Bunun için Amerika, Avrupa ve İsrail üçlüsünden oluşan Haçlı-Siyon emperyalizmi, yeni bir taktikle Müslümanı Müslümana kırdırma, sonra da gelip akbabalar gibi leşe çullanma oyunu oynuyor. Türkiye hükûmetiyle, ordusuyla, milletiyle, bütün kurumlarıyla bunun farkına varmalı ve bu Haçlı-Siyon oyununa gelmemelidir.
Zira bu coğrafyada tarih boyunca hiçbir Türk Devleti, tabii hiçbir Türk ordusu, gâvurun keyfi ve menfaati için hiçbir müslümana saldırmamıştır. Tam tersine tarih boyunca "asâkirullah" (Allah'ın askerleri), "cündüllah (Allah'ın ordusu)" ve "Mehmetçik" (Küçük Muhammedler ordusu) olarak bilinen Müslüman Türk orduları, Haçlı saldırılarına karşı Müslümanları koruyan bir konum ve eylem içinde olmuştur.
1095'ten itibaren onlarca kez tekrarlanan Haçlı saldırılarına karşı Türk orduları, Allah'ın askeri ve İslam kahramanı olarak savaştı. En son Millî Mücadele de böyledir.
Haçlı saldırıları ile Büyük Orta Doğu Projesinin hedef ve amaçları aynıdır. Haçlı saldırılarının iki temel hedefi vardı: 1.Kudüs'ü Müslümanların elinden almak, yani bu coğrafyayı Hristiyanlaştırmak, 2.Ticaret yollarını ele geçirmek ve bu coğrafyayı işgal etmek yani ekonomik.
Bugünün modern haçlı orduları da Birleşmiş Milletler ve NATO adı altında aynı 2 hedef için çalışıyorlar.
Türk'ün son başbuğu Mustafa Kemal Atatürk de Millî Mücadeleyi o dönemin Haçlı orduları olan ve kendilerine İtilaf devletleri denilen İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Amerika'ya karşı verdi. Atatürk'ün ordusu, Yahya Kemal'in tabiri ile Haçlı sürülerine karşı savaşan İslam'ın son ordusu idi.
Yahya Kemal, 26 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz'un başlaması üzerine, "26 Ağustos 1922" adıyla şu muhteşem şiiri yazdı:
"Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi. / Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi. / Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, / Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın!"
Atatürk'ün ordusu Türk vatanını, devletini ve milletini tehdit eden kim olursa olsun Amerika'dan, şundan bundan emir, izin ve müsaade alma ihtiyacında değildi. Atatürk'ün İslam ordusu, Haçlının emir eri değildi, tam tersine Haçlıya karşı direnen bağımsız millî bir iradeye sahipti.
Ancak Atatürk'ten sonraki süreçte istiklalci bağımsız millî Türk devleti, hemen hemen bütün kurumlarıyla Batı emperyalizmine bağlandı, dolaylı sömürge sistemine geçildi.
Atatürk'ten sonra Türkiye, bir dönem demokrasici sivil vesayetçi kadrolar, bir dönem NATO generallerinden oluşan askerî vesayetçi kadrolar tarafından nöbetleşe olarak yönetilmemekte; Batı emperyalizmi adına "idare edilmektedir!". Bugün de idare edilmeye devam ediyoruz. Türk, istiklalci efendi ruhunu tekrar kazanıncaya, Haçlıya esareti normalleşme, değişim, ileri demokrasi, uygarlık, çağdaşlık bilmem ne diye algılamaktan vazgeçinceye kadar "idare edilme" sürecinde tutulacaktır.
Atatürk'ün, Haçlı karşısında bağımsız millî irade insiyatifi kullanan Türk ordusu, 1951'de Haçlı ordusu olan NATO'nun bir birliği haline dönüştürüldü. Bugün ordumuz, NATO tarafından Suriye'ye girmesi için zorlanmaktadır. Büyük Şeytan Amerika, işbirlikçileri olan Avrupa ve İsrail, doğrudan ve dolaylı yollardan tahriklerle iki Müslüman ülkeyi birbirine kırdırmaya çalışmaktadır.
Amerika ve Avrupa Birliği vesayeti altında siyaset yaparak ayakta kalabileceklerine inanan arkadaşlar, bir gün önce can ciğer kuzu sarması oldukları Suriye yönetimine ertesi gün efelenmeye başladılar. Gerekçeleri de orada demokrasi yokmuş, devlet halkına zulmediyormuş, bizim oraya demokrasi götürmemiz ve ora halkını zulümden kurtarmamız lazımmış.
Her şeyden önce Türk ordusunun ve devletinin başka egemen bir devletin rejimini değiştirmeye çalışmak gibi bir görevi yoktur. Ama Türk devleti ve ordusunun önce kendi devletini, milletini ve vatanını tehdit eden düşmanlara karşı mücadele etmek gibi bir görevi vardır. Türk milleti tarafından kendilerine Türk devletini işletme görevi verilen arkadaşlar, Türk ordusunu Suriye'den önce Kandil'e göndermelidir. Zira Kandil merkezli PKK eşkıya çetesi, Türk milletine Suriye devletinin kendi halkına yaptığı zulmün bin mislini yapıyor. Her gün benim evlatlarım kalleşçe, acımasızca, haince şehit edilirken Türk ordusunun ilk gideceği yer Kandil'dir, Kuzey Irak'tır. Suriye'nin halkına zulmünden önce PKK'nın Türk milletine zulmünü önlemeye çalış. Arkadaşlar Suriye'deki zulme seyirci kalmak istemiyorlarmış. Zulme seyirci kalmak istemiyorsan, önce Talabani ve Barzani eşkiyalarının Türkmeneli Türklüğüne yaptıkları zulmü önle. Suriye'nin demokrasisini düzeltmeye çalışacağına, git Kuzey Irak'taki Barzani Talabani diktatörlüğünü yerle bir et ve orada Türkmeneli güvenliğini garanti altına alan bir yapı tesis et. Türk ordusu bunun için var, Suriye için değil. Zulme sessiz kalmak istemiyorsan ve gücün yetiyorsa Çin'in Doğu Türkistan Türklerine yaptığı zulmü önlemeye çalış.
Haçlı ordularının İslam dünyasını esir alma ve darmadağın etme eşkiyalıklarına taşeronluk yapmayı yüksek siyaset zanneden bu arkadaşların, İslam düşmanı olarak gösterdikleri Atatürk'ün bu meseleler karşısındaki şu tavrını görüp ondan sonra akıllarını başlarına getirmeleri lazım.
Bakın Atatürk, 1937'de bugünkü meselelerle ilgili olarak ne demiş: "Ortadoğu'nun Batı emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat kendimize kâfi derecede güvenip kudretimizi (gücümüzü) birliğimiz için İslamiyet'in mukaddes (kutsal) yerlerini Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmakla itham edildik (suçlandık). Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu yani Mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cetlerimizin (atalarımızın) Selahaddin'in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına da müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah'ın inayetiyle kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek (sahip olmak) için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp, icraata geçeceğine şüphemiz yoktur." Mustafa Kemal Atatürk, (Başbakanlık Resmî Arşivi 27.7.1937 ve 438 - A Sayı)
İslam düşmanı olarak suçladıkları Atatürk'ün bu sözlerine ve tavrına bakalım, bir de Müslümancı geçinen ama politikalarıyla Avrupa Birliği ve Amerika yörüngesinde kalan, üstatları Necip Fazıl Kısakürek'in Türkiye merkezli büyük Türk-İslam birliği olan Büyük Doğu Projesi yerine, Haçlının İslam dünyasını darmadağın etme amaçlı Büyük Orta Doğu projesinin uygulama memuru olmayı marifet sayan bu arkadaşların icraatlarına bakalım. Atatürk mü İslamcı, bunlar mı? Arada uçurum var uçurum.
Son sözümüz şudur: Türk ordusu, Batı emperyalizminin ekonomik ve siyasi menfaatlerinin jandarması olan NATO'nun İslam ülkelerini yağma ve talan işgallerinde operasyonel birliği olmaktan çıkarılıp tekrar Türk milletinin ve Atatürk'ün ordusu haline gelmelidir. Türk devleti de Batı emperyalizmine karşı siyasi istiklalini tekrar kazanmalı, Avrupa Birliğine girip orada paspas ve şamar oğlanı olmak yerine, kendi liderliğinde Türk birliği, İslam birliği ve yakın komşularıyla bölgesel birlik kurmalıdır. Dünyanın bozulan dengesi ancak böyle düzelecektir. Bütün Türk dünyasıyla milliyet esasına göre birlik, İslam dünyasıyla din esasına göre birlik ve çevremizdeki Müslüman ve Türk olmayan devletlerle de coğrafya esasına göre bir birlik oluşturmadığımız sürece Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin varlığı, tehdit altında kalmaktan kurtulamayacaktır.
 
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.