Türkiye Suriye’de büyük bir bataklığın içerisine çekiliyor. Hızla sürüklendiğimiz bataklığın gerçek durumunu hepimiz, özellikle de ülkeyi yönetenler görüyor olsa, bizi bu bataklığa saplamak isteyenlere var gücümüzle direniriz.
Bundan dolayı Türkiye’yi bu kaosun ortağı yapmak isteyen yerli ve yabancı şer odaklar, Suriye’de gerçekleri perdelemek için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Bu amaç için medya başta olmak üzere bütün imkânlarını seferber etmiş durumdalar.
Gerçeklerin gizlendiği yanlışların doğru gibi gösterildiği durum Suriye’de –tabiri caizse- büyük bir Deccal oyunuyla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.
Neden böyle diyorum?
Çünkü Deccal’in özelliklerinden birisi doğruyu yanlış, yanlışı doğru gibi göstermesidir.
Bundan dolayı Tunus’ta başlayan Mısır’la devam eden ve Yemen, Libya ve nihayetinde Suriye’yle ilerleyen Arap Baharı sürecinde gerçeklerin bütün açıklığıyla ortaya çıkması çok ama çok önemlidir. Önemlidir, çünkü bu sayede hem Türkiye gibi geçmişinde İslam’ın bayraktarlığını yapmış bir devletin Haçlı safında Müslüman kanı dökülmesine ortak olması engellenebilir hem de bu büyük kaosun başka İslam ülkelerine sirayet etmesinin önüne belki de bu sayede geçilebilir.
Bu gerçekler ışığı altında bugüne kadar Batılı basın yayın kuruluşlarında Suriye’deki olaylarla ilgili olarak yapılan birçoğunu belki de bildiğiniz yanıltıcı bazı haberleri tekrar hatırlatmak istiyorum.
CNN ve El Cezire isyancılarla ortak çalışıyor
Suriyeli gazeteci ve Arap Gazeteciler Birliği üyesi Refik Lutf, CNN ve El Cezire gibi televizyon kanallarının ülkedeki silahlı gruplarla nasıl el ele çalıştığına işaret eden belgeler ortaya attı. Lutf, CNN ve El Cezire gibi kanalların olaylar gerçekleşmeden önce olayları “haber aldıklarını” gösteren kanıtlar ortaya koydu.
Suriye’nin Humus kentinden uydu üzerinden canlı yayın yapan bir kameranın aktardığı görüntüleri izlemeye başladığını anlatan Lutf, yedi saat boyunca kameranın aynı noktaya odaklanmasından şüphelenmeye başlıyor.
Birkaç saat sonra görüntülerde bölgeden siyah dumanların yükselmeye başladığını gören Luft, daha sonra CNN International kanalının ekibinin hızlıca bölgeye ulaştığını görüyor. CNN International temsilcisi Arwa Damon’un Humus’taki petrol hattında patlamalar olduğunu bildirmesiyle şüpheleri artan Lutf, takip ettiği sabit kameranın görüntülerinin aynı anda CNN’den yayınlanmaya başladığını görüyor. “Kamera oraya CNN International için konulmuştu ve onlar patlamayı önceden biliyordu” diyen Lutf’a göre bu “sabotajcılar” ve CNN International’ın ortaklaşa haber ürettiklerinin açık kanıtı. Patlama haberi kısa süre sonra El Cezire’de de yayınlanıyor.
El Cezire gerçekleri gizliyor
Arap Baharı’na büyük iştiyakla sahip çıkan ülkelerin başında gelen Katar’ın sağladığı sermayeyle kurulmuş olan El Cezire televizyonunun Suriye’de yaşananlarla ilgili haberlerinin yanlı olduğunu söyleyen bazı kanal çalışanları, “Gerçekler medyanın yansıttığı gibi değil” diyerek kısa süre önce istifa etmişti. Bu istifa eden El Cezire çalışanlarından biri de Musa Ahmed’di. El Cezire’nin Beyrut bürosunda çalışan Ahmed, El Cezire’nin Suriye’de yaşanan olaylara dair yaptığı haberlerin, muhabirlerin aktardıklarına değil, editörlerin kendi görüşlerine göre masa başında yapıldığını açıklamıştı.
El Cezire’de Suriye’yle ilgili yayınlanan görüntülerin de montaj olduğunu belirten Ahmed, “Gerçekler, El Cezire’nin anlattığından tamamen farklı” şeklinde konuşmuştu. Lutf, çarpıtma haberlere örnek olarak kanalın muhabiri Ebu Salih’in Humus’ta küçük bir çocuktan ağır yaralıymış gibi rol yapmasını istemesini ve muhaliflerin öldürdüğü sivillerle ilgili görüntülerin askerler tarafından yapılan katliam gibi sunulmasını gösterdi.
İsyancılara ilk silah El Cezire’den…
Yine El Cezire’den istifa eden gazetecilerden biri olan Ali Haşim, Lübnan’dan Suriye’ye giren silahlı muhaliflerin fotoğraflarını çekmişti, ama fotoğraflar kanal tarafından hiç yayımlanmadı. Yönetimin kendisinden gördüklerini unutmasını istediğini belirten Haşim, bundan kısa süre sonra Rus Russia Today kanalına El Cezire’nin muhaliflere uydu telefonu verdiğini söyledi. Uydu telefonu askeri amaçlarla da kullanılan bir önemli bir araç. Yani bu iddia doğruysa, El Cezire uluslararası toplumdan önce davranarak muhalifleri ‘silahlandırmaya’ başlamış durumda.
İsyancıların hedefinde Şiiler ve Aleviler vardı
Merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme örgütü Suriye’deki Batı destekli isyancıların yaptığı vahşeti gözler önüne sermişti. İnsan Hakları İzleme Örgütü isyancıların Beşar Esad destekçilerine işkence yaptığını ve bu kişileri öldürdüğünü ortaya koyan bir mektup yayımlamıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Ortadoğu temsilcisi Sarah Leah Whitson tarafından yayınlanan mektupta, isyancıların adam kaçırma, işkence ve infaz dâhil bir dizi insan hakları ihlalinde bulunduğu belirtildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, silahlı isyancıların yaptığı işkence ve infazları gösteren görüntüleri de internette yayınladı. Örgüt mektubunda, isyancıların Şii ve Alevileri özellikle hedef aldığını açıklamıştı.
İsyancıların hedeflerine Şii ve Alevileri alıyor olması, Arap Baharı isyancılarının Batılı ülkelerin on yıllardır İslam dünyasında çıkarmak istedikleri Şii-Sünni çatışmasına hizmet ettiklerinin bir göstergesi.
Bugünkü yazımda sadece birkaçını ifade ettiğim çarpıtılan haberler ve gizlenen gerçekler aklı başında herkes için Suriye başta olmak üzere Arap Baharı’nın uğradığı ülkelerde gerçeklerin güdümlü medyada anlatıldığı gibi olmadığını kavramak için yeterli olacaktır. Yarın bu konuya devam edeceğiz.
Bundan dolayı Türkiye’yi bu kaosun ortağı yapmak isteyen yerli ve yabancı şer odaklar, Suriye’de gerçekleri perdelemek için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Bu amaç için medya başta olmak üzere bütün imkânlarını seferber etmiş durumdalar.
Gerçeklerin gizlendiği yanlışların doğru gibi gösterildiği durum Suriye’de –tabiri caizse- büyük bir Deccal oyunuyla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.
Neden böyle diyorum?
Çünkü Deccal’in özelliklerinden birisi doğruyu yanlış, yanlışı doğru gibi göstermesidir.
Bundan dolayı Tunus’ta başlayan Mısır’la devam eden ve Yemen, Libya ve nihayetinde Suriye’yle ilerleyen Arap Baharı sürecinde gerçeklerin bütün açıklığıyla ortaya çıkması çok ama çok önemlidir. Önemlidir, çünkü bu sayede hem Türkiye gibi geçmişinde İslam’ın bayraktarlığını yapmış bir devletin Haçlı safında Müslüman kanı dökülmesine ortak olması engellenebilir hem de bu büyük kaosun başka İslam ülkelerine sirayet etmesinin önüne belki de bu sayede geçilebilir.
Bu gerçekler ışığı altında bugüne kadar Batılı basın yayın kuruluşlarında Suriye’deki olaylarla ilgili olarak yapılan birçoğunu belki de bildiğiniz yanıltıcı bazı haberleri tekrar hatırlatmak istiyorum.
CNN ve El Cezire isyancılarla ortak çalışıyor
Suriyeli gazeteci ve Arap Gazeteciler Birliği üyesi Refik Lutf, CNN ve El Cezire gibi televizyon kanallarının ülkedeki silahlı gruplarla nasıl el ele çalıştığına işaret eden belgeler ortaya attı. Lutf, CNN ve El Cezire gibi kanalların olaylar gerçekleşmeden önce olayları “haber aldıklarını” gösteren kanıtlar ortaya koydu.
Suriye’nin Humus kentinden uydu üzerinden canlı yayın yapan bir kameranın aktardığı görüntüleri izlemeye başladığını anlatan Lutf, yedi saat boyunca kameranın aynı noktaya odaklanmasından şüphelenmeye başlıyor.
Birkaç saat sonra görüntülerde bölgeden siyah dumanların yükselmeye başladığını gören Luft, daha sonra CNN International kanalının ekibinin hızlıca bölgeye ulaştığını görüyor. CNN International temsilcisi Arwa Damon’un Humus’taki petrol hattında patlamalar olduğunu bildirmesiyle şüpheleri artan Lutf, takip ettiği sabit kameranın görüntülerinin aynı anda CNN’den yayınlanmaya başladığını görüyor. “Kamera oraya CNN International için konulmuştu ve onlar patlamayı önceden biliyordu” diyen Lutf’a göre bu “sabotajcılar” ve CNN International’ın ortaklaşa haber ürettiklerinin açık kanıtı. Patlama haberi kısa süre sonra El Cezire’de de yayınlanıyor.
El Cezire gerçekleri gizliyor
Arap Baharı’na büyük iştiyakla sahip çıkan ülkelerin başında gelen Katar’ın sağladığı sermayeyle kurulmuş olan El Cezire televizyonunun Suriye’de yaşananlarla ilgili haberlerinin yanlı olduğunu söyleyen bazı kanal çalışanları, “Gerçekler medyanın yansıttığı gibi değil” diyerek kısa süre önce istifa etmişti. Bu istifa eden El Cezire çalışanlarından biri de Musa Ahmed’di. El Cezire’nin Beyrut bürosunda çalışan Ahmed, El Cezire’nin Suriye’de yaşanan olaylara dair yaptığı haberlerin, muhabirlerin aktardıklarına değil, editörlerin kendi görüşlerine göre masa başında yapıldığını açıklamıştı.
El Cezire’de Suriye’yle ilgili yayınlanan görüntülerin de montaj olduğunu belirten Ahmed, “Gerçekler, El Cezire’nin anlattığından tamamen farklı” şeklinde konuşmuştu. Lutf, çarpıtma haberlere örnek olarak kanalın muhabiri Ebu Salih’in Humus’ta küçük bir çocuktan ağır yaralıymış gibi rol yapmasını istemesini ve muhaliflerin öldürdüğü sivillerle ilgili görüntülerin askerler tarafından yapılan katliam gibi sunulmasını gösterdi.
İsyancılara ilk silah El Cezire’den…
Yine El Cezire’den istifa eden gazetecilerden biri olan Ali Haşim, Lübnan’dan Suriye’ye giren silahlı muhaliflerin fotoğraflarını çekmişti, ama fotoğraflar kanal tarafından hiç yayımlanmadı. Yönetimin kendisinden gördüklerini unutmasını istediğini belirten Haşim, bundan kısa süre sonra Rus Russia Today kanalına El Cezire’nin muhaliflere uydu telefonu verdiğini söyledi. Uydu telefonu askeri amaçlarla da kullanılan bir önemli bir araç. Yani bu iddia doğruysa, El Cezire uluslararası toplumdan önce davranarak muhalifleri ‘silahlandırmaya’ başlamış durumda.
İsyancıların hedefinde Şiiler ve Aleviler vardı
Merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme örgütü Suriye’deki Batı destekli isyancıların yaptığı vahşeti gözler önüne sermişti. İnsan Hakları İzleme Örgütü isyancıların Beşar Esad destekçilerine işkence yaptığını ve bu kişileri öldürdüğünü ortaya koyan bir mektup yayımlamıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Ortadoğu temsilcisi Sarah Leah Whitson tarafından yayınlanan mektupta, isyancıların adam kaçırma, işkence ve infaz dâhil bir dizi insan hakları ihlalinde bulunduğu belirtildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, silahlı isyancıların yaptığı işkence ve infazları gösteren görüntüleri de internette yayınladı. Örgüt mektubunda, isyancıların Şii ve Alevileri özellikle hedef aldığını açıklamıştı.
İsyancıların hedeflerine Şii ve Alevileri alıyor olması, Arap Baharı isyancılarının Batılı ülkelerin on yıllardır İslam dünyasında çıkarmak istedikleri Şii-Sünni çatışmasına hizmet ettiklerinin bir göstergesi.
Bugünkü yazımda sadece birkaçını ifade ettiğim çarpıtılan haberler ve gizlenen gerçekler aklı başında herkes için Suriye başta olmak üzere Arap Baharı’nın uğradığı ülkelerde gerçeklerin güdümlü medyada anlatıldığı gibi olmadığını kavramak için yeterli olacaktır. Yarın bu konuya devam edeceğiz.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023