(B)izi (T)anımadan (P)es etmeyiniz

Sayın Selim Kotil, sıradışı projeleri ve ikna edici hitabetiyle sadece İstanbul'da değil tüm Anadolu'da da çok büyük bir heyecan uyandırmıştır. Geçen gün istemeden kulak misafiri olmak durumunda kaldığım bir ortamda başka partilerden birçok vatandaşın BTP'nin İstanbul adayı Selim Kotil için son yıllardaki en iyi çıkış dediklerini duydum. Bazıları da müthiş bir donanım, müthiş bir kabiliyet, sanki Özal'ın çıkışı gibi deyip benzetmeler 

yapıyorlardı. 

Tabii, Sayın Kotil'in dengeleri altüst eden bu çıkışı, BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın otuz yıldır ülkemiz için hazırladığı projelerin sağladığı bir avantajdır. Zaten dikkat ederseniz Sayın Kotil de katıldığı her toplantıya BTP lideri Sayın Baş'ın iki güzide eseriyle iştirak etmektedir. 

Milli Ekonomi Modeli ki muharref Hristiyanlığın ve "insan insanın kurdudur" merhametsizliğinin bir yansıması olarak insanlığa yüzyıllardır açlık, sefalet, sömürü ve göz yaşından başka hiçbir şey getirmeyen vahşi kapitalizmin karanlık çağına son vermiştir. Öte yandan İslam'ın cömertliğe, merhamete, adalete ve vererek büyümeye dayalı iktisat modelini büyük bir maharetle mazlum insanlığın istifadesine sunmuştur.

"Hoş Geldin Atatürk" eseriyle de aziz Türk milletiyle, kurucusu arasında örülmeye çalışılan duvarları yerle bir etmiştir.

Bu arada Sayın Baş'ın Şiî ve Sünnî fay hattına döşenen mayınları da bir bir etkisiz hale getirdiği "Ehl-i Beyt Külliyatını" da hatırlamalıyız. İşte bu nedenle partisini cezalandırmak isteyenlere, sandığa gitmek istemeyenlere, yeni bir ses yeni bir soluk arayanlara, bu toprağın sesini özleyenlere diyoruz ki (B)izi (T)anımadan (P)es etmeyiniz (BTP).
 

Karizmayı çizdirme endişesi ve Binali Yıldırım Bey
 

Gençlik dönemlerimde benden bir hayli küçük olan kardeşim Celal'le evin salonunda (hol) futbol maçları yapardık. Amatör kulüplerde oynamış biri olarak Celal'i rahat ve farklı yener kendimce bir güzel eğlenirdim. Fakat yıllar ilerledikçe Celal'i artık farklı yenemiyor bir hayli zorlanıyordum. Neyse aradan yıllar geçti. Yine bir gün Celal'le evin salonunda maça tutuştuk. Aman Allah'ım o rahat rahat kazandığım, bundan da müthiş hazlar aldığım maçlar nerede. Maçı 10'a 9 zar zor kazanmıştım ama canımda çıkmıştı. 

O günden sonra kardeşim Celal'in evde maç yapma tekliflerini çeşitli bahanelerle hep geri çevirmiştim. O, iki de bir, "Abi neden maç yapmıyoruz. Önceden ne güzel maçlar yapıyorduk. Neden artık benimle maç yapmıyorsun" diye sorup duruyordu. Bir gün onu karşıma aldım ve dedim ki: "Bak oğlum, yılladır maç yapıyoruz. Seni artık iyice yetiştirdim. Gözüm arkada değil. Git kiminle maç yaparsan yap kazanırsın ama sakın bana dokunma. Zira ben karizmayı çizdiremem. Çünkü yapacağımız ilk maçta beni yeneceğini gayet iyi biliyorum." 

Şimdi Sayın Selim Kotil'in müthiş çıkışından bahsettiğimiz yazıda bu delikanlılık anekdotu nerden geldi hatırımıza acaba? Anladınız, anladınız tabii siz onu. Sayın Kotil, Sayın Binali Bey'e de, Sayın İmamoğlu'na da "buyurun ekranlara çıkalım, vizyonumuzu ve projelerimizi konuşalım" dedikçe her ikisinin de sanki uykuları kaçıyor gibi. 

Aslında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan tüm isimler birlikte ekrana çıkmalı ve insanımız buna göre ölçüp biçip oylarını taktir etmelidirler. 

Bizim ilkokul yıllarında olduğumuz dönemlerde, öğretmenlerimiz Artvin'e gelen ve Çoruh Nehrini gören alman mühendislerin "bu ırmak böyle akar, siz de böyle bön bön bakar" dediklerini anlatırlardı. Sayın Kotil sadece boğazın altındaki akıntıdan elektrik üretme projesiyle bile rakiplerini krogi duruma düşürmüştür. Bu yüzden olsa gerek rakiplerinin birlikte televizyon ekranlarında donanımlarını konuşturacakları programları beklemek bir başka bahara kalacak gibi. Su akar, yatağını bulur diyelim zira "hayatta değişmeyen tek şey değişimin kaçınılmazlığıdır."