Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli Türk tarımına büyük önem vermektedir. 4 Mayıs 2016 tarihli yazımda bu konuya değinmiş ve Milli Ekonomi Modeli'nin tarım politikalarını yazmaya devam edeceğimi söylemiştim.
Bugünkü yazımda da Milli Ekonomi Modeli'nin fiyat politikasını ele alacağım.
Milli Ekonomi Modeli'nde "tarım ürünlerinin fiyatlarının, bizzat çiftçiler tarafından üretici kooperatiflerle işbirliği içinde belirlenecek" olması son derece önemli.
Prof. Dr. Haydar Baş eserinde, burada iki fiyatın olmasına dikkat çekiyor; birincisi, iç piyasa fiyatı, ikincisi ise devlet destek fiyatı...
Buna göre; bu iki fiyatın toplamı kadar bedel, üreticinin eline geçecek. İster devlete, ister özel sektöre satsın; bu destekleme ücretini, çiftçi her iki durumda da alacak. Böylece üretici desteklenecek; hem üretim bolluğu olacak, hem de fiyatlar ucuzlayacak. Tüketici daha ucuza ve daha sağlıklı beslenme imkânına kavuşacak.
AKP iktidarında ise tarım kesimi, özellikle topraktan soğutulmuştur. Bunun başlıca nedenini AB'ye verilen sözler oluşturur. AB, kendi çiftçisini koruma altına alırken rakip gördüğü Türk çiftçisini yok etme yoluna gitmiş bunun için de AKP iktidarını kullanmışlardır.
Uzun yıllar kendini doyuran 7 dünya devleti olmakla övünen Türkiye'nin, saman dahil olmak üzere birçok temel tarımsal ürünleri bile ithal eder hale gelmesi yaşamsal önemi olan tarım sektörünü bitme noktasına getirmedi mi?
2000 yılında 94 milyon dönüm buğday ekim alanına sahip Türkiye'de bu rakam 2014'te 74 milyona geriledi. 2002 yılındaki buğday üretimi 69 milyon nüfusa karşılık 19,5 milyon ton iken 2014 yılında bu üretim nüfus artışına rağmen 19 milyon tonda kaldı.
Öte yandan tarım arazileri Türkiye'nin 3'te biri kadar olan ülkelerden bile yapılan tarımsal ürün ithalatı, bakanlığın verileriyle gözler önüne serildi.
Türkiye AKP iktidarıyla birlikte; Amerika'dan pamuk ve bezelye, Rusya'dan buğday, Fransa'dan arpa, İtalya, Vietnam, Tayland ve Mısır'dan pirinç, Ukrayna'dan mısır, Sri-Lanka'dan çay, İtalya'dan bakla, Çin'den sarımsak ve kuru fasulye, Panama'dan muz, Meksika'dan nohut, Kanada'dan mercimek ithal etti.
Yine, Türkiye Etiyopya ve Bangladeş'ten kuru fasulye, Japonya'dan ayçiçeği, Yunanistan'dan pamuk, Lüksemburg'dan buğday ithal eden bir ülke haline geldi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü yayınladığı genelge ile sap ve saman ithal edilebilecek 67 ülkenin adlarını açıkladı ve AKP iktidarında Türkiye saman ithalatıyla tanıştı.
Türkiye 126 ülkeden 133 çeşit meyve ve sebze ithal eder hale geldi.
Mazot, gübre, ilaç gibi girdi maliyetlerindeki artış her yıl yüksek bir seyir izledi. Buna karşılık çiftçinin eline geçen para giderek azaldı. Tüketicinin gıdaya ödediği paranın çok az bir kısmı üreticiye giderken gıda fiyatlarının belirlenmesi gıda tekellerinin denetimine girdi.
2003 ve 2013 yılları arası ekilen alan açısından bakıldığında 20 milyon 53 bin 474 dekar alandan üretim yapılmaktan vazgeçildi. Üretim yapılan ekim alanı içerisindeki kayıp yüzde 13.61 oranında gerçekleşti.
Ayrıca son yıllarda köyden kente göçün artması ve kent sorunlarının büyümesinde de tarımdaki olumsuz durumun etkisi büyük. Köylerde geçim imkanı bulamayanlar kente göç ederek sosyal ve ekonomik sorunların meydana gelmesinde rol oynadı.
Türkiye'yi kendine pazar haline getirmek isteyen Avrupa Birliği ise çiftçisini desteklemek için Ortak Tarım Politikası belirledi. Bu destek 2006 yılında, toplam AB bütçesinin yüzde 46,7'sini oluşturuyordu. Bu rakam, 49,8 Milyar Avro'ya denk geliyor.
AB Ortak Tarım Politikası; doğrudan sübvansiyon ödemeleri, fiyat destek mekanizması ile ekili olan bitki ve arsalara, garantili minimum fiyatları dahil ederek ve AB dışından gelen mallara tarife ve kota uygulanması sisteminin kombinasyonudur. Hali hazırda reformlar yapılmaya devam ediyor.
Avrupa Birliği, Ortak Tarım Politikası'yla kendi çiftçisine makul bir yaşam standardı sağlamayı amaçlarken, AKP'nin tarım politikası sayesinde Türk çiftçisi, ürünlerini yollara dökerek seslerini duyurmaya çalışıyor.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'de, hem tüketici hem de üretici fiyatlardan şikayetçi? Çözümün yolu Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak vermekten geçiyor.
Tarım kesimine sesleniyorum!
Milli Ekonomi Modeli'nin nimetlerinden yararlanmak için kendinizi başkanlık sistemi tartışmalarına kaptırmayın. Birilerinin siyasi istikbalini değil de kendi geleceğinizi düşünün.
Bugünkü yazımda da Milli Ekonomi Modeli'nin fiyat politikasını ele alacağım.
Milli Ekonomi Modeli'nde "tarım ürünlerinin fiyatlarının, bizzat çiftçiler tarafından üretici kooperatiflerle işbirliği içinde belirlenecek" olması son derece önemli.
Prof. Dr. Haydar Baş eserinde, burada iki fiyatın olmasına dikkat çekiyor; birincisi, iç piyasa fiyatı, ikincisi ise devlet destek fiyatı...
Buna göre; bu iki fiyatın toplamı kadar bedel, üreticinin eline geçecek. İster devlete, ister özel sektöre satsın; bu destekleme ücretini, çiftçi her iki durumda da alacak. Böylece üretici desteklenecek; hem üretim bolluğu olacak, hem de fiyatlar ucuzlayacak. Tüketici daha ucuza ve daha sağlıklı beslenme imkânına kavuşacak.
AKP iktidarında ise tarım kesimi, özellikle topraktan soğutulmuştur. Bunun başlıca nedenini AB'ye verilen sözler oluşturur. AB, kendi çiftçisini koruma altına alırken rakip gördüğü Türk çiftçisini yok etme yoluna gitmiş bunun için de AKP iktidarını kullanmışlardır.
Uzun yıllar kendini doyuran 7 dünya devleti olmakla övünen Türkiye'nin, saman dahil olmak üzere birçok temel tarımsal ürünleri bile ithal eder hale gelmesi yaşamsal önemi olan tarım sektörünü bitme noktasına getirmedi mi?
2000 yılında 94 milyon dönüm buğday ekim alanına sahip Türkiye'de bu rakam 2014'te 74 milyona geriledi. 2002 yılındaki buğday üretimi 69 milyon nüfusa karşılık 19,5 milyon ton iken 2014 yılında bu üretim nüfus artışına rağmen 19 milyon tonda kaldı.
Öte yandan tarım arazileri Türkiye'nin 3'te biri kadar olan ülkelerden bile yapılan tarımsal ürün ithalatı, bakanlığın verileriyle gözler önüne serildi.
Türkiye AKP iktidarıyla birlikte; Amerika'dan pamuk ve bezelye, Rusya'dan buğday, Fransa'dan arpa, İtalya, Vietnam, Tayland ve Mısır'dan pirinç, Ukrayna'dan mısır, Sri-Lanka'dan çay, İtalya'dan bakla, Çin'den sarımsak ve kuru fasulye, Panama'dan muz, Meksika'dan nohut, Kanada'dan mercimek ithal etti.
Yine, Türkiye Etiyopya ve Bangladeş'ten kuru fasulye, Japonya'dan ayçiçeği, Yunanistan'dan pamuk, Lüksemburg'dan buğday ithal eden bir ülke haline geldi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü yayınladığı genelge ile sap ve saman ithal edilebilecek 67 ülkenin adlarını açıkladı ve AKP iktidarında Türkiye saman ithalatıyla tanıştı.
Türkiye 126 ülkeden 133 çeşit meyve ve sebze ithal eder hale geldi.
Mazot, gübre, ilaç gibi girdi maliyetlerindeki artış her yıl yüksek bir seyir izledi. Buna karşılık çiftçinin eline geçen para giderek azaldı. Tüketicinin gıdaya ödediği paranın çok az bir kısmı üreticiye giderken gıda fiyatlarının belirlenmesi gıda tekellerinin denetimine girdi.
2003 ve 2013 yılları arası ekilen alan açısından bakıldığında 20 milyon 53 bin 474 dekar alandan üretim yapılmaktan vazgeçildi. Üretim yapılan ekim alanı içerisindeki kayıp yüzde 13.61 oranında gerçekleşti.
Ayrıca son yıllarda köyden kente göçün artması ve kent sorunlarının büyümesinde de tarımdaki olumsuz durumun etkisi büyük. Köylerde geçim imkanı bulamayanlar kente göç ederek sosyal ve ekonomik sorunların meydana gelmesinde rol oynadı.
Türkiye'yi kendine pazar haline getirmek isteyen Avrupa Birliği ise çiftçisini desteklemek için Ortak Tarım Politikası belirledi. Bu destek 2006 yılında, toplam AB bütçesinin yüzde 46,7'sini oluşturuyordu. Bu rakam, 49,8 Milyar Avro'ya denk geliyor.
AB Ortak Tarım Politikası; doğrudan sübvansiyon ödemeleri, fiyat destek mekanizması ile ekili olan bitki ve arsalara, garantili minimum fiyatları dahil ederek ve AB dışından gelen mallara tarife ve kota uygulanması sisteminin kombinasyonudur. Hali hazırda reformlar yapılmaya devam ediyor.
Avrupa Birliği, Ortak Tarım Politikası'yla kendi çiftçisine makul bir yaşam standardı sağlamayı amaçlarken, AKP'nin tarım politikası sayesinde Türk çiftçisi, ürünlerini yollara dökerek seslerini duyurmaya çalışıyor.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'de, hem tüketici hem de üretici fiyatlardan şikayetçi? Çözümün yolu Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak vermekten geçiyor.
Tarım kesimine sesleniyorum!
Milli Ekonomi Modeli'nin nimetlerinden yararlanmak için kendinizi başkanlık sistemi tartışmalarına kaptırmayın. Birilerinin siyasi istikbalini değil de kendi geleceğinizi düşünün.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022