Necran Hıristiyanlarından bir topluluk Medine'de Allah elçisinin huzuruna gelip Hz. İsa ve diğer bazı konularda sorular sordular. Allah'ın elçisi, onları kendi kitaplarından mantıklı yollarla ikna etmeye çalıştı ama onlar gerçeği kabul etmediler.
Bunun üzerine Yüce Allah;
"Sana ilim geldikten sonra seninle tartışan olursa de ki; Geliniz çocuklarımız ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, canımızı ve canlarınızı çağıralım! Sonra lanetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim!" (Ali İmran 61) ayetini indirerek elçisine, onları lanetleşmeye çağırmasını ve böylece kimin gerçek üzere olduğunun belirlenmesini buyurdu!
Bu buyruğu alan Allah Elçisi, ikna olmayan Necran Hıristiyanlarını lanetleşmeye çağırdı! Onlar da kabul edip belirlenen gün ve yerde lanetleşmeye hazır oldular ama lanetleşme olmadan önce Hıristiyanların büyüğü yanındaki topluluğa dedi ki;
"Eğer Muhammed en öz yakınlarıyla lanetleşmeye gelirse onunla lanetleşmeye yanaşmayınız! Çünkü bu durumda ondan korkulur. Eğer bütün ashabını toplayarak bir kral havası içerisinde gelirse, onunla lanetleşmekten hiç korkmayınız! Çünkü onun bu davranışı doğru olmadığını ve sadece krallık peşinde olan şöhret sever biri olduğunu kanıtlamaktadır."
Kendi aralarında böyle bir karar alan Necran Hıristiyanları bir de görürler ki, Hz. Muhammed sadece beş kişilik bir toplulukla lanetleşmeye geldi! Bunun üzerine Hıristiyanların büyüğü, Allah Elçisinin yanındakilerin kim olduklarını sordu!
Ona dediler ki; Allah elçisinin yanı başında olan amcaoğlu ve damadı, arkasından gelen kadın biricik kızı Hz. Fatıma, iki tarafında bulunan çocuklar da torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir.
Bu cevabı alan Hıristiyan büyüğü, o nurlu yüzlere iyice baktıktan sonra dedi ki; "Ant olsun Allah'a öyle yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan isterlerse dağları yerinden oynatırlar.
Ey Hıristiyan topluluğu! Eğer yok olmanızı istemiyorsanız, en iyisi bu yüzlerle lanetleşmeye yanaşmayınız ve İslam devletine vergi vermeyi kabul ederek Muhammed'le barışınız!" Böylece Hıristiyan büyükleri lanetleşmeden vergi vermeyi kabul ederek oradan ayrıldılar…
İslam tefsircileri, ayette geçen oğullarımızdan amacın Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, kadınlarımızdan amacın Hz. Fatıma ve canlarımızdan amacın da Allah elçisi ve Hz. Ali olduğu konusunda birleşmişlerdir." (Müslim, Sahih, 2/360, H. 4420; Tirmizi, Sünen, 4/293, 5/301, H. 2925, 2658; Hâkim Haskani, Şevahidüttenzil, s. 120, 129; Hâkim, Müstedrek, 3/150; Ahmet, Müsned, 1/185, H. 1522)
Ehl-i Beyt'in beş kişiden oluştuğu konusunda yüzlerce mütevatir hadis ve rivayet vardır.
Ebu Basir, İmam Cafer-i Sadık'tan (r.a) sahih bir rivayetle şöyle nakletmektedir; "Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzap s.33) ayeti indiği zaman Ali, eşi ve çocukları Ümmü Seleme'nin evinde idiler. Hz. Peygamber (sav) onları bir parçanın altına alarak arz etti; "Allah'ım! Her peygamberin nübüvvetinin terazisi olan seçkin zümreden özel yakınları vardır. Bu terazi, benim nübüvvetimin içinde bu seçkin Ehl-i Beyt'imin dışında kimse değildir."
Bunun üzerine Ümmü Seleme (r. anha) dedi ki; Ey Allah'ın elçisi! Yalnızca bu birkaç kişi mi? Yoksa ben, senin Ehl-i Beyt'inden değil miyim?
Resûlullah (sav) cevaben şöyle buyurdu; "Benim Ehl-i Beyt'im ve nübüvvetimin terazisi Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir."
Hasin b. Semure, Zeyd b. Erkam'a; "Hz. Peygamberin (sav) hanımları da Ehl-i Beyt'ten midir? Diye sorduğunda, Hz. Zeyd (r.a) şöyle dedi; Allah-u Teâlâ'ya ant olsun ki, hayır… Çünkü kadın, bir müddet eşiyle birlikte olur, boşanınca babasının evine döner ve babasının ailesine katılır. Böylece kocasından bütünüyle kopar. Peygamberi Ekrem'in (sav) Ehl-i Beyt'i kendisine sadaka verilmesinin haram olduğu kimselerdir. Onlar hangi eve gitseler, nereye gitseler Hz. Peygamberin Ehl-i Beyt'i olmaktan çıkmazlar." (Geniş bilgi ve detaylı kaynaklar için bkz. Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)
- Rusya ekonomik bağımsızlığını nasıl kazandı? / 16.01.2020
- ABD’li profesörün itirafı / 15.01.2020
- İslam ve Mevlana - 2 / 12.01.2020
- İslam ve Mevlana -1- / 11.01.2020
- Ehl-i Beyt’i sevenlerin özellikleri / 12.12.2019
- Vatan müdafaası / 10.12.2019
- İmam Seccad; Namaz / 05.12.2019
- İmam Zeynelabidin (a.s) / 04.12.2019
- Gadir-i Hum’u inkâr edemezsiniz / 26.11.2019