Telafer, Irak ve siyasi duyarsızlık

Yazıma başlamadan önce hepinizin beraat kandilini kutlar, hakkımızda hayırlara vesile olmasını Cenabı Hak'tan niyaz ederim.Mübarek gün ve gecelerin yoğun olduğu, manevi iklimin doya doya yaşandığı üç ayların içindeyiz, ama maalesef içimiz kan ağlıyor.ABD Türkmen kenti Telafer'de terör estiriyor, tam bir soykırım yapıyor. Evlere giriliyor, kadın, erkek, çocuk demeden insanlar ya öldürülüyor, ya tutuklanıyor ya da çöle, açlığa ve sefilliğe sürülüyor.Kentin yüzde 90'ı boşaltılmış durumda. Yaralılar ölüme mahkum, çünkü kentin tek hastanesi ABD işgali altında, askeri üs haline gelmiş.500 kişi öldüğü söyleniyor, ama gerçek rakamların gizlendiği biliniyor.Bakın, Kızılay Genel Müdürü Tekin Küçükali Telafer hakkında neler diyor: "Buradaki insanlar yerlerinden yurtlarından edildi. Oradaki dramı anlatırken zorlanıyorum. Çocukların durumu vahim. İnsanlar ölüyor kurtuluyor, geride kalanlar ise zor şartlarda yaşıyor."Küçükali ayrıca Türkmenlerin izzet, şeref ve namuslarının tehlikede olduğu uyarısını yaptı.Evet, burnumuzun dibinde, bize oldukça güvenmiş, bizden dost kazığı yemiş olan soydaşlarımızın hali böyle. Peki, hükümetimiz bu konuda ne yapıyor?Hükümetimiz maalesef "gölge etme başka ihsan istemem" dedirtecek tarzda adımlar atıyor, beyanatlar veriyor.Yaptıkları açıklamalar ve uygulamalar, ABD'yi, peşmergeleri ve PKK teröristlerini cesaretlendirir mahiyette.Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Nasıl Telafer'de silahlı direnişçiler var diye operasyonlar yapılabiliyorsa, başka teröristlerin bulunduğu yerlerde de operasyonların yapılması gerekir. Bu bizim beklentimizdir. Irak'ın gücünün ne olduğunu tabii ki biliyoruz" talihsiz açıklamasını yaptı.Sayın Gül, "başka teröristler" derken, ABD'nin Telafer'de katlettiği Türkmenleri de terörist kategorisine koyuyor ve ABD'nin bu katliamını bilerek ya da bilmeyerek meşru zemine çekiyor. ABD'li yetkililer ise PKK ile mücadele teklifine "Önce Irak'taki direniş bitecek, sonra çaresine bakarız" diyerek dalga geçmekle meşguller.Yani ABD'nin fiili olarak söylemek istediği gerçek şu, "Önce şu ayak bağı olan Türkmenleri ortadan kaldıralım, sonra Şii, Sünni çatışmasıyla diğerlerini birbirine kırdıralım, Irak önce bir temizlensin, ondan sonra PKK".Adam tercüme olarak şunu diyor, "Oğlum PKK'yı ben çıkardım, hiç onu harcar mıyım".ABD temaslarında bulunan Başbakan Erdoğan ise PBS televizyonunda yayımlanan bir programda, Irak güvenlik güçleri yeteri kadar güçlenmeden, ABD askerlerinin ülkeden çekilmemesi gerektiğini söyledi.Güçlenmesini beklediği Irak güvenlik güçleri kim? Şu anda Telafer'de katliam yapan çoğunluğu peşmergelerden oluşan güvenlik güçleri. Peki, Irak'ta kalmasını istediği kim? Irak'ta 150 bin masum insanı katleden, Katliamı, tecavüzleri, işkenceleri bütün dünyaca delilleriyle bilinen, şu anda da Telafer'de soydaşlarımızı katleden, tecavüz eden işgal kuvvetleri.Eski Dışişleri Bakanı'nın ifadesiyle Irak işgali haksız bir işgal. Ne kitle imha silahı bulundu, ne de Irak'ın 11 Eylül'le bir ilgisi. Hayali bir senaryo, yüzbinlerce masumum kanı ve her gün yüzlerce insanın öldüğü, iç savaşın eşiğinde paramparça olmuş bir ülke.ABD bu coğrafyaya kitle imha silahı bahanesiyle girdi ve bulamadı, ama hem birinci hem de ikinci işgalde kimyasal silah, zayıflatılmış uranyum, napalm, misket bombası gibi çeşit çeşit kitle imha silahını siviller üzerinde kullandı.Bu toplu katliam silahlarını, başkasında varolma ihtimalini bile suç kabul eden ABD, bütün dünyanın gözü önünde, hem de uluslararası bütün kuralları da çiğneyerek kullandı.Şimdi sen kalkıyorsun, bu işgalci güruhuna hesap sorman gerekirken, "biraz daha kalman lazım" diyorsun. Yani bunun Türkçe'si, "az katlettin, az tecavüz ettin, az işkence yaptın devam et" demektir.Hadi Talabani Türkiye'den ve Suriye'den korktuğu için ABD'nin çıkmasını istemiyor, Bush ve İsrail ise arzı mevut projesi sebebiyle buradan ayrılmak istemiyor, bunu anlıyorum da, sana ne oluyor? Kimin avukatlığını yapıyorsun?Peki, sınırlarımızdan geçen askeri araç, iş makinesi ve patlayıcılara ne demeli?ABD'nin, Bakanlar Kurulu'nun 18 Nisan'da süresini uzattığı gizli kararnameye dayanarak İskenderun Limanı'ndan Kuzey Irak'a 4 bin 46 askeri araç, iş makinesi ve 3 bin 404 ton patlayıcı sevk ettiği ortaya çıktı. İskenderun Deniz Ticaret Odası kayıtlarına göre, yılın ilk 7 ayında 2 Yunan, 1 Malta, 2 Ukrayna ve 1 Bahama bandıralı gemiyle limana 4 bin 46 askeri araç ve iş makinesi getirildi. 11 Nisan'da da Danimarka bandıralı Jaguar, Leopard ve Dansus adlı gemilerle 3 bin 404 ton patlayıcı limana taşındı ve buradan İncirlik'e götürüldü. Sevkıyatı doğrulayan Deniz Ticaret Odası, "Kimin izin verdiği konusuna bizi karıştırmayın" açıklamasını yaptı. (Milliyet:16.09.2005) Sınırlarımızdan geçen bu patlayıcılar acaba nerelerde kullanılıyor? ABD el altından PKK'ya veriyor da bizim askerimizin şehit edilmesinde mi kullanılıyor? Ya da Telafer'de Türkmenlerin katliamında mı? Değilse nerede kullanılıyor? "Sadece lojistik destek sağlıyoruz" diyerek bu aziz millet niçin kandırılıyor? Bu konuda kamuoyu bir açıklama bekliyor.Sayın Başbakanımız Yahudi lobilerinden ödül almaya, iltifat almaya devam ediyor. Niye almasın ki? Başta Suriye, Pakistan olmak üzere tüm İslam ülkeleri İsrail konusunda ikna edilmeye çalışılıyor. Bir İsrail projesi olan Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika girişimi gönüllü olarak destekleniyor. Yapılan katliamlara seyirci kalınıyor, ayrıca lojistik(!) destek sağlanıyor. Arzı mevut kapsamında Türkiye'nin olduğunu da unutmayalım. ABD müttefikliği ve AB hayali uğruna taviz vermeye devam edersek, sonumuz Irak ve Telafer'den farklı olmayacaktır.Dün bizi işgal ettikleri zaman, yanımızda bize destek olan ülkeleri de İsrail'in ve ABD'nin kucağına atıyoruz. Yani kendimizi yalnızlığa doğru itiyoruz. Bu gidişat hiç de hoş değil.Uçuruma doğru hızla gidiyoruz, artık rüyadan uyanma zamanı gelmedi mi?Bu mübarek Beraat gecesinde Cenabı Mevla'dan hep beraber niyaz edelim: "Yarabbi halimizi düzelt ve bizleri doğru yolundan ayırma, bizi doğrularla birlikte kıl".