Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt ve Prof. Dr. Haydar Baş

İslam dini tarih boyunca birçok dahili ve harici saldırılara maruz kaldı. Dışarıdan gelen her saldırıyı bertaraf eden yüce dinimiz İslam; kendinden görünen, alnı secdede, başında sarığı, sırtında cübbesi olan ama içinde İslam'a düşman olan hainlerin zararlarına ancak bağrından çıkan, mayasında Ehl-i Beyt sevdası, nefesi taşıyan, ulû'l azim kahramanlarla karşı koymuştur. Bu kahramanlar tarihin her safhasında yalnızca Allah rızası için meydana çıkmış, hiçbir karşılık beklemeden kelle koltukta bu hainlere ve onların maşalığını yaptığı efendilerine karşı manevi cihat ilan etmişler. Mukaddes dinimizi ve onun vücut bulduğu İslam beldelerini canları pahasına korumuşlar.Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın başlattığı "İslam'ı Kuşatan Fitneler" panelleri sayesinde öğrendik ki ne onlar bu hainliklerinden vazgeçti ne de Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız gibi fikir ve mana mimarları mücadeleden vazgeçti, küfre karşı diz çöktü. Üstadımız; birlik ve beraberlik konusunda, Türk milletine aidiyetimiz konusunda, Dinlerarası Diyalog konusunda ve Ehl-i Beyt konusunda verdiği mücadeleyle, bizlere tarihte İslam'a musallat olan fitneler ve bu fitneleri gerçekleştiren eller konusunda ışık tuttu.İslam ve Türk tarihine bakınca gördük ki bu fitnelerin hem dini hem de milli birliğimize karşı en büyük ihanetleri içerdiği görülüyor. Nakşibendilik akımıyla başlayan İslam'ın Ehl-i Beyt'ten koparılması ve Emevi zihniyetine uygun hale getirilmesi fitnesi, Ahmet Sirhindi (İmam Rabbani) zamanında zirveye çıkarak Ehl-i Beyt düşmanlığına dönüşmüştür. Bu şahıs, Cenab-ı Hakk'ın tertemiz dediği, "Her türlü kirden arındırdım" buyurduğu Hz. Fâtıma Annemizin kadınlık hislerine yenildiği gibi ayete muhalif görüşler ileri sürmüştür (Redd-i Revâfıd). Hz. Peygamber zamanında ve sonrasında uygulanan, ayetle ve hadislerle sabit olan sesli zikrin haram olduğunu söylemesi, mevlid-i şerifi yasaklaması fitnelerinden yalnızca birkaçıdır.İslam'ı hayat nizamı olmaktan çıkarıp menkıbe ve hurafe şeklinde anlatarak, sahte kahramanlar eliyle, özü olan Ehl-i Beyt'ten koparıp Yezid'in saltanat limanına bağlayan bâtıl zihniyete karşı, imanımızı boğmaya çalıştıkları Emevi karanlığına karşı, aziz vatanın her köşesinde düzenlediği yüzlerce "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt ve İslam'ı Kuşatan Fitneler" panelleri kandiliyle Haydar tokadı vuran Prof. Dr. Haydar Baş, Ehl-i Beyt'in nefesini taşıyan bir gönlün neler başarabileceğini dosta düşmana göstermiştir. Onun imanı ve sabrı karşısında acze düşen zavallıların hasetleri, kinleri bundandır.Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu eşsiz mücadelesi göstermiştir ki; Müslüman, hayatını Hakk'ın gözetiminde olduğu düşüncesiyle yaşarsa, onu yolundan döndürebilecek hiçbir maddi ve manevi güç yoktur. Yalnızca Allah'tan korkan, yalnızca O'nun huzurunda diz çöken, fitnelere karşı, kınayanın kınamasından korkmadan böylesine mücadele eden bu büyük lider, çoktan tarihe mâl oldu. Cesaretiyle, ilmiyle, imanıyla kıyamete kadar bütün insanlığa örnek oldu. Haydar Baş'ın imanıyla ortaya koyduğu mücadele, milli, dini ve ekonomik hayatımızı kuşatarak "çözümün adresi" olarak adını tarihe yazdırdı.Sizlere tavsiyemiz, hasedi bir kenara bırakıp hakkın ve haklının yanında yer alarak kendinizi kurtarmanızdır. O, başladığı hiçbir işi yarım bırakmadı, hiçbir mücadelesinde geri çekilmedi, diz çökmedi. Çünkü o, yaptığı hiçbir işte Allah'ın rızasından başka bir karşılık beklemedi. Allah'a kul, milletine layık bir evlat olmak için mücadele verdi. Gücünü Allah'tan alanın yenilmesi mümkün değildir. Bu fitneleri de ortadan kaldıracak, Allah'ın izniyle hakla batılı milletimize öğretecek ve tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'in sancağını gönül kalemize dikecek. O, üzerine düşeni yaptı, Allah için şahidiz, şahidiz, şahidiz!