İnsanın düşebileceği en alçak seviye münafıklıktır. Ne kafir, ne Müslüman görünümlü bu insanların, yaşadığımız toplumda sayıları oldukça fazladır. Fakat bu insanlar "bizler Müslümanız" söylemleri ile bizden gibi görünmektedirler. Oysa Müslüman olmak bir iddiadır. İspatı da yaptığı amel ve davranışlardır. Eğer söylemleri ile eylemleri çelişiyorsa burada sıkıntı var demektir. Münafıklık kalplerinde maraz hastalık olan, Müslüman olduğunu iddia eden fakat kalplerinde gerçek Müslümanlara kin olan kafirden daha şedit insanlardır. Münafık iki çeşittir. Biri amelde münafıktır. Yani örneklendirecek olursak, toplumda namaz kılar yalnızken genelde kılmaz, toplumda oruç tutar yalnızken tutmaz, gibi. Diğeri itikatta münafıktır aslında. İslam'a inanmadığı gibi gerek toplum, gerek aile, gerek çıkar ilişkileri açısından inanmış gibi görünür ki bunlar en tehlikelileridir. Münafıkların belirgin özellikleri vardır. Konuştukları zaman yalan söylerler. Söz verdiklerinde tutmazlar. Emanete ihanet ederler. Bu hasletlerden biri ya da hepsi yaşantısında olanların, münafık olma şüphesi vardır.Konuyu yaşadığımız toplum üzerinden analiz etmemiz gerekirse deriz ki, konuştukları zaman yalan söyleyen, emanete ihanet eden, sözlerini yerine getirmeyen idareciler meclistedir. Bunlarla birlikte olmak da nifak tehlikesi olan birlikteliklerdir. Günümüz siyasetinde saydığımız bu özelliklere haiz gerek iktidar, gerekse muhalefet siyasileri mevcuttur. Burada bunları örneklendirmekten ziyade, toplumun tavrını değerlendirmek istiyorum. Örneğin seçimler yaklaşırken her partinin açıkladığı asgari ücret vaadi malumdur. Ülkenin bütçesi açık verirken meclis içi ve dışındaki partilerin açıkladıkları asgari ücreti vermesi imkansızdır. Çünkü proje, kaynak göstermeden yamalı bütçeyle verilen sözler, yerine getirilemeyecek boş vaatlerdir. Asıl işin vahim olanı toplumun büyük bir kesimi bu vaatlere inanıyor, söylenen sözlere aldanıyor, tuttuğu siyasilerin ardından yapılan yanlışları örtmeye çalışarak hakkı bâtılla karıştırıyor. Parasız avukatlık bu olmalı herhalde.Hem dünyasını hem ahiretini kaybeden insanlar büyük ziyandadır. İşin asıl vahimi, kaynağını sunan projesi olan ve bunu Milli Ekonomi Modeli'yle artık sağır sultanın bile duyduğu-bildiği Bağımsız Türkiye Partisi'nin vereceği asgari ücrete itiraz etmeleridir. Her hali ile mükemmel olan bu sistemin inkarı elbette toplumun çıkarlarına ihanettir. Bu da emanete ihanet etmek demektir ki nifak kokan bir davranıştır. İnsanımızın ve insanlığın kurtuluşu demek olan bu sisteme karşı çıkan insanlar aslında, kalplerindeki kin yüzlerine vurmuş bedbaht insanlardır. Kendilerini çok kolay belli ediyorlar. Tek avantajları sayılarının biraz fazlaca olması. Fakat bu, kalabalık olmaları kendilerinin dünyada ve ahirette hüsrana uğramalarına engel olamayacaktır. Münafıkların şerrinden, münafık olmaktan, onları sevip onlarla birlikte olmaktan Allah'a (c.c.) sığınırız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018