Trakya’dan doğalgaz fışkırıyor ama…

Ülkemizdeki maden zenginliğini Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllardır ifade ediyor ama millet olarak O'nu duymazdan ve görmezden geldiğimiz için bu zenginlikten istifade edemiyoruz.

Kanadalısı, Almanı, İngilizi, Amerikalısı, İtalyanı, Fransızı, İsraillisi fazlasıyla istifade ediyor ama bize ait olan bu kaynaklarımızdan bizler istifade edemiyoruz.

Onlar bizim madenlerimizle ceplerini, kasalarını doldururken, bizlere elbette ki "taş taşımadaki maharetimiz" kalıyor.

Ülkemizde hemen hemen her gün yeni bir maden rezervinin keşfedildiğiyle alakalı haberler yayınlanıyor. Bu seferki haber Tekirdağ'ın Muratlı ilçesinden… Muratlı ilçesine bağlı Yukarısırt köyünde bir tarladan 286 milyar metreküplük doğalgaz rezervi tespit edildi.

Türkiye'nin yıllık doğalgaz ihtiyacı 50 milyar metreküp olduğuna göre, sadece bir tarladan "şimdilik" keşfedilen doğalgaz tüm Türkiye'nin 5 yıllık ihtiyacını karşılıyor. Ama sevinmeyin, neden mi? Türk milletine ait bu doğalgaz maalesef Türk milletine yar olmuyor. Çünkü maden ruhsatı Norveçli Equinor ve Kanadalı Valeura firmalarına ait…

Bu şirketlerle Mayıs 2016'da doğalgaz ve petrol aramaları için sözleşme imzalandı.

Şirketler, Muratlı ilçesinin diğer köylerinde de keşif çalışmalarına devam ediyorlar.

Yukarısırt köyü muhtarı Şerif Yıldırım, bir yıldan beri devam eden çalışmalarda diğer bölgelerde de gaz bulunduğunu ancak ne kadar olduğunun açıklanmadığını söyledi.

Doğalgaz keşfini duyan köylüler, böyle bir zenginliğin üstünde olmaktan ziyade, arsalarının değer kazanmasından memnun oluyorlar. İşte milletimizin geldiği nokta… Adamın tarlasında yaklaşık 500 milyar TL değerinde doğalgaz çıkıyor ama o arsasının yüzde 40 değer kazandığına seviniyor.

Kaz Dağları'nda da Kanadalı Almos şirketi 100 milyon dolarlık mütevazı bir yatırımla 4,5 milyar dolarlık bir gelir elde ettiğini açıklıyor ama bizim insanlarımız iyi taş taşımanın mutluluğunu yaşıyorlar.

Ulu önder Atatürk'ün göklere taşıdığı güçlü Türk milletini maalesef nerelere düşürdüler.

Atatürk, "Ben bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı asla öğretemedim" dedi; ama kafası ve gönlü "Batılı" olan, batı kompleksiyle yatıp kalkan birileri bunu fazlasıyla başardı(!).

Bu yılın Şubat ayında da Trakya'da yeni doğalgaz sahaları keşfedilmişti. Hatta bu konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez TRT haber kanalına şu açıklamayı yapmıştı: "Trakya'da birkaç yıldır süren çalışmalardan sonra küçük doğalgaz keşfimiz var. İstanbul Batı Çeltik ve Tekirdağ Kapaklı sahalarında doğal gaz keşfedildi."

Yabancı şirketlerin bulduğu ve sahiplendiği doğalgaz kaynaklarımızın "küçük" olarak tasvir edilmesi de oldukça manidar…

Sadece bir tarlada bulunan doğalgazın 286 milyar metreküp olduğu, Türkiye'nin 5 yıllık ihtiyacına denk olduğu dikkate alındığında, ne kadar küçük(!) olduğu anlaşılıyor.

Yeri gelmişken, yıllar önce Tekirdağ'da bulunan Namık Kemal Üniversitesi'nde doğalgazla ilgili yaşanan bir hadiseyi hatırlatalım.

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde 2002 yılında su kuyusu açmak için çalışma başlatan Devlet Su İşleri (DSİ) tesadüfen bir tür gaza ulaştı. 

Üniversite yönetimi, kurduğu entegre tesisle gazı üniversitenin ısınma sisteminin tümünde kullanmaya başladı. Ancak kuyu, Trakya'daki petrol arama, işletme ruhsatını elinde bulunduran Amerikan şirketinin devreye girmesiyle kapatıldı.

Bu doğalgaz 100 metre derinlikte bulunmuştu, yani yüzeye çok yakın…

Bu haberleri okuduktan sonra aklıma Doğu Akdeniz'de yaşanan doğalgaz gerilimi geliyor.

Bizler Türkiye olarak kendimize ait maden rezervlerini yok pahasına yabancılara devrederken, söyler misiniz Kıbrıs civarındaki doğalgaz konusundaki mücadelemizde bizi hiç ciddiye alırlar mı?

Elbette ki Doğu Akdeniz'deki "tartışmalı" bölgelerdeki hakkımıza sahip çıkacağız ama önce "tartışmalı olmayan", yüzde 100 bize ait olan madenlerimize sahip çıkalım, kurda çakala kaptırmayalım. Bunu halledersek Doğu Akdeniz kendiliğinden çözülür.

14 Kasım 2019 tarihinde çıkan bir haberde, 35 maden sahasının daha ihaleye açıldığı belirtildi. Yani madenlerimizin talan edilmesi için kapı açmaya tam gaz devam ediyoruz, ne yazık ki asla akıllanmıyoruz.

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde madenler karşılığı senyorajın devreye konulması ve madenlerin devlet-millet ortaklığıyla işletilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ülkemizin bilimsel gerçeklerle 3 katrilyon dolar bir maden rezervine sahip olduğu düşünüldüğünde söyler misiniz bu proje Türkiye'yi dünyanın en güçlü ve en zengin ülkesi yapmaz mı; Türk milletinin de kıyamet sabahına kadar karnını doyurmaz mı, sırtını giydirmez mi?

Prof. Dr. Baş'a kulağımızı kapadık; hazine üzerinde oturan ve hazinesi ecnebiler tarafından yağmalanan bir dilenci olmaya, battıkça batmaya devam ediyoruz. Ayıkmak dileğiyle…