Trump, Bush olma yolunda

ORHAN DEDE/ANALİZ

ABD Başkanı Donald Trump gibi Cumhuriyetçi olan George W. Bush'un başkanlığı döneminde, önce Saddam Hüseyin'i Kuveyt'e girmesi için cesaretlendiren ABD, sonra 'Saddam geliyor' korkusuyla Körfez Arap ülkelerinin başındaki kralların akıllarını başlarından almıştı.
İktidarı kaybetmemek için ABD'nin silah şirketlerinin gönderdiği tüm silahları fahiş fiyatlarla satın alan Arap ülkeleri, ABD ekonomisine doping etkisi sağlamıştı. Ardından Afganistan ve Irak işgalleri gelmişti. 20 Ocak'tan bu yana Donald Trump'ın başkanlık koltuğunda oturduğu ABD, yine benzer bir plan peşinde.
O dönemde Kuveyt'i işgal eden Saddam'ın ülkelerine saldıracağından endişelenen başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin kasalarını ABD, kelimenin tam anlamıyla tam takır bırakmıştı. Şimdi aynı senaryo farklı bir şekilde uygulanmak isteniyor. Böyle bir senaryonun hedefine ulaşabilmesi için bir düşmanın varlığına ihtiyaç duyulduğu malum. Aslında bu düşman olarak IŞİD terör örgütü düşünülüyordu.
Ama Rusya, İran ve Türkiye'nin üçlü mekanizmayla bu örgütle mücadele etmeye başlaması ABD'nin elinden bu gerekçeyi alarak oyununu bozdu. Hiçbir düşman bulunmazsa diye adeta yedekte bekletilen İran, bu süreçte ABD için atacağı adımların gerekçesi yapılacak. Şimdiden ABD, İran'ın son olarak gerçekleştirdiği füze denemelerini tehdit saydığını ve bu denemelerin uluslararası kanunları ve Nükleer Anlaşmayı ihlal ettiğini iddia etmeye başladı bile.
Bundan sonraki süreçte tıpkı Saddam tehlikesinde olduğu gibi ABD, İran tehdidi kat kat abartarak, İslam coğrafyasının dengeleriyle oynayacak. Belki yeni savaşlar çıkacak ya da var olan savaşlar daha da kızışacak. Her ne olursa olsun bölge ülkeleri daha fazla silah satın alacak ve elbette bu silahların büyük çoğunluğunu ABD'li silah şirketleri satacak.
Amerika için Arap koalisyonu!
ABD'nin eski Başkanı George Bush ve Neoconlar döneminde gücünün zirvesine ulaşan ve Washington'u Afganistan ve Irak savaşına sürükleyen sözde Ilımlı Arap Koalisyonu, yeni Başkan Donald Trump'la yeniden güçlenecek gibi örünüyor. İran, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Sudan ve Somali vatandaşlarının Amerika'ya girişlerini yasaklayan -yargı kararıyla şimdilik engellendi- Trump, bu ülkeleri iflas etmiş ülkeler oldukları için değil, Amerikan politikalarına ters bir eksende bulunmaları nedeniyle seçti. Vize yasağı kararı alınan bu ülkeler Filistin ve Lübnan'a İsrail ile mücadelelerinde destek olan ülkeler.
Kral Salman'la 43 dakika!
İran, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Sudan ve Somali'ye karşı cephe açan Trump, eş zamanlı olarak Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri yetkilileriyle bilinçli olarak telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Bu aslında 'ABD olarak biz sizi farklı görüyoruz' anlamına geliyordu. Suud Kralı Salman Bin Abdülaziz ile Trump 43 dakika boyunca telefonda görüştü. Görüşmede hangi anlaşmaların yapıldığı bilinmiyor.
Ama ana başlıkların İran ve Yemen, Irak ve Suriye'deki gelişmeler, birlikte atılacak adımlar ve bu adımlar için Arabistan'dan sağlanacak maddi destek olduğunu tahmin etmek zor değil. Trump'ın kurmayı planladığı Ilımlı Arap Koalisyonu'nda Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Ürdün, Cezayir, Fas, Libya ve Tunus gibi ülkelerin bulunacağı tahmin ediliyor.
Bu bağlamada Trump'ın telefon trafiği de bu tahminle örtüşüyor. Başkanlık koltuğuna oturduktan kısa süre sonra telefonla görüştüğü Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'ye Trump, Mısır'a yapılan askeri desteğin devam edeceği sözünü vermişti.
Bütün bunlar ABD'nin, Suudi Arabistan ve Körfez Arap ülkelerinin son dolarlarına kadar sömürüleceği anlamına gelmektedir. ABD'nin her zaman başvurduğu gerginlikleri, çatışmaları ve terörizmi arttıran bu kanlı politikanın kurbanı her zamanki gibi bölge halkı olacak.