Uygulanan bağımlı ve tavizkar politikalar neticesinde yolgeçen hanı muamelesine tabi tutulan ülkemizde her önüne gelen, milletimiz, devletimiz ve devletimizin bel kemiği olan kurumlarımız hakkında atıp tutmaya başladı.Esasen bu süreç uzunca zamandan beri devam ediyordu, ama hiç bu kadar cesaretli(!) saldırılmıyordu.Ortalıkta yazar ve yorumcu diye geçinen biri, Türkiye Cumhuriyeti'nin en temel kurumlarından olan ve varlığımızın devamını sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında oldukça ağır cümleler sarfetmiş. Hatta belden aşağı vurmuş da diyebiliriz."Entrikalar çeviren fesat ocağı" demiş, "Vatandaşlarını suç işleyerek tezgaha düşüren" demiş, "Komplo ve provokasyonlar tertip ediyor" demiş, Cumhuriyet tarihinin en ciddi tehdidinin TSK'nın içinden geldiğini söylemiş?Ve bu yazar ordumuza yaptığı bu kadar hakaret ve karalamalardan sonra "Bu kurumsal yapıya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım" diyerek ağzındaki baklayı çıkarmış ve böylece son noktayı da koymuş.Amacın üzüm yemek değil bir takım bahaneler ve senaryolar üreterek bağcıyı dövmek olduğunu söyleyebiliriz.Aynı yazarın ve ona bu yazıyı yazdıranların 34 PKK'lının elini kolunu sallayarak pişmanlık dahi duymadan APO'nun talimatıyla ülkemize gelişine verdiği destek malum.Bırakın en ufak bir tepkiyi bu süreçten oldukça memnunlar ve alkış tutuyorlar.Dikkat edin, yıllarca ülkemizde terör estiren onbinlerce evladımızı şehit eden ve de ülkemizi bölme hedefinden de asla vazgeçmeyen teröristlere alkış, bu teröristlerle bizler için, ülkemiz için canı pahasına mücadele eden Silahlı Kuvvetlere ise hakaret ve iftira?Ve bu insanlar hala ülkemizde yazmaya devam ediyorlar ve yazarken hakaret dozajlarını da sürekli arttırıyorlar.Siyasilerimizin demokratik açılımdan kastı bu olsa gerek?Bugünlerde "nasıl bir TSK" soruları sorulmaya başlandı. Bunu da son zamanlarda ortaya çıkan belge tartışmalarına dayandırıyorlar.Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, suçlu olan biri varsa bu asker de olsa, vatandaş da olsa, bakan da olsa, milletvekili de olsa, zengin de olsa fakir de olsa adil bir şekilde cezasını çekmelidir. Adaletin sağlanması için suçlu biri varsa asla cezasız kalmamalıdır.Bu manada eğer bir şeyin "nasıl"ını tartışacak olursak, bu işe TSK'dan değil, öncelikle siyasilerden başlamak gerekmektedir.Çünkü en çok yolsuzluk yapan, hakkında suç duyurusu yapılan kesim maalesef siyaset kurumudur. Milletimiz kendisi seçmesine rağmen en fazla güvensizlik duyduğu kurum siyasettir en fazla güvendiği kurum ise Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Şimdi dilerseniz işin perde arkasına biraz bakalım.Hatırlarsanız AB'nin birçok ilerleme raporunda TSK'nın etkisiz hale getirilmesi bizzat siyasilerimizden istenmiştir. AB, TSK'nın Türk milletinin çıkarlarını koruyan, misakı milli hudutlarımızı kontrol altında tutan ve gerektiğinde AB ülkeleri ile bile savaşan bir güç olmasını asla istememektedir. AB, Türk askerini, AB çıkarları için, "Avrupalı biri ölmesin onun yerine Türk askeri ölsün" mantığıyla savaşacak bir paralı asker olarak görmektedir. Bu sebeple Türkiye'yi AB içinde istemeyen AB liderleri, Türk askerinin AB ordusu içinde operasyonel ve emireri olmasını talep etmektedir. Aynı AB güneydoğu sınırlarımızın Türk askeri tarafından değil de uluslar arası bir güç tarafından korunmasını gerektiğini de belirtmişti. Türk askeri AB için ölürken, sınırlarımızı AB koruyacakmış, nasıl koruyacaksa? ABD'nin de talepleri de farklı değil. Turuncu devrimlerin mimarı ABD'li Soros "Türkiye'nin en iyi ihraç unsuru askeridir" demiştir.ABD, Türk askerinin, ABD idealleri için nasıl daha önce Kore'de öldüyse, bugün Afganistan, Pakistan ve İran'da da aynen öyle ölmesini istemektedir. İşte AB ve ABD bunu talep etmektedir. Bizim taşeron yazarların ve siyasilerin de aslında demek istedikleri ve bugün diyemedikleri ama yarın rahatlıkla diyebilecekleri mesele özetle budur.TSK'nın da kendileri gibi batı taşeronu olmasını istemektedirler.TSK kolay oluşmamıştır ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletimizin koruyucusudur. Bu kurumu bir takım senaryolarla yıpratmaya çalışmak ülkemizin ve milletimizin geleceği için endişe kaynağıdır.TSK, devletimizin ve milletimizin bekası için Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk tarafından verilen milli misyonu aynen devam ettirmelidir.Ülkemiz üzerinde menfur hesapları olan AB ve ABD'nin talepleri doğrultusunda en temel kurumlarımızı şekillendirmek, onlarda misyon değişikliğine gitmek ülkemizin ve milletimizin asla menfaatine olmayacaktır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Taksim Meydanı, emekçilere neden kapalı? / 01.05.2024
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Taksim Meydanı, emekçilere neden kapalı? / 01.05.2024
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024