Turistik Ortadoğu Turları...

Ortadoğu'da hızını kesmeden devam eden soykırımın Amerika tarafından durdurulacağını zannedenler, ABD'nin isteksiz turlarının Şaron'a zaman kazandırmak olduğunu anladılar mı acaba?

İsrail, küresel terörizmin prototipini çizmeye ABD hamiliğinde devam ediyor. ABD Dışişleri bakanı Powell'ın İsrail'in uyguladığı soykırıma zaman kazandırmak amacıyla başlattığı Ortadoğu turunun sonucu ortada. Filistin'in acılarını durduracak bir sonuç değil bu. Dışişleri Bakanının ziyareti, İsrail saldırılarının tamamlanması için Amerika'nın önemli bir jestiydi. Bu nedenle Şaron ve Powell bir taraftan Filistinliler tank paletlerinin altında ölürken, akan kanların üstünde viskilerini yudumlayarak kahkahalar atıyorlardı. Ve Amerika katilin barışseverliğini tescil ediyordu tüm dünyanın gözünün içine bakarak. Powell, Amerika'nın her zaman İsrail'in yanında olacağını açıkladıktan sonra, "Arafat artık stratejik bir seçim yapmalı" diyordu.

ABD Dışişleri Bakanı Arafat ile görüşmesinde hangi ülkenin dışişleri bakanı olduğunu karıştırmış olmalı ki; Arafat'tan talepleri Şaron'nun Arafat'a iletmek istedikleriydi. Karargahının kapısına dahi çıkamayan Arafat'a bir dizi talimatlar sıralanırken, İsrail'in Filistin kentlerindeki insan avı devam ediyordu.

Amerikanın tam desteğini alan Şaron Sabra Şatilla katliamlarına şimdi de başta Cenin olmak üzere, Ramallah ve Nablus'u ve diğer Filistin şehirlerini de ekliyor.

Amerikanın teröre karşı savaş, hatta kuralsız savaş konseptiyle İsrail'in uygulamaları örtüşüyor. Bugünkü katliamlarına terörü bahane eden İsrail, yarım yüzyıldır bölgede geliştirdiği sistematik terörü kimseye izah etmek zorunda hissetmiyor kendini. İsrail savunma değil genişleme ve işgal savaşı yapıyor. Geleceğini temellendirmek içinde tüm Filistinlileri sindirmek ve gerekirse öldürmeyi hedefliyor. Bir aydır yapılan katliamın bilançosuna bakıldığında bu çok kolay anlaşılacaktır. BM temsilcisi bile Ceninin deprem yaşamış görüntüsünü izlerken ne diyeceğini bilemiyor. Amerika ise bu yıkıntıların üzerinde Bush'un desteğiyle İsrail'e destek mitingi organize ediyor.

İsrail ile Filistin arasında yapılan barış görüşmelerinde sürekli olarak arabulucu olan Amerikanın bu rolünde ne derece samimi olduğunu tartışmaya bile gerek yok. Zira Amerika yıllardır tarafların imza koyduğu Oslo anlaşmasına uymalarını talep etmek yerine; İsrail'in her seferinde yeniden getirdiği uzlaşılmaz planlarını Filistin tarafına dayatıyor. Yeni bir barış görüşmesinde ise Şaron Arafat'ı karşısında görmek istemediğini söyleyerek, anlaşma yapacağı tarafı ve kişiyi kendisi belirliyor.

Bütün bunları izleyip kimin, nasıl terör yaptığını belirlemek gerekiyor. Dünya jandarmalığını üstlenen Amerikanın dünya coğrafyasının tamamına yayılan eylemlerinin bilançosu çıkarıldığında gerçek küresel terörün yüzü çıkıyor ortaya. ABD 55 yılda 20 ülkeye karşı terör eylemlerine girişti. Sivilleri öldürdü, sivil hedefleri tahrip etti. Her seferinde sınırsız özgürlük adına yapılan bu eylemlerin ardı arkası gelecek gibi değil.

ABD'nin Ortadoğu'daki stratejik hedeflerini tanımlamak gerekirse karşımıza 2 hedef çıkıyor. Jeostratejik hedefi Basra Körfezi'nin güvenliğini sağlamak ve bu bölgeyi kontrol etmek ile Ortadoğu güvenliğinin diğer önemli parçası olarak Doğu Akdeniz'in kontrol ve İsrail'in güvenliğini sağlamak. Jeoekonomik hedef ise petrol akışının sürekli ve güvenli bir şekilde akışının kontrolünü elinde tutmak olarak tanımlanabilir. Tüm bu hedefler İsrail'in Ortadoğu'daki varlığını pekiştirmekten ve karşısına çıkacak tüm güçleri pasifize hatta yok etmekten geçiyor. Her fırsatta Irak'a çullanarak, bu ülkeyi içerdeki muhalif unsurlarla birlikte üçe bölmenin hesapları çok açık. Sadece bu bahaneyle 1991 yılında tüm müttefikleriyle giriştiği Körfez Savaşının gerekçelerinin en önemlisiydi İsrail'in güvenliği.

Bölgesel, stratejik ve paylaşım hedefleri önümüzdeki yıllarda bu birlikteliği daha da arttıracak. Ortadoğu haritasında yapılacak en ince düzenlemeler İsrail'in güvenlik kaygılarını izale edilecek şekilde yapılıyor. Dolayısıyla orta ve uzun vadede Ortadoğu'da barışın sağlanması mümkün değil. Zira İsrail'in bölgedeki stratejisi savaşı ve katliamı gerektiriyor.

Son yaşananları Şaron'un kasaplığına bağlayanlar yanılıyorlar. Tüm bunlar İsrail'in devlet politikası. Amerika'ya düşen ise İsrail'in hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırmak.