Türk’ün Türklük bilincini yok etmek

Batı emperyalizminin özellikle Tanzimat’tan beri ülkemiz üzerinde oynadığı oyunlardan biri, Türk milletinin milliyet bilincini yok etmeye dönük çalışmalarıdır. Aynı Batı, özellikle 1789 Fransız İhtilâli’nden sonra yoğun olarak kendilerini ve diğer Hristiyan unsurların milliyet bilincini güçlendirirken; Türk’ün Türklük bilincini yok etmek için olağanüstü bir propaganda çalışması içine girmişti. Bu bağlamda yaptığı çalışmalar ana hatlarıyla şunlardı:
Kendi üniversitelerinde başlattıkları Oryantalizm çalışmalarıyla Türklerin ne kadar barbar, zalim, medeniyetsiz, kültürsüz, kötü bir ırk olduğunu ispat etmeye dönük güya bilimsel yayınlar yaparak Türklerde aşağılık ve utanç duygusu uyandırmak istediler. Böylelikle bu tür “yüksek bilimsel!...” çalışmaları okuyan ya da dinleyen Türk, nasıl kötü bir millete mensup olduğunu öğrenecek ve milliyetiyle övünmek bir tarafa, bir an önce bu milliyetten çıkmaya, kendi kimliğini gizlemeye, hatta zamanla kendine başka bir milliyet edinmeye başlayacak ya da kozmopolit bir kişiliksizlik içinde yaşayıp gidecektir. Milliyet ruhu söndürülmüş, milletine mensubiyet bilinci ve heyecanı yok edilmiş, salt bedeni için yaşayan atomize olmuş fertlerden oluşan kuru bir kalabalığa dönüştürülmüş Türk milleti, kolayca güdülebilir, sömürülebilir ve hatta yok edilebilir.
Türk’ün milliyet bilinci yok edilerek Türk-İslam coğrafyasının emperyalizme karşı direniş gücü yok edilmiş olacaktır. Ayrıca İslam dünyasının İslam’dan uzaklaştırılıp Hıristiyanlaştırılması projelerinin gerçekleştirilmesinin önündeki en büyük engel olarak milliyet ruhu diri bir Türk milleti olduğunu biliyorlar. Tarihte Haçlı saldırılarını geri püskürten unsur, milliyet ruhu canlı Türk orduları idi. O zaman öyleydi bugün de böyledir. Haçlı-Siyon cenahı bunu bildiği için Türk’ün kendilik bilinci olan Türklük şuurunu yok etmeye çalışıyor. Amerika kaynaklı ve yönlendirmeli yeni Türksüz anayasa çalışmalarının hedefi de budur.
Dışarıdan Haçlı-Siyon emperyalistler, içerden onların sözcüleri ve temsilcileri, Türk’ün milliyet bilincini yok ederlerse siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî anlamda uygulayacakları emperyalist baskılarına, sömürü düzenine, hâkimiyet projelerine direnecek, engel olacak, itiraz edecek bir millî varlık kalmamış olacaktır. Yani emperyalizm programlarını uygun bir zeminde kolaylıkla yürüteceklerdir. İstedikleri budur.
Türk milletinin milliyet bilincini yok edip öbür taraftan Türk millet bütünlüğü içinde yer alan bazı küçük kavimlerin kavmiyet bilincini yükselterek, onları destekleyip himaye eder görünerek bir kargaşa ortamı oluşturup bu ortamda emperyalist amaçlarını kolaylıkla gerçekleştirmek istiyorlar. Kavimlerin ırkî damarlarını tahrik ederek dayanışmacı millet bütünlüğü yerine çatışmacı kavmiyet karmaşası üretmek istiyorlar.
Son yıllarda ülkemizde demokrasi, insan hakları, kültürel haklar adına Türk millet bütünlüğüne karşı savaş açılmış durumdadır. Bu coğrafyada İsrail’i koruyup ona destek olacak Amerika kontrolü altında bir Kürdistan kurma çalışmaları yoğunlaşmış durumdadır. Bu Kürdistan devleti, hiçbir zaman Kürt kavminin devleti olmayacak; tamamen İsrail jandarması ve Amerika pazarı olan bir korsan ve eklenti yapı olacaktır. Bu bakımdan bu yapıya öncelikle Kürt kavminin karşı çıkması gerekir. Hem Barzani hem PKK unsurlarının hem etnik olarak hem de dinî ve kültürel olarak Kürt kavmiyle alakası yoktur. Müslüman Kürt kavmi, Türklüğü sosyolojik, hukukî ve kültürel anlamda millî bir kimlik olarak kabul ederek, ancak Türk millet birliği içinde kalarak insanlık onuruyla yaşayabilir. İslamlıkla ve Kürtlükle alakası olmayan Barzani ve PKK devleti tasarımı, Amerikan emperyalizmi altında Müslüman Kürt kavmini köleleştirme sisteminin adıdır. Haçlı-Siyon emperyalizmi altında dini ve emeği alınmış bir köle olarak yaşamak mı, yoksa Türk millî kimliği altında yüzyıllardır olduğu gibi özgür ve şerefli bir şekilde Müslümanca yaşamak mı? Tercih, Müslüman Kürt kavminin. Emperyalizm, Kürdistan projesini Türk düşmanlığına dayalı bir yapı üzerinden inşa etmeye çalışıyor. Müslüman Kürtlerin bu oyunun farkına varması ve bozması lazım. Türklüğün kavmiyetçilik temelli ilkel bir ırkçılık değil, kültürel, sosyolojik, tarihî, hukukî ve hatta bir ölçüde dinî anlamda bir milliyet kimliği olduğunu anlaması lazım. Yüzyıllar boyu Batı dünyası, “Türk” kelimesini “Müslüman” manasında kullanmış, Türk deyince bütün müslümanları kastetmiştir. Bunun Batı kaynaklarında yığınla belgesi vardır. Dolayısıyla Türk demek günah ve ırkçılık değildir, Kürt düşmanlığı manasına da gelmez. Tam tersine Türkiye sınırları içinde Kürd’ü de, diğer kavimleri de kapsayan bir milliyet kimliğidir. O bakımdan bu ülke vatandaşlarının tamamının Türklük kimliğine kendi doğal kimliği olarak sahip çıkması, emperyalizme karşı en akıllı bir tavır alıştır.
“Türkiyeli!...” gazete ve televizyonlarda kendilerine Türk millet yapısını çözme ve dağıtma misyonu biçenler, yalan yanlış propaganda laflarıyla Türk çocuklarının millî kimliklerini boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Bu tür propagandalarla Türk millî kimliğimizi reddederek bizi, “Bizanslıların, Ermenilerin, Rumların, Kürtlerin ortak çocuklarıyız” diyerek kozmopolit, ruhsuz, kişiliksiz, kimliksiz, amaçsız bir yığına dönüştürmek istiyorlar. Ama helal süt emmiş hiçbir Türk çocuğu, bu türden karanlık sözlere itibar etmeyecektir.
Biz, millî Türk kimliğimizi koruduğumuz ve sahiplendiğimiz sürece Haçlı-Siyon emperyalizmi Türk-İslam dünyasında istediği gibi at oynatamayacaktır. Bunu bildiği için Türklüğe karşı savaş açmıştır. Biz Türk milleti olarak 1095’ten beri bize yönelik Haçlı saldırılarını göğüslemeye alışığız. Türk milliyetini yok etmeye yönelik yeni Haçlı saldırıları siyasetle, basın yayın yoluyla, eğitimle, sanatla, para oyunlarıyla oluyor. O zaman müdafaa hatlarımızı ona göre tahkim etmeliyiz.