Okuyucu hatırlayacaktır; Kopenhag kriterlerinin gündelik hayatımıza her geçen gün biraz daha fazla sokulmasıyla birlikte Ağrı ve Ali Bey Adası'nda İstiklâl Marşımızın okunmasını içlerine sindiremeyen kafa sonra türkülerimizi Rumca ve Ermenice söylemeye başlamış, arkadan paramıza el atarak Efes'li, Ayasofya'lı banknotları gündeme getirmişti ve biz de sormuştuk, "sırada ne var?" diye..
Sırada "dil"imiz, Türkçe'miz ve tarihimiz varmış.
Millî Eğitim Bakanı Bostancıoğlu buyurmuş; "Edebiyat kitaplarına bakarsanız İslamiyet'ten önce Türk edebiyatı İslamiyet'ten sonra Türk edebiyatı diye bir ayrım var, oysa ki Türk milletinin miladı cumhuriyettir. O nedenle cumhuriyetten önce ve sonra Türk edebiyatı olarak bir ayrım yapacağız."
Bu düşüncede Türkçe'den çok, onunla beraber ve daha da önemli olarak bir tarih bilinci vardır.
Yanlı, çarpık, sapkın bir tarih bilinci, yahut bilinçsizliği.
Durum vahimdir kıymetli okuyucu.
Türk diye bir millet olmadığı, şu anda bu topraklarda yaşayan insan topluluklarının binyıllardır yaşamış mikro etnisitelerin karışımı bir güruh olduğu yolundaki eski kelaynak teorisi yeniden hortlamıştır.
Bu görüş 1923'den öncesini yok sayar. Bu tarihte, daha önce olmayan bir millet doğmuştur. Daha doğrusu bu, bir millet bile değil temeli "pasaport birlikteliğine-nüfus cüzdanı beraberliğine" dayanan bir kitledir.
Şimdi bu topraklarda yaşamakta olanlar 1923'te Anadolu ve Trakya'ya uzaydan paraşütle inmişlerdir.
Bostancıoğlu'na iki soru;
1. Muhterem pederleri o yok saydığı devletin, Osmanlı'nın vatandaşı değil miydi? 2. Bakan beyin bu teorisinden Misâkı Millî sınırları dışında yaşayan Türklerin haberi var mı? Öyle ya "Türk Milletinin milâdı Cumhuriyet" ise ve bu insanlar da Cumhuriyet'i hiç yaşanmadıklarına göre kendilerine şimdi ne diyorlar?
Gelinen nokta TUSİAD'ın yazdığı alternatif coğrafya kitabının arkasından hazırlıkları yapıldığı söylenilen Tarih kitabına yansıması kuvvetle muhtemel "Mavi Anadolu" projesidir.
Milâd Cumhuriyet ise, bu tarihten önce cereyan etmiş Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale, Kanal, Sarıkamış savaşları ve bu savaşların ürünü edebiyat örnekleri ne olacak?
Kelebek kravatlı Doğan Hızlan durur mu, "devrim"i bir adım daha öne götürdü; "Yetmez" dedi, "bu dersi okutacak 'yeni' edebiyat öğretmenleri de gerekli.."
Evet sırada Kopenhag kriterlerine uygun insan karakteri vardır, kılçığı çıkarılmış hamsi gibi omurgasız insan.. Atatürk'ün söylediğinin tam tersine fikri yok, vicdanı yok nesiller ve onları yetiştirecek öğretmenler.
Bu omurgasız insan bayrak, millî marş, para, millet olma bilinci, ortak tarih, kültür ve dilden vaz geçecektir. Tarihe ihtiyacı yoktur çünkü tarih 1923'le başlamaktadır.
Atatürk'ün "Türk milleti ecdadını tanıdıkça.." ile başlayan sözünü de öğretmeyeceklerdir. Çünkü bu omurgasız Kopenhag insanının ecdada da ihtiyacı yoktur.
Ve bu tartışma nedense tam da PKK'nın yeni Kürt oluşumu ile aynı zamana denk geliyor.
Haber şöyle;
"Terör örgütü PKK, 1999 Ocak ayında toplanan VII. Kongresi'nde Türkiye'de bir Kürt ulus yaratma, bu ulusu Türkler'den koparma ve sonuçta Kürdistan kurma konusunda bir dizi karar almıştı. Plan; Doğu ve Güneydoğu kökenli vatandaşlarımız arasında dil, tarih, kültür ve siyasal birlik oluşmasını sağlayarak, ortaya çıkarılacak birliğin Kürtçülük hareketine yönlendirilmesini içeriyor. İstihbarat birimlerinin saptamalarına göre planın dikkat çekici maddeleri şunlardır: Halkın eğitimi çerçevesinde, tartışma toplantıları, seminerler ve konferanslar düzenlenerek kültürel eğitimin yürütülmesi.
Çocuklara ve gençlere Kürtçe dil eğitiminin yanı sıra genel kültür eğitimi verecek okul ve üniversitelerin kurulması, Kürtçe dil çalışmalarının Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun yanı sıra Türkiye ve dünya çerçevesinde yürütülmesi. Kürtçe'nin geliştirilmesi için dil kurultayları düzenlenecek ve dil çalışmalarını yürütecek kurumlar oluşturulacak. "
Hayret değil mi PKK Kürtçe dil eğitimine önem veriyor, Kürtçe Dil Kurultayları topluyor, ortak dil, tarih, kültür ve siyasal birlik oluşturmaya çalışıp bunun yolunun "dil"den geçtiğini fark ediyor, biz mevcut bütün ortak değerlere dinamit koyuyor, "Türkçe"den vaz geçiyoruz.
Türkçe deyince söz dönüp dolaşıp "Türkçe"nin yorulmak bilmez iki kahraman savaşçısına gelecek; Oktay Sinanoğlu ve Turgay Tüfekçioğlu.
Geçen hafta televizyon ekranında dil eşkiyalarına dünyayı dar ettiler.
Elimde birer kitapları var; Oktay Hoca'nın "Türkçe- Matematik, Bilim, Gönül" adlı kitabı (İsteme adresi PK 30 Gemlik-Bursa) ve Tüfekçioğlu'nun "TÜRKİYE ve ŞEYTAN ÜÇGENİ" (aynı adres) adlı kitabı.
Sinanoğlu "Dil biterse Türkiye biter", "Türkçe dünya dili olmalı",Türkçe matematiğin icadı gibi" derken Tüfekçioğlu sömürge ruhunun temsilcileri olan ve Türkiye üzerine emeller besleyen Ermenistan-Yunanistan-İsrail üçlüsünü masaya yatırıyor ve açtığı kapıdan bize de misyonerlik-patrikhane-bölücülük komplolarını inceleme görevi veriyor.
Ben Bostancıoğlu'na karşı şerefle Sinanoğlu-Tüfekçioğlu cephesinde yerimi alıyorum.
Türkçe savaşı omurgasız neandertal Kopenhag insanına karşı, sağlam omurgalı Türk insanının millet olma, devlet olma savaşıdır.
Sırada "dil"imiz, Türkçe'miz ve tarihimiz varmış.
Millî Eğitim Bakanı Bostancıoğlu buyurmuş; "Edebiyat kitaplarına bakarsanız İslamiyet'ten önce Türk edebiyatı İslamiyet'ten sonra Türk edebiyatı diye bir ayrım var, oysa ki Türk milletinin miladı cumhuriyettir. O nedenle cumhuriyetten önce ve sonra Türk edebiyatı olarak bir ayrım yapacağız."
Bu düşüncede Türkçe'den çok, onunla beraber ve daha da önemli olarak bir tarih bilinci vardır.
Yanlı, çarpık, sapkın bir tarih bilinci, yahut bilinçsizliği.
Durum vahimdir kıymetli okuyucu.
Türk diye bir millet olmadığı, şu anda bu topraklarda yaşayan insan topluluklarının binyıllardır yaşamış mikro etnisitelerin karışımı bir güruh olduğu yolundaki eski kelaynak teorisi yeniden hortlamıştır.
Bu görüş 1923'den öncesini yok sayar. Bu tarihte, daha önce olmayan bir millet doğmuştur. Daha doğrusu bu, bir millet bile değil temeli "pasaport birlikteliğine-nüfus cüzdanı beraberliğine" dayanan bir kitledir.
Şimdi bu topraklarda yaşamakta olanlar 1923'te Anadolu ve Trakya'ya uzaydan paraşütle inmişlerdir.
Bostancıoğlu'na iki soru;
1. Muhterem pederleri o yok saydığı devletin, Osmanlı'nın vatandaşı değil miydi? 2. Bakan beyin bu teorisinden Misâkı Millî sınırları dışında yaşayan Türklerin haberi var mı? Öyle ya "Türk Milletinin milâdı Cumhuriyet" ise ve bu insanlar da Cumhuriyet'i hiç yaşanmadıklarına göre kendilerine şimdi ne diyorlar?
Gelinen nokta TUSİAD'ın yazdığı alternatif coğrafya kitabının arkasından hazırlıkları yapıldığı söylenilen Tarih kitabına yansıması kuvvetle muhtemel "Mavi Anadolu" projesidir.
Milâd Cumhuriyet ise, bu tarihten önce cereyan etmiş Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale, Kanal, Sarıkamış savaşları ve bu savaşların ürünü edebiyat örnekleri ne olacak?
Kelebek kravatlı Doğan Hızlan durur mu, "devrim"i bir adım daha öne götürdü; "Yetmez" dedi, "bu dersi okutacak 'yeni' edebiyat öğretmenleri de gerekli.."
Evet sırada Kopenhag kriterlerine uygun insan karakteri vardır, kılçığı çıkarılmış hamsi gibi omurgasız insan.. Atatürk'ün söylediğinin tam tersine fikri yok, vicdanı yok nesiller ve onları yetiştirecek öğretmenler.
Bu omurgasız insan bayrak, millî marş, para, millet olma bilinci, ortak tarih, kültür ve dilden vaz geçecektir. Tarihe ihtiyacı yoktur çünkü tarih 1923'le başlamaktadır.
Atatürk'ün "Türk milleti ecdadını tanıdıkça.." ile başlayan sözünü de öğretmeyeceklerdir. Çünkü bu omurgasız Kopenhag insanının ecdada da ihtiyacı yoktur.
Ve bu tartışma nedense tam da PKK'nın yeni Kürt oluşumu ile aynı zamana denk geliyor.
Haber şöyle;
"Terör örgütü PKK, 1999 Ocak ayında toplanan VII. Kongresi'nde Türkiye'de bir Kürt ulus yaratma, bu ulusu Türkler'den koparma ve sonuçta Kürdistan kurma konusunda bir dizi karar almıştı. Plan; Doğu ve Güneydoğu kökenli vatandaşlarımız arasında dil, tarih, kültür ve siyasal birlik oluşmasını sağlayarak, ortaya çıkarılacak birliğin Kürtçülük hareketine yönlendirilmesini içeriyor. İstihbarat birimlerinin saptamalarına göre planın dikkat çekici maddeleri şunlardır: Halkın eğitimi çerçevesinde, tartışma toplantıları, seminerler ve konferanslar düzenlenerek kültürel eğitimin yürütülmesi.
Çocuklara ve gençlere Kürtçe dil eğitiminin yanı sıra genel kültür eğitimi verecek okul ve üniversitelerin kurulması, Kürtçe dil çalışmalarının Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun yanı sıra Türkiye ve dünya çerçevesinde yürütülmesi. Kürtçe'nin geliştirilmesi için dil kurultayları düzenlenecek ve dil çalışmalarını yürütecek kurumlar oluşturulacak. "
Hayret değil mi PKK Kürtçe dil eğitimine önem veriyor, Kürtçe Dil Kurultayları topluyor, ortak dil, tarih, kültür ve siyasal birlik oluşturmaya çalışıp bunun yolunun "dil"den geçtiğini fark ediyor, biz mevcut bütün ortak değerlere dinamit koyuyor, "Türkçe"den vaz geçiyoruz.
Türkçe deyince söz dönüp dolaşıp "Türkçe"nin yorulmak bilmez iki kahraman savaşçısına gelecek; Oktay Sinanoğlu ve Turgay Tüfekçioğlu.
Geçen hafta televizyon ekranında dil eşkiyalarına dünyayı dar ettiler.
Elimde birer kitapları var; Oktay Hoca'nın "Türkçe- Matematik, Bilim, Gönül" adlı kitabı (İsteme adresi PK 30 Gemlik-Bursa) ve Tüfekçioğlu'nun "TÜRKİYE ve ŞEYTAN ÜÇGENİ" (aynı adres) adlı kitabı.
Sinanoğlu "Dil biterse Türkiye biter", "Türkçe dünya dili olmalı",Türkçe matematiğin icadı gibi" derken Tüfekçioğlu sömürge ruhunun temsilcileri olan ve Türkiye üzerine emeller besleyen Ermenistan-Yunanistan-İsrail üçlüsünü masaya yatırıyor ve açtığı kapıdan bize de misyonerlik-patrikhane-bölücülük komplolarını inceleme görevi veriyor.
Ben Bostancıoğlu'na karşı şerefle Sinanoğlu-Tüfekçioğlu cephesinde yerimi alıyorum.
Türkçe savaşı omurgasız neandertal Kopenhag insanına karşı, sağlam omurgalı Türk insanının millet olma, devlet olma savaşıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002