"MHP lideri ve ülkücülerin Başbuğu Alparslan Türkeş, 1992 yılının sıcak bir haziran gününde, Özel Kalem Müdürü Sami Cezaroğlu'na şu talimatı veriyordu:
'Sami Bey, derhal V.K.'ya ulaşın, acele Genel Merkez'e gelsin!'
...Ülkücü genç, huzurdaydı; Başbuğ'un karşısında, esas duruşta bekliyordu. Başbuğ'un olağandışı ruh hali sanki yüzüne yansımıştı. Suratı çok gergindi. Konuşması, her zamankinden çok daha sertti. Düşünceliydi; herhalde yeni bir karar arifesindeydi. Türkeş bir an sustu, V.K.'nın heyecanı da doruğa ulaştı.
...Evet, Türkeş, beyninde yoğurduğu düşüncelerini talimat olarak aktarmaya başladı: 'Evladım... Senden, Apo'nun kellesini istiyorum!..'
Esas duruşta, büyük bir ciddiyetle MHP Lideri'ni dinleyen V.K., Türkeş'in talimatları bittikten sonra, 'Emredersiniz Başbuğum' diyerek karşılıkta bulunuyor, bu arada omuzlarına yüklenen çok önemli ve zorlu görevi kısa zamanda, yüz akı ile yerine getirmek için yeni bir maratonun emrini almış oluyordu."
Bu satırlar, dün Hürriyet gazetesinde Hulusi Turgut imzasıyla yayınlanmaya başlanan, merhum Türkeş'in "sır kâtibi" ve "kara kutusu" olarak nitelenen Rıza Müftüoğlu'nun anılarından bir bölüm. Müftüoğlu, merhum Türkeş'in bölücübaşı Apo'nun kellesini almak için üç kişilik özel bir tim kurdurttuğunu ve bu timin yaklaşık bir yıllık bir keşif dönemi geçirdikten sonra, tam harekete geçeceği bir sırada bu operasyondan vazgeçildiğini anlatıyor. Apo'yu ülkücü timin namsulundan kurtaran haber ve kişi de bugün yayınlanacak bölümde açıklanacakmış.
Türkeş'i bölücübaşı Apo'yu ortadan kaldırma noktasına taşıyan olaylar; ülkücü tabandan gelen yoğun baskı, PKK'nın hızla büyümesi, terör örgütünün yeraltı dünyasına hakim olmaya başlaması, haraç kesmelerin büyük bir kitleye yayılması ve bütün bunların ortak paydası: PKK'nın psikolojik üstünlüğe doğru koşar adımlarla gidişi. İşte bütün bu gelişmeler Türkeş'in sabrını taşırmış ve Apo'nun kalemini kırmıştı.
4 Nisan 1997'de vefat eden merhum Türkeş'in son 12 yılına tanıklık eden Müftüoğlu'nun Hürriyet'te yayınlanan anılarının(bence) en çarpıcı bölümü, Türkeş'in Müftüoğlu'na verdiği şu talimat cümlesi:
"Şimdi sen, basın aracılığıyla kamuoyuna sık sık demeçler vereceksin. 'Biz iktidar olursak, Apo'yu yakalar, getirir ve asarız' diyeceksin."
Türkeş'in ömrü vefa etmedi ve kafasında tasarladığı birçok planı hayata geçiremedi. Ama kadere bakın ki, onun ölümüyle boşalan Milliyetçi Hareket'in başına geçen Devlet Bahçeli döneminde MHP, 18 Nisan 1999 seçimleri sonrası en çok oy alan ikinci parti sıfatıyla iktidar oldu. Bahçeli iktidarı, merhum Türkeş'in en çok arzuladığı "Apo'nun ipini çekme" görevini bir anda kucağında buldu. Apo'nun ipinin çekilmesi bir göz hareketi, bir parmak hamlesi, bir mimik kadar yakındı MHP'ye.
Cetvelle ayarlasanız bu kadar denk gelmez! MHP iktidar olmadan iki ay önce Şubat 1999'da bölücübaşı Apo paketlenmiş bir şekilde Türkiye'ye getirildi. Bahçeli'nin başında bulunduğu MHP iktidarının işi o kadar kolaydı ki, sadece idam sehpasına çıkarılmış bölücübaşının ayağı altındaki tabureye bir tekme atacaklardı, o kadar! Ne yakalama derdi, ne sınırötesi operasyon emri, ne de diplomatik ataklar, hiçbirine gerek yoktu. Çünkü Apo, bir şekilde bizim kucağımıza atılıvermişti. Bölücübaşının kalemini dahi kırmayacaktı MHP, çünkü o işlem de dava hakimi tarafından yapılmıştı. Bahçeli sadece "o tabureye" bir tekme atacaktı o kadar.
Ama Bahçeli'nin "o tabureye" tekme atmak yerine, Apo'nun boğazına atılmış ilmeği çözeceği kimin aklına gelirdi!
'Sami Bey, derhal V.K.'ya ulaşın, acele Genel Merkez'e gelsin!'
...Ülkücü genç, huzurdaydı; Başbuğ'un karşısında, esas duruşta bekliyordu. Başbuğ'un olağandışı ruh hali sanki yüzüne yansımıştı. Suratı çok gergindi. Konuşması, her zamankinden çok daha sertti. Düşünceliydi; herhalde yeni bir karar arifesindeydi. Türkeş bir an sustu, V.K.'nın heyecanı da doruğa ulaştı.
...Evet, Türkeş, beyninde yoğurduğu düşüncelerini talimat olarak aktarmaya başladı: 'Evladım... Senden, Apo'nun kellesini istiyorum!..'
Esas duruşta, büyük bir ciddiyetle MHP Lideri'ni dinleyen V.K., Türkeş'in talimatları bittikten sonra, 'Emredersiniz Başbuğum' diyerek karşılıkta bulunuyor, bu arada omuzlarına yüklenen çok önemli ve zorlu görevi kısa zamanda, yüz akı ile yerine getirmek için yeni bir maratonun emrini almış oluyordu."
Bu satırlar, dün Hürriyet gazetesinde Hulusi Turgut imzasıyla yayınlanmaya başlanan, merhum Türkeş'in "sır kâtibi" ve "kara kutusu" olarak nitelenen Rıza Müftüoğlu'nun anılarından bir bölüm. Müftüoğlu, merhum Türkeş'in bölücübaşı Apo'nun kellesini almak için üç kişilik özel bir tim kurdurttuğunu ve bu timin yaklaşık bir yıllık bir keşif dönemi geçirdikten sonra, tam harekete geçeceği bir sırada bu operasyondan vazgeçildiğini anlatıyor. Apo'yu ülkücü timin namsulundan kurtaran haber ve kişi de bugün yayınlanacak bölümde açıklanacakmış.
Türkeş'i bölücübaşı Apo'yu ortadan kaldırma noktasına taşıyan olaylar; ülkücü tabandan gelen yoğun baskı, PKK'nın hızla büyümesi, terör örgütünün yeraltı dünyasına hakim olmaya başlaması, haraç kesmelerin büyük bir kitleye yayılması ve bütün bunların ortak paydası: PKK'nın psikolojik üstünlüğe doğru koşar adımlarla gidişi. İşte bütün bu gelişmeler Türkeş'in sabrını taşırmış ve Apo'nun kalemini kırmıştı.
4 Nisan 1997'de vefat eden merhum Türkeş'in son 12 yılına tanıklık eden Müftüoğlu'nun Hürriyet'te yayınlanan anılarının(bence) en çarpıcı bölümü, Türkeş'in Müftüoğlu'na verdiği şu talimat cümlesi:
"Şimdi sen, basın aracılığıyla kamuoyuna sık sık demeçler vereceksin. 'Biz iktidar olursak, Apo'yu yakalar, getirir ve asarız' diyeceksin."
Türkeş'in ömrü vefa etmedi ve kafasında tasarladığı birçok planı hayata geçiremedi. Ama kadere bakın ki, onun ölümüyle boşalan Milliyetçi Hareket'in başına geçen Devlet Bahçeli döneminde MHP, 18 Nisan 1999 seçimleri sonrası en çok oy alan ikinci parti sıfatıyla iktidar oldu. Bahçeli iktidarı, merhum Türkeş'in en çok arzuladığı "Apo'nun ipini çekme" görevini bir anda kucağında buldu. Apo'nun ipinin çekilmesi bir göz hareketi, bir parmak hamlesi, bir mimik kadar yakındı MHP'ye.
Cetvelle ayarlasanız bu kadar denk gelmez! MHP iktidar olmadan iki ay önce Şubat 1999'da bölücübaşı Apo paketlenmiş bir şekilde Türkiye'ye getirildi. Bahçeli'nin başında bulunduğu MHP iktidarının işi o kadar kolaydı ki, sadece idam sehpasına çıkarılmış bölücübaşının ayağı altındaki tabureye bir tekme atacaklardı, o kadar! Ne yakalama derdi, ne sınırötesi operasyon emri, ne de diplomatik ataklar, hiçbirine gerek yoktu. Çünkü Apo, bir şekilde bizim kucağımıza atılıvermişti. Bölücübaşının kalemini dahi kırmayacaktı MHP, çünkü o işlem de dava hakimi tarafından yapılmıştı. Bahçeli sadece "o tabureye" bir tekme atacaktı o kadar.
Ama Bahçeli'nin "o tabureye" tekme atmak yerine, Apo'nun boğazına atılmış ilmeği çözeceği kimin aklına gelirdi!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012