Türkiye AB'nin tampon bölgesi mi oluyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye krizi ile alakalı sürekli tekrar ettiği 3 maddelik bir planı vardı: eğit-donat, güvenli (tampon) bölge ve uçuşa yasak bölge?Eğit-donat başlamıştı ama ABD Başkanı Obama'nın da bizzat ilanıyla tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Uçuşa yasak bölge fiili olarak devreye konuldu ama Erdoğan'ın istediği gibi değil elbette. Rusya hava oğerasyonlarıyla sürece dahil oldu ve şu anda Suriye semalarında Rusya ve Suriye uçakları hariç hiçbir uçağın uçmasına müsaade etmiyor, engelleme yapıyor. Yani uçuşa yasak bölgeyi Rusya pratik olarak oluşturdu.Gelelim tampon bölge maddesine? Erdoğan'ın düşüncesi, Suriye'nin kuzeyinde bir tampon bölgenin oluşturulması, Suriyeli mültecilerin buraya yerleştirilmesi ve de buranın güvenliğinin Türk askerinin ve istihbaratının desteğiyle Suriyeli muhalifler tarafından sağlanmasıydı. Bu hem Rusya'nın işin içine girmesiyle imkansız hale geldi hem de zaten büyük İsrail projesini planlayanlar Suriye'nin kuzeyinde böyle tampon bir bölgenin oluşmasını istemiyorlardı, çünkü asıl hedefleri buranın boşaltılıp Yahudi Barzani'ye devredilmesiydi.Suriye'nin kuzeyinde tampon bölge oluşturulamadı ama Suriyeli mülteci akınından son derece rahatsız olan Avrupa, yaptığı son hamlelerle ve dayatmalarla Türkiye'nin tamamını AB'nin bir tampon bölgesi haline getirdi. AB, Suriyeli mültecilerin Avrupa'ya ayak basmasını istemiyor, tüm mültecilerin Türkiye'de kalmasını talep ediyor. İngiliz Financial Times'ın (FT) haberine göre, Brüksel'de toplanan AB Liderler Zirvesi'nin ana gündem maddesi buydu. FT muhabiri Alex Barker'in ifadesiyle, "Avrupa bugün Recep Tayyip Erdoğan'ın otoriter eğilimlerini bir kenara bırakacak ve göçmenler konusunda yardımına karşılık ona siyasi hediyeler teklif edecek." Siyasi hediyeler denince sakın pratik bir şeyler veriyorlar zannetmeyin. AB'nin klasik tavrı, pratik olarak taviz ister, kendisi ise hayal ve vaat satar. Sonra bu vaatlerin hepsi fos çıkar. Önce AB'nin taleplerini sıralayalım:* Mültecilerin Türkiye üzerinden Yunanistan ve Bulgaristan'a, dolayısıyla AB topraklarına geçişinin önlenmesi?* Geçiş yapanların Türkiye'ye iadesi? Geri Kabul Anlaşması'nı 2013 yılında imzalamıştık.* Mültecilerin Türkiye içinde sınıra yakın bölgelerde kurulacak kamplarda barındırılması?* Türkiye'ye giriş yapmış olan tüm sığınmacıların kayıt altına alınması?* Türk sahillerinde ve karasularında devriye için Ankara'dan onay talebi. Bu denetim Avrupa Sınır Güvenliği (Frontex) ve Avrupa Polisi (Europol) ile kara, deniz ve hava sahalarımızda yapılacak. Yabancı askerler üslerimize yerleşmişti, şimdi yabancı polis ve güvenlik birimleri de geliyor.* İnsan kaçakçılarıyla mücadele?* Geri dönüş operasyonlarının güçlendirilmesi?Peki, Türkiye'yi mülteci barınağı, diğer bir ifadeyle AB'nin tampon bölgesi haline getirecek bu talepler karşılığı AB'nin Türkiye'ye verdiği siyasi hediyeler nedir? Dilerseniz bunları da sıralayalım:* Avrupa Recep Tayyip Erdoğan'ın otoriter eğilimlerini bir kenara bırakacak.* Türk siyasilerin AB liderleriyle toplantılar yapmalarına izin verilecek.* 14 Ekim'de yayınlanması beklenen Türkiye'nin İlerleme Raporu şimdilik ertelendi. Türkiye'deki demokrasi karşıtı uygulamaların ciddi manada eleştirildiği bu rapor, Erdoğan'ın ve AKP'nin seçimde zarar görmemesi için 1 Kasım seçimlerinden sonra yayınlanacak.* Türkiye güvenli ülkeler listesine eklenecek. FT'ye göre bu madde AB'nin işine geliyor, çünkü bu bahane ile Türkiye'den gelen sığınma taleplerini reddedecek.* Vize muafiyetinin hızlandırılması? Net bir adım yok. Bu kadar mülteciyi aldıktan sonra adamlar sana bu muafiyeti asla vermezler.* Müzakerelere devam edilip, "enerji", "ekonomik ve parasal politika, "dışişleri, güvenlik ve savunma politikası", "eğitim ve kültür", "yargı ve temel haklar" ve "adalet, özgürlük ve güvenlik" başlıklarının açılması? Bunda da net bir adım yok. Diyelim ki bu fasılları açtılar, hiçbir anlam ifade etmiyor. Bir AB üyesi bile reddetse faslı kapatamıyorsun. Diyelim ki, "tamam" deyip kapasalar bile tekrar açılıp iptal edilebiliyor.* Mültecilerin barınması için finansman desteği? AB heyeti 1 milyar Euro diyor, bizimkiler 2,5 milyar Euro'ya bastırıyorlar. Net bir durum yok. Diyelim ki bizimkilerin dediği oldu, şu ana kadar mülteciler için Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle 7,6 milyar dolar masraf yapmışız, 2,5 milyar Euro'nun ne anlamı olacak? Kendi insanına bile iş bulamazken, bu insanlara iş bulamadıktan sonra ne kadar besleyebileceksin? Ki AB daha önce söz verdiği fonları dahi değişik bahanelerle vermedi.Gördüğünüz gibi, Türkiye, reel olarak son derece tehlikeli bir durumun içine sokulurken, her zaman olduğu gibi topun ucuna konulurken, bunun karşılığı sadece vaatler ve hayaller veriliyor. Kendi medeniyetinin temeli olan Yunanistan'a bile ilk fırsatta tekme vuran bir AB'den Müslüman bir Türkiye için başka nasıl bir muamele beklenebilir?Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu konuda da yıllar öncesinden yaptığı, "AB'ye bizi asla almazlar", "AB 15 yıl içinde dağılacaktır" uyarıları dikkate alınmadığı için bugün bu garabet tablolarla karşılaşıyoruz.Milletimiz, bizi yıllardır bu AB'nin kapısında oyalayan çözümsüz siyasilerin peşinde koşmaktan artık vazgeçmeli, "Ne AB, ne ABD, tek çözüm bağımsız Türkiye" diyen ve dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli ile bunun altyapısını oluşturan Bağımsız Türkiye Partisi'ni ve lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ı acilen iktidara taşımalıdır.BTP iktidarında tam bağımsız olan Türkiye hiçbir ülkenin, hiçbir birliğin peşinde koşmayacak, tüm ülkeler Türkiye ile beraber olmak isteyecek; bunun şartlarını da Türkiye belirleyecek.