WikiLeaks tarafından ABD dışişleri eski bakanı Hillary Clinton'un elektronik postalarının ifşa edilmesiyle gün yüzüne çıkan gerçeklerden biri de Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi'nin niçin öldürüldüğü meselesiydi.
Clinton ifşa edilen maillerinde bakın neler söylüyor:
"Libya'ya yönelik NATO operasyonuna komutanlık eden Fransa (eski) Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin hedefleri:
- Libya petrolünü kontrol altına almak.
- Fransa'nın bölgeye nüfuzunu garanti altına almak.
- Ülke içinde konumunu güçlendirmek.
- Fransa'nın askeri gücünü ispatlamak.
- Kaddafi'nin Afrika'daki Fransızca konuşan ülkelerdeki nüfuzunu engellemek."
Şimdi bir bakalım;
Libya petrolünde Fransa artık söz sahibi durumda.
Bölgedeki nüfuzu da güçlendi.
Askeri gücünü ve NATO'daki etkinliği de tartışma götürmez.
Fransa etkisindeki Afrika ülkelerinde ölen Kaddafi'nin etkisi de kalmadı.
Bütün bunlar, Kaddafi'den sonra kaosa sürüklenmiş olsa da Libya'da Sarkozy'nin Fransa'sının hedeflerine yüzde yüz eriştiğini gösteriyor.
Türkiye olarak biz de Libya'da işin içinde değil miydik?
İçindeydik, hatta önce 'NATO'nun Libya'da ne işi var' diye çıkış yapan Türk siyasiler, çok geçmeden çark ederek, izah getirmeye çalıştılar.
Peki, Fransa gibi ülkelerin parsayı götürmesine kapı açan Kaddafi'nin alaşağı edilmesi sürecinden Türkiye çıkar mı sağladı, yoksa zarar mı etti?
Lafı dolandırmadan söyleyelim Kaddafi'den sonra Türkiye Libya bağlamında hep zarar yazdı ve yazmaya da devam ediyor.
Ne petrolden, ne başka ticari faaliyetlerden Türkiye'ye bir şey düşmedi.
Şimdi benzer bir zarar senaryosu Suriye bağlamında göz göre göre tekerrür ediyor.
Bugün Türkiye siyasetinin 'zalim Esed' dediği Suriye lideri Esad'ın yönettiği Suriye'yle geçmişte hatırı sayılır seviyede ticaret yapan Türkiye, 2011 yılında bu yana hem bu ticareti kaybetti, hem de 3 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya 30 milyar dolardan fazla harcama yapmak zorunda kaldı.
Suriye'de oluşan boşluğu dolduran DAEŞ, El Nusra ve El Kaide gibi terör örgütlerinin Türkiye için oluşturdukları tehdit de çok büyük.
Bugün Kaddafi'siz Libya'da hiçbir kazanç sağlayamayan ve hatta büyük zarar eden Türkiye'ye Esad'sız bir Suriye planında da avucunu yalatacaklar.
Neden mi?
Çünkü Türkiye oyun kurucu değil.
Ekranlardan inmeyen siyasilerin ahkâm kesmelerine aldırmayın, bu sözlerin etkisi Türkiye sınırlarının bir santim ötesine geçemiyor.
Libya sürecinde onun bunun figüranı olan Türkiye, Suriye krizinde de figürandan fazlası asla değil. Bu kafayla Türkiye sadece Libya ve Suriye'de değil her yerde kaybetmeye mahkûmdur.
Demedi demeyin?
Clinton ifşa edilen maillerinde bakın neler söylüyor:
"Libya'ya yönelik NATO operasyonuna komutanlık eden Fransa (eski) Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin hedefleri:
- Libya petrolünü kontrol altına almak.
- Fransa'nın bölgeye nüfuzunu garanti altına almak.
- Ülke içinde konumunu güçlendirmek.
- Fransa'nın askeri gücünü ispatlamak.
- Kaddafi'nin Afrika'daki Fransızca konuşan ülkelerdeki nüfuzunu engellemek."
Şimdi bir bakalım;
Libya petrolünde Fransa artık söz sahibi durumda.
Bölgedeki nüfuzu da güçlendi.
Askeri gücünü ve NATO'daki etkinliği de tartışma götürmez.
Fransa etkisindeki Afrika ülkelerinde ölen Kaddafi'nin etkisi de kalmadı.
Bütün bunlar, Kaddafi'den sonra kaosa sürüklenmiş olsa da Libya'da Sarkozy'nin Fransa'sının hedeflerine yüzde yüz eriştiğini gösteriyor.
Türkiye olarak biz de Libya'da işin içinde değil miydik?
İçindeydik, hatta önce 'NATO'nun Libya'da ne işi var' diye çıkış yapan Türk siyasiler, çok geçmeden çark ederek, izah getirmeye çalıştılar.
Peki, Fransa gibi ülkelerin parsayı götürmesine kapı açan Kaddafi'nin alaşağı edilmesi sürecinden Türkiye çıkar mı sağladı, yoksa zarar mı etti?
Lafı dolandırmadan söyleyelim Kaddafi'den sonra Türkiye Libya bağlamında hep zarar yazdı ve yazmaya da devam ediyor.
Ne petrolden, ne başka ticari faaliyetlerden Türkiye'ye bir şey düşmedi.
Şimdi benzer bir zarar senaryosu Suriye bağlamında göz göre göre tekerrür ediyor.
Bugün Türkiye siyasetinin 'zalim Esed' dediği Suriye lideri Esad'ın yönettiği Suriye'yle geçmişte hatırı sayılır seviyede ticaret yapan Türkiye, 2011 yılında bu yana hem bu ticareti kaybetti, hem de 3 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya 30 milyar dolardan fazla harcama yapmak zorunda kaldı.
Suriye'de oluşan boşluğu dolduran DAEŞ, El Nusra ve El Kaide gibi terör örgütlerinin Türkiye için oluşturdukları tehdit de çok büyük.
Bugün Kaddafi'siz Libya'da hiçbir kazanç sağlayamayan ve hatta büyük zarar eden Türkiye'ye Esad'sız bir Suriye planında da avucunu yalatacaklar.
Neden mi?
Çünkü Türkiye oyun kurucu değil.
Ekranlardan inmeyen siyasilerin ahkâm kesmelerine aldırmayın, bu sözlerin etkisi Türkiye sınırlarının bir santim ötesine geçemiyor.
Libya sürecinde onun bunun figüranı olan Türkiye, Suriye krizinde de figürandan fazlası asla değil. Bu kafayla Türkiye sadece Libya ve Suriye'de değil her yerde kaybetmeye mahkûmdur.
Demedi demeyin?
Orhan Dede / diğer yazıları
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023