(dünden devam…)
Ümmi, Kuran'da altı yerde geçmektedir. Bunların ikisinde (el-A'râf 7/157-158) tekil olarak ve Hz. Peygamber'in bir vasfı şeklinde kullanılırken diğer yerlerde çoğul haliyle "ümmiyyûn" şeklinde zikredilmiştir. Diğer dört yerden birinde (el-Bakara 2/78) yahudilerden bir topluluk, üçünde de (Âl-i İmrân 3/20, 75; el-Cum'a 62/2) Araplar kastedilmiştir. Üç âyetin birinde (Âl-i İmrân 3/75) yahudilerin bu kelimeyi Ehl-i Kitap'tan olmayan Araplar için kullandıkları görülmektedir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/ummi).
Kur'an-ı Kerim'de Hz. Peygamber'e (s.a.v) ümmi denilmesinin sebepleri şunlardır:
O, Tevrat'ı (Kitabı) bilmediğinden dolayı ümmi idi.
"Ve minhum ummiyyûne lâ ya'lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn (yezunnûne)."
"Ve onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar Kitabı bilmezler, sadece emaniyeyi bilirler. Ve onlar sadece zanda bulunuyorlar." (Bakara: 78).
"Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi yemînike izen lertâbel mubtılûn (mubtılûne)."
"Ve sen, bundan önce kitap okumadın. Ve sen, O'nu elinle de yazmıyorsun. Öyle olsaydı, bâtılda olanlar (boş konuşanlar) elbette şüphe ederlerdi." (Ankebut, 48).
"Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mâl kitâbu ve lâl îmânu ve lâkin cealnâhu nûran nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin)."
"Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh (Kur'ân-ı Kerim) vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun. Ve lâkin O'nu nur kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi O'nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka Sıra-tı Mustakîm'e hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun)." (Şûra, 52).
"Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebeani, ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâgu, vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi)."
"Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: 'Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi Allah'a teslim ettik.' O kitab verilenlere ve ümmîlere, 'Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?' de. Eğer teslim ettilerse, o takdirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir." (Âl-i İmran, 20).
Bu ayetlerde geçen "Kitab" kelmesi, Tevrat'a işarettir. "Kitabı elleriyle yazanların vay haline" (Bakara 79), "Ve sen, bundan önce kitap okumadın", "O kitab verilenlere ve ümmîlere" (Al-i İmran, 20) ve "Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun" (Şûra 52) ayetleri Tevrat ile ilgilidir. Ehl-i Kitab kavramı da buradan kaynaklanıyor. Yahudiler, Tevrat'a amel etmeyen yahudileri ümmi olarak adlandırıyorlardı. (Bakara, 79). Ehli-Kitap'tan olan Araplar da müşrik Arapları, özellikle, Mekke'de oturanları ümmi olarak tanıyorlardır. Yani, ümmilik Ehli-Kitap'tan olmayanlar, onu yazıp okumayanlar için kullanılan bir sosyal terim idi. Yahudiler ve diğerleri Ehli-Kitap dışındaki topluma aşağılayıcı (cahil, avam, taşralı gibi anlamlarda) bir terim olarak onu kullanıyorlardı. Hahamlar, rahipler gibi din adamları kendileri dışında olanları "ümmi, avam" olarak değerlendiriyorlardı. Oysa Hz. Peygamber (s.a.v) hiçbir zaman onlara benzememiş ve bir din adamı olarak tanınmamıştır.
Kur'ân-ı Kerim'de bahsedildiği gibi, Hz. Peygamber (s.a.v) de Tevrat'ı bilmediğinden dolayı ümmi idi. O, Tevrat'ı bilseydi, Mekkeliler onun söylediklerinin Tevrat'tan kaynaklandığını söylerdi. Fakat müşrikler ona karşı çeşitli ithamlarda bulunsalar da, böyle bir ithamda bulunmamışlardır.
Fakat, Tevrat'ı bilmemek Hz. Peygamber'in (s.a.v) okuma-yazması olmadığına delalet etmiyor. Zira o dönemde Mekkeliler arasında okuma-yazma bilen kişiler az değildi.
"Ona bunları bir adam öğretiyor" dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri şahsın dili yabancıdır. Bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır." (Nahl; 16/103).
Ayette bahsedilen kişinin dilinin yabancı olduğu bildiriliyor. Arapça olmayan adamın kim olduğu tefsirlerde uzun uzadıya tartışılmıştır. Allah (c.c) burada ithamcılara "kastettikleri şahsın dili yabancıdır" delilini ortaya koyuyor. Zira Kur'ân-ı Kerim'in dili o dönemde konuşulan Arapça'ya da aykırı idi. Yani, böyle bir dili konuşan toplumun ortada olmaması, bu ithamların doğru olmadığını gösteriyordu.
(devam edecek…)
- 44 günlük savaş: Karabağ zaferi-II / 22.01.2021
- 44 günlük savaş: Karabağ zaferi-I / 21.01.2021
- Küresel güçlerin kapitalizme alternatifleri-II / 08.08.2020
- Küresel güçlerin kapitalizme alternatifleri-I / 07.08.2020
- İslam ekonomisi ve Milli Ekonomi Model / 06.08.2020
- Kapitalizme alternatif modeller / 05.08.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-V / 30.07.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-IV / 29.07.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-III / 28.07.2020