Yağış sularının yüzeysel akış hızı, taş yuvarlanmaları ve erozyon şiddeti, arazinin eğimi ile birlikte artar. Eğimli arazide soğuk hava yokuş aşağı dere tabanına doğru akarak hava değişimine neden olur. Yine, fazla eğimli arazide toprak akıntıları nedeniyle arazideki toprak, daha sığ ve kurak ve ayrıca, mineral besin maddeleri bakımından daha fakir olmaktadır.
Buna karşın yamaçların yukarı kısımlarında vejetasyon süresi, aynı yükseklikteki düz arazilere nazaran, toprak daha sıcak ve kurak olduğu için, daha uzundur. Kışın yamaçların yukarı taraflarında don olayı pek görülmediği halde, vadi tabanlarında don olaylarıyla sıkça karşılaşılır. Bütün bu nedenlerle, arazi eğimi üretim açısından önemli bir etken olmaktadır.
Arazi biçimi de rüzgâr hızı ve hava hareketleri üzerinde oldukça etkilidir. Dağlık arazide yamaç, vadi ve tepelerdeki sıcak ve soğuk hava farklılıkları yüzünden, gece ve gündüz sürekli hava hareketleri oluşur.
Buna karşın, fırtınalı havalar hariç, ovalık arazide genel olarak geceleri sakin geçer ve gündüz sıcaklıklarında ise, hava çok rüzgârlı olur. Vadi, çukur ve kapalı havzalarda don olayları çok görülür. Dik yamaçlarda, sırtlarda, tepelerde, dar vadilerde, boyun noktalarında, çıkıntı ve çukurlarda rüzgarlar daha şiddetli olmaktadır. Arazi biçimi nedeniyle oluşan hava hareketleri, toprağı kurutarak, sıcaklığı değiştirerek, terlemeyi (transpirasyonu) arttırarak ve havadaki karbondioksitin her yöne dağıtılmasını sağlayarak üretimi önemli ölçüde etkiler.
Yamaçların sırt ve sırta yakın yerlerinde topraklar, mineral besin maddelerince fakir, taşlı, çakıllı, sığ ve kurak olurlar. Bu nedenle, sırt ve sırta yakın yerlerde bitki gelişimi genellikle çok zayıftır. Yamaçların alt kısımlarında ise, topraklar daha derin ve nemli, ince yapılı ve mineral besin maddelerince daha zengindir. Bu durum bitkilerin daha iyi gelişmesine neden olmaktadır.
Toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısı da üretim açısından çok önemlidir. Örneğin killi topraklar, su ve besin maddelerince zengin, fakat oksijen bakımında fakirdir. Su geçirgenlikleri de çok azdır. Kumlu toprakların ise, su geçirgenlikleri fazla olduğundan su tutma kapasiteleri çok azdır. Ayrıca, toz, kil ve besin maddelerince de çok fakirdirler. Bu topraklar sahip oldukları bu özellikler açısından, bitkisel üretime elverişli değillerdir. Bitkisel üretim için, en uygun toprak mutedil balçık toprağı olmaktadır.
Organik maddelerin ayrışarak oluşturdukları humus maddeleri, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını verimlilik açısından olumlu yönde etkiler ve bitkisel üretimi arttırır. Topraktaki organik maddeler, üretim üzerinde anakayadan daha fazla etkilidir. Topraktaki karbonat miktarı da toprağın yıkanmasını önleyerek, kırıntı yapısını, biyolojik faaliyetini olumlu yönde etkiler. Ancak, aşırı miktardaki karbonat, toprağın PH derecesini arttırarak, bitkiler tarafından mineral besin maddelerinin alınmasını engellemesi açısından zararlı olmaktadır.
Toprak derinliği de üretim açısından önemlidir. Derin topraklarda bitkilerin kökleri daha geniş bir alana yayılarak, su ve besin maddesi bulma olanağı artar. Bu durum da üretimin artmasına neden olur. Sığ topraklarda anakayanın yapısı önemlidir. Anakaya dikine katmanlı veya çatlaklı bir yapıya sahipse, üzerindeki toprak sığ olsa bile, bitkiler için elverişli bir ortam oluşabilir. Yatay katmanlı ve çatlakları olmayan anakayalar üzerindeki sığ topraklar genellikle verimsizdir.
Bitkilerin yaşamını ve üretimini etkileyen önemli etkenlerden biri de toprak nemidir. Toprak nemi; yağışların yıl içindeki dağılışı ve miktarına, arazinin biçimi-bakısı ve eğimine, hava sıcaklığına, rüzgarlara, bitki örtüsüne, toprağın türüne ve derinliğine göre çok değişir. Toprağın özelliklerini; dış çevre koşulları, arazi biçimi ve canlıların karşılıklı etki ve etkileşimlerinin bileşkesi oluşturmaktadır.
Bir yöredeki toprak ve çevresindeki iklim koşulları ancak belirli bitki türlerinin yaşamasına ve üretim yapmasına imkân verir. Yetişme ortamı ne kadar verimli olursa, içinde yaşayan canlıların çeşidi ve sayısı o kadar fazla olur. Ancak, böyle bir ortamdan her canlı genetik özellikleri gereği, farklı bir düzeyde yararlanır. Diğer bir açıdan, bir yetişme ortamının verimliliği her canlı için farklıdır denilebilir. Bir yetişme ortamının verimliliği, belirli bir ağaç türüne göre, bonitet derecesi ile ifade edilmektedir. Bonitet derecesi, normal kapalı tek bir ağaç türünden oluşan (saf) bir meşcerenin belli bir yaştaki (genellikle 100 veya 50 yaşındaki) tüm veya yalnız galip ağaçların ortalama boyuna göre belirlenmektedir. Bonitet dereceleri, genellikle üç (kötü, orta, iyi) veya beş sınıf olarak ifade edilmektedir. Bonitet dereceleri, boydan başka yöntemlerle de saptanmaya çalışılmıştır.
- Ormancılıkta araştırma yöntemi / 28.03.2022
- Orman üretim araştırmaları / 21.03.2022
- Sosyo-ekonomik konumu iyileştirmek / 15.03.2022
- Ağaç soyunu iyileştirmek / 08.03.2022
- Ortamın verim gücünü arttırmak / 01.03.2022
- Meşcerede aralama kesimleri / 22.02.2022
- Ormanda üretim nasıl arttırılır? / 15.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 07.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 01.02.2022