Uyuşturucu kullananlarda sigara dumanı, alkol veya uyuşturucu alındığında ilgili merkezlerde bu tür parlamalar oluşmaktadır. Ama bu tür parlamalar dışarıdan alınan zel ve zararlı madde ile sınırlı kalmaktadır. Beyin bu parlaklığı ve madde fazlalığını zararlı gördüğü için hemen harete geçerek bu aşırı etkiyi azaltmak istemektedir. Uyuşturucu alımında onu etkisiyle oluşan özel bir öfori maddesi dopamine bu ani zevki vermektedir. Ancak bu maddenin aşırı miktarı vücudu yıpratacak derecede ve cok ani oluştuğu için vücut bu maddeyi derhal yok etmek için harekete geçmektedir. Böylece alınan madde ile oluşan "dopamine" bir yandan hızlı bir şekilde parçalanmakta diğer yandan da resorbe olmaktadır. Yani vücutca emilmekte ve yo edilmektedir. Normal olarak Dopamine maddesi "sinir uçlarını-sinapsisleri etkilemektedir, ve iletişimi "geçirğenliği" kolaylaştırmaktadır.
Böylece bir müddet sonra sinir uçları olan sinapsislerde resorpsiyon'la madde azaldığı hatta yok edildiği için iletişim tıkanmaktadır. Sıkıntı hissedilmeye başlanmaktadır. Sinir ulaşımı zora girmekte ve vücudu üzüntü ve karamsarlık basmaktadır. İşte bu sebeple kullanıcı tekrar acil bir şekilde maddeye karşı aşırı bir istek duymaya başlamakta ve uyuşturucuyu tekrar almak isteyecektir. Böylece hasta fasit daireye girerek o maddeden kolayca kurtulamamaktadır.
Beynimiz ve kalbimiz buna direnmektedir. Ama bu durum çoğaldığında artık o maddenin alımına tekrar gidilmek zorunda olunmamaktadır. Bölece aynı maddenin alımı tekrar tekrar izlenmektedir. İşte tiryakilik, tutsaklık bir nevi kölelik böyle oluşmaktadır.
Çünkü normal olarak vücudumuzda Dopimine miktarının oluşması kendimizi iyi hissetmemize yaramaktadır. Ama vücudumuz bu maddeyi ancak başarımızla ilgili sevinç esnasında imal etmektedir. Diğer durumlarda ise normal seviyelerde bu madde imal edilmekte ve kullanılmaktadır. Spor yapanlarda ve bazı seri hareketlerde rahatlamalar oluşmaktadır. Çünkü sporcularda çeşitli haretlerde Dopimine benzeyen başk bir madde olan "Endorfin" oluşmaktadır. Bu madde de vücuda bir rahatlama husulü getirmektedir. Onu için spor uyuşturucuya karşı direnmenin bir nevi panzehri sayılmaktadır.
İnançlardaki dau ile rahatlama
Diğer taraftan inançlı insanlarda dua etmelerde namaz kılınmasında çeşitli ibadet türlerinde de bu benzeri maddelerin fizyolojik ifrazatları artmakta ve vücudumuzda büyük rahatlamalar hissetmekteyiz. İşte bunu için hakiki ve derinden inanclı insanların dünyası çok olumlu geçmektedir. İnançsız ise bu rahtlamaları: Alkole sigaraya ve madde uyuşturucularının ellerine teslim etmektedirler.
Gençlerimize ve yeni nesillere tavsiyeler
1-İnanç ve ibadet etme alışkanlıklarını benimsemek
2-Spor yaparak fazla enerji ve sıkıntılarını atmaları için imkanları hazırlamak
3-Sıcak sevgi dolu şefkatli aile ortamını sağlamak
4-Onlara benliklerinin ve kimliklerini kanıtlama imkanı vermek,
5-Çocuklarımıza sahip olmak sahip çıkmak ve yaptıklarını takip etmek,
6-Onlarla konuşmak onlara değer vermek,
7-Kimliklerini ve benliklerini sokaklarda değilde evde kazanma imkanı hazırlamak
8-Onlara güvenli bir ortam hazırlamak ve sonunda da bir aile olarak değerli olduklarını bizzat kendilerine hissettirmek gerekmektidir.
Eğer biz gençlerimeze ve evletlarımıza bu hususta kendimiz yardımcı olmazsak onlar bu vasıfları bizim dışımızdaki yerlerde aramaya gececekler ve sokaklarda okullarda çeşikli ideolıjilerde veya ters arkadaşlıklarda arayacaklar ve kolayca yoldan saptırılacaklardır.
Kısacası bizim geleneksel "Aile yuvası" bu tür tersliklere en büyük panzehir olabilmektedir. Onun için sağlıklı aile yapısını korumak ve muhafaza etmek geleneğimizin ve yeni nesillerimizin en büyük garantisidir. Bu yapıyı ne kadar koruyabilirsek o nispette müspet insan yetişebilecektir. Unutmayalım hayatta ilk ve en önemli eğitim aile yavasında anadan babadan, dededen, haladan, teyzeden ve ailedeki tecrübeli fertlerden alınmaktadır. İyiyi ve kötüyü çocuklar ailede öğrenebilmektedir. Okullar nüspet eğitim ve öğrenim verebildekleri takdirde bu gelişme aynen devam etmekterdir. Aksi takdirde çocukların iç dünyası sarsılmakta ve doğruyu bulmakta güçlük çekmektedirler. Bunun zararını da ileride hep beraber ve de bütün millet olarak çekmek zorunda kalmaktadır.
Böylece bir müddet sonra sinir uçları olan sinapsislerde resorpsiyon'la madde azaldığı hatta yok edildiği için iletişim tıkanmaktadır. Sıkıntı hissedilmeye başlanmaktadır. Sinir ulaşımı zora girmekte ve vücudu üzüntü ve karamsarlık basmaktadır. İşte bu sebeple kullanıcı tekrar acil bir şekilde maddeye karşı aşırı bir istek duymaya başlamakta ve uyuşturucuyu tekrar almak isteyecektir. Böylece hasta fasit daireye girerek o maddeden kolayca kurtulamamaktadır.
Beynimiz ve kalbimiz buna direnmektedir. Ama bu durum çoğaldığında artık o maddenin alımına tekrar gidilmek zorunda olunmamaktadır. Bölece aynı maddenin alımı tekrar tekrar izlenmektedir. İşte tiryakilik, tutsaklık bir nevi kölelik böyle oluşmaktadır.
Çünkü normal olarak vücudumuzda Dopimine miktarının oluşması kendimizi iyi hissetmemize yaramaktadır. Ama vücudumuz bu maddeyi ancak başarımızla ilgili sevinç esnasında imal etmektedir. Diğer durumlarda ise normal seviyelerde bu madde imal edilmekte ve kullanılmaktadır. Spor yapanlarda ve bazı seri hareketlerde rahatlamalar oluşmaktadır. Çünkü sporcularda çeşitli haretlerde Dopimine benzeyen başk bir madde olan "Endorfin" oluşmaktadır. Bu madde de vücuda bir rahatlama husulü getirmektedir. Onu için spor uyuşturucuya karşı direnmenin bir nevi panzehri sayılmaktadır.
İnançlardaki dau ile rahatlama
Diğer taraftan inançlı insanlarda dua etmelerde namaz kılınmasında çeşitli ibadet türlerinde de bu benzeri maddelerin fizyolojik ifrazatları artmakta ve vücudumuzda büyük rahatlamalar hissetmekteyiz. İşte bunu için hakiki ve derinden inanclı insanların dünyası çok olumlu geçmektedir. İnançsız ise bu rahtlamaları: Alkole sigaraya ve madde uyuşturucularının ellerine teslim etmektedirler.
Gençlerimize ve yeni nesillere tavsiyeler
1-İnanç ve ibadet etme alışkanlıklarını benimsemek
2-Spor yaparak fazla enerji ve sıkıntılarını atmaları için imkanları hazırlamak
3-Sıcak sevgi dolu şefkatli aile ortamını sağlamak
4-Onlara benliklerinin ve kimliklerini kanıtlama imkanı vermek,
5-Çocuklarımıza sahip olmak sahip çıkmak ve yaptıklarını takip etmek,
6-Onlarla konuşmak onlara değer vermek,
7-Kimliklerini ve benliklerini sokaklarda değilde evde kazanma imkanı hazırlamak
8-Onlara güvenli bir ortam hazırlamak ve sonunda da bir aile olarak değerli olduklarını bizzat kendilerine hissettirmek gerekmektidir.
Eğer biz gençlerimeze ve evletlarımıza bu hususta kendimiz yardımcı olmazsak onlar bu vasıfları bizim dışımızdaki yerlerde aramaya gececekler ve sokaklarda okullarda çeşikli ideolıjilerde veya ters arkadaşlıklarda arayacaklar ve kolayca yoldan saptırılacaklardır.
Kısacası bizim geleneksel "Aile yuvası" bu tür tersliklere en büyük panzehir olabilmektedir. Onun için sağlıklı aile yapısını korumak ve muhafaza etmek geleneğimizin ve yeni nesillerimizin en büyük garantisidir. Bu yapıyı ne kadar koruyabilirsek o nispette müspet insan yetişebilecektir. Unutmayalım hayatta ilk ve en önemli eğitim aile yavasında anadan babadan, dededen, haladan, teyzeden ve ailedeki tecrübeli fertlerden alınmaktadır. İyiyi ve kötüyü çocuklar ailede öğrenebilmektedir. Okullar nüspet eğitim ve öğrenim verebildekleri takdirde bu gelişme aynen devam etmekterdir. Aksi takdirde çocukların iç dünyası sarsılmakta ve doğruyu bulmakta güçlük çekmektedirler. Bunun zararını da ileride hep beraber ve de bütün millet olarak çekmek zorunda kalmaktadır.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006